Futbol, voleybol ve ekonomi...

Türkiye haklının en çok ilgilendiği iki konu futbol ve ekonomi...

Bu iki alan arasında pek yakın bir ilişki yokmuş gibi görünüyor; ama aslında yoğun bir ilişki var...

İkisi de aynı anlayışla yönetiliyor.

***

Futboldan başlayalım...

Kamuoyu Aydınlatma Platformunun (KAP) 2023 yılında yaptığı ilk 9 aylık finansal rapor bildirimlerine göre dört büyük kulübün toplam borç miktarı 22,02 milyar liraya (1,1 milyar avro) ulaşmış bulunuyor...

Buna karşılık Türkiye A Milli Futbol Takımı 20 Temmuz 2023 tarihinde açıklanan son verilere göre FIFA Sıralamasında ancak 41. sırada yer alabiliyor!

***

Futbol dünyasındaki bu borçlanmanın nedeni yabancı oyunculara ödenen Türkiye ölçütlerine göre büyük paralar...

İcardi ve Hagi gibi bazı istisnalar dışında bu paralar çoğunlukla Avrupa piyasasında değerleri düşmüş, Türkiye’ye emekliliğini geçirmeye gelmiş oyunculara ödeniyor. Buna karşılık, Arda Güler gibi genç bir yetenek sıradan bir yabancı futbolcuya ödenen paranın altında bir bedel karşılığı yurt dışına gidiyor...

Yani değerlerimizi ucuza kaptırıp daha sonra yabancı futbolculara öz kaynaklarımızı tüketecek paralar ödemek zorunda kalıyoruz. Bunun sonucunda Beşiktaş-Dinamo Kiev maçında olduğu gibi bir başarı kazanıldığında bile ülkemiz futbolunu yakından tanıyan Dinamo Kiev’in Teknik Direktörü Lucescu “Bir Türk takımına değil Afrika karmasına karşı oynadık” diye dalgasını geçebiliyor. Bu sözler protesto edildiğinde ise “Ben Afrika vurgusunu Beşiktaş’ı yüceltmek için yaptım” sözleriyle Afrika futbolunun Türk futbolundan çok daha değerli olduğunu ifade ediyor.

***

Ekonomide de benzer bir durum söz konusu...

Burada da verimsiz yatırımlarla kaynaklarımızı tüketiyor, faiz karşıtı söylemlerin zirve yaptığı dönemlerde bile dünyanın en çok faiz ödeyen ülkeleri arasında yer almaktan kurtulamıyoruz...

Faiz sarmalından kurtulmaya çalıştığımızda ise bu kez döviz krizi ile boğuşuyoruz.

***

Örneğin, geçtiğimiz dönemde döviz krizini önlemek için Kur Korumalı Mevduat (KKM) adı altında bir araç icat etmiştik. Bu araç, dövize hücumu önlemek için parasını lira hesabında tutanlara dövizden elde edecekleri kazancı garanti etmenin yanı sıra bazı teşvikler de getiriyordu...

Bunun sonucunda döviz fiyatlarındaki yükseliş durdu, ancak bu kez de KKM’ye hücum başladı ve bu hesapta toplanan para 3 trilyon lirayı geçti. Ardından KKM’yi durdurmak için yeniden faiz oranları yükseltildi...

Bu arada borç stoku düzenli olarak artmaya devam etti.

***

Bu durumun sebebi, yerli sermaye birikiminin yetersiz olmasından dolayı istenilen yatırım ve üretim düzeyinin sağlanamaması...

Elimizdeki kaynakları, örneğin cumhuriyet tarihi boyunca yerli tasarruf ve kaynaklarla yaratılmış kamu iktisadi teşebbüslerini ucuza kaptırıyor ya da kapatıyor, sonra kaynak kıtlığından dolayı dışarıdan pahalı ithalat yapıyoruz...

Tıpkı futbolda olduğu gibi!

***

Bu böyle olmak zorunda değil...

“Peki, nasıl olmalı?” derseniz, onun örneğini de voleybolumuzdan verebiliriz...

Futbol kadar popüler olmayan ama bir spor dalı olma özelliğini futboldan çok daha fazla taşıyan voleybol takımlarımız “yerli kaynaklara” dayanarak dünya çapında başarılar kazanabiliyorlar. Kadın Milli Voleybol takımımızın geçtiğimiz günlerde dünya şampiyonu olması bunun en açık örneği.

***

Aslında futbolda da bunun olabileceğini gösteren bir örnek var: İzmir’in mütevazı kulübü Altınordu...

Bu kulüp bir dönem ilk defa kendi bünyesinde profesyonel olmuş genç futbolcuları İngiltere ve İtalya gibi futbol endüstrisinin merkezleri arasında yer alan kulüplere satarak buradan elde ettiği kaynaklarla yeni gençler yetiştirmeye çalıştı. Ama ne yazık ki futbol piyasasındaki olumsuz ortam nedeniyle bu girişimi sürdüremedi...

Tıpkı ekonomide olduğu gibi!