Günlerin İzi Yaşamın Gizi

Yaşadığımız günlerin izi, yaşamın gizine götürür bizi…

Nedir böylesi günler?

Örnekse, ilk kez okula başladığımız günü anımsayın; şaşkın, ürkek, hatta ağlamaklı oluşumuzu. Bunu çocuklarımla tattım ben. Ben o günümü hiç anımsamıyorum. Ama Öğretmen amcam götürmüştü sanırım okula. Aynı köyün çocukları olmamıza karşın yine de heyecanlanmışızdır sınıfta.

Liseyi İstanbul'da Kabataş'ta yatılı okudum. Dünürümüz Hacı Abdullah Oktay beni okula bırakıp gidince yalnız, ağlamaklı ve umarsız halim bile hala gözlerimin önündedir.

Üniversite ise bambaşka bir ortamdı. Ayrılıklara alışmıştım. Bundan sonra disipline olup başarıyı kendim yaratacaktım. Bunu son yıl yapamadım. Bu beni yedek subay öğretmen olarak Uşak'ın Sivaslı ilçesi Cinoğlu Köyü'ne götürdü. O köydeki ilk gecemi, o gecemde ilk kez çektiğim diş ağrısından dolayı oraya gelmekle duyduğum pişmanlık da belleğimdedir hala.

***

Evlendiğim gün Alaplı'dan Devrek'e gelene kadar yaşadığım heyecan ve suskunluğu da, yol boyunca seyrettiğim sonbaharın güzelliklerini ise hep anımsıyorum.

Buna ilk çocuğum, kızım Çiğdem'in doğumunda yaşadığım heyecan, korku ve sıkıntıyı da eklemem gerekiyor. Adeta doğuran bendim sanki oğlum ve ikinci kızımın doğumlarında bu kadar sıkıntı çekmedim.

***

Bir önemli gün de eşimi ilk gördüğüm gün; o gün bugüne getirdi bizi.55. yılımız içindeyiz. Hani vuruldum derler ya; ben çarpıldım. Diğer önemli gün de 14 Eylül 1966 günüdür. O gün nişan yüzüklerimizi takarken; kuyumcudaki radyodan Cemal Gürsel'in ölüm haberi duyuruluyordu.

Babamı yitirdiğim, bir hiç uğruna benimle dargın giden sevgili amcamı (günlerce ağlayarak, onlara şiirler yazdığım günleri de) hala yüreğimde taşıyorum. Oğlumu askere gönderirken de, Lüleburgaz'da ondan ayrılırken de ağladığım günü hangi baba kendi çocuğu için yaşamadı ki?

***

1993'ün 17 Mayıs'ında hiç yaşamadığım, ne olduğunu kavrayamadığım, ölümün sıcak nefesini hissettiren Azrail'den kurtulduğum trafik kazası da hala usumdadır. Sanıyorum on beş yirmi dakikalık bir zaman dilimiydi bu olay. Bunu da şiirleştirdim.

***

Ankara'yı ilk gördüğümde dikkatimi çeken Etimesgut'taki radyo antenleri olmuştu. İstanbul'u ilk gördüğümde ise arabalı vapurlar, Topkapı Sarayı, Kız Kulesi'yle Galata Kulesi, köprü altındaki Uzun Ömer de belleğimdedir.

İçinden tren geçen Zonguldak, Bursa gönül telimi titreten iki kenttir. Yaşamımda önemli yerleri vardır. Elektriği ilk kullanan Uşak; Afyon... Kütahya, Yozgat da var. Samsun'u, Sivas'ı, Amasya'yı, Niğde'yi, Trabzon'u tanıdığım günler de saklı belleğimde.

Örneğin, Devrek'te Baston Festivallerinde, Bartın'da düzenlediğim Kitap Fuarları'nda geçirdiğim sımsıcak, ilgi-sevgi-birikim dolu günlerin hepsini, oralarda tanıdığım güzel insanları da anmalıyım.

***

Bir başka yazıda bugünlerden daha ayrıntılı söz etmek ve sizi bu tür anı ve günlüklerinizle baş başa bırakarak eğer bir yaşama sevinci yaratabildiysem ne mutlu bana. İyi günler hepinize.