Göze takılanlar

Ankara, aşırı sıcakların cenderesinde…

‘’Ah’’larla, ‘’of’’larla geçiyor Ağustos günleri…

Öylesine sıcak, öylesine bunaltıcı.

Soluklanmakta güçlük çekenlerin pancar morunu andıran terden sırılsıklam olan yüzleri, asansörü bozulmuş çok katlı binanın merdivenlerini tırmanmak zorunda kalan talihsizin yüz ifadesini andırıyor.

Bitik…

Ayakta güçlükle duruyor…

Ha düştü, ha düşecek.

Termometreler günlerdir 39-40 seviyelerinde seyrediyor.

Caddeler, sokaklar canlılığını yitirmiş…

Bomboş…

Serinlemenin ücretsiz mekanları alış-veriş merkezleri de ıssızlaşmış.

Hayat pahalılığı nedeniyle alış-veriş yapma olanağını yitirenler, seyirlik vitrinler önünde bedava serinleme olanağını bile boş verip, evlerinden çıkmaz olmuşlar.

Çekilmez hale gelen yaşam yükü nedeniyle sahil kentlerini, mavi denizi televizyon haberlerinde görmekle yetinen dar gelirlilerin büyük kısmı yıllık izinlerini evlerinde geçirmek zorunda kalınca, kafe ve pastaneler de deyim yerindeyse ‘’sinek avlar’’ duruma geldi

Ağustosu neredeyse yarıladık.

Şimdilerde umutlar yılın en güzel, en yaşanılası ayı olarak bilinen Eylül’de…

‘’Ah’’ların, ‘’Of’’ların, yerini ‘’Oh’’lara bırakacağı ay…

‘’Mor’’dan gayrı bir renk gelecek yüzlere…

Belki biraz da gülümseme…

Sonrası sonbahar…

Ardından da kış…

Giyim-kuşam, ısınma-barınma giderleri…

Şimdi de ısın bakalım ısınabilirsen.

Tabii bir de giderek artan gıda harcamaları kara kara düşündürüyorsa…

Yaz gelince dert,

Kış gelince dert…

Adı üzerinde dar gelirli…

Solgun bakışlı,

Kamburu çıkmış bir beden.

Umutsuz, çaresiz…

Dert küpü…

Çatladı, çatlayacak sabır taşı…