Doğu Akdeniz ve Türkiye... (IV)

Osmanlıların gelişme döneminde Doğu Akdeniz sorunu doğrudan İpek Yolu'nun denizlerdeki devamıyla ilgili bir sorundu... O sıralar Hint Okyanusu ve Pasifik üzerinden küresel deniz yolları yeni keşfedilmekteydi ve Doğu Akdeniz hala deniz ticaretinin ana arteri durumundaydı.

Fatih Sultan Mehmet'in Bizans'ı fethetmesi ve Akkoyunlu devleti ile savaşarak onu geriletmesi kara ve deniz ticaret yollarını denetim altına almayı amaçlayan büyük bir projenin parçalarıydı... Ancak dünkü yazımızda da üzerinde durduğumuz gibi Fatih'in ölümünden sonra II. Bayezıt ile Cem Sultan arasındaki taht mücadelesinde yenilen Cem'in Venediklilerin ve Akkoyunluların oluşturduğu cephenin bir parçası olan Rodos Şövalyelerinin elinde bir koz olarak tutulması, II. Bayezıt'ın bu projeyi askıya almasına neden oldu.

***

Bu projeyi yeniden uygulamak için harekete geçen Yavuz Sultan Selim oldu... Sultan Selim, babasının saltanatı döneminde Trabzon'da valilik yapmış ve Akkoyunlular'dan doğan boşluğun Anadolu Türkmenleri tarafından desteklenen Şah İsmail tarafından kurulan Safevi devleti tarafından nasıl doldurulmakta olduğunu görmüştü...

İpek yolu üzerinde gelişen bu yeni devletle barış içinde bir arada yaşamak isteyen II. Bayezit'in tersine Yavuz, bu devleti yıkarak ticaret yolunu tek başına denetlemenin mümkün olacağını düşündü...

Bu projenin bir diğer ayağı da Hint Okyanusu üzerinden gelip Doğu Akdeniz'e bağlanan yolları denetleyen Mısır'daki Memluk Sultanlığı'nın yıkılması ve İskenderiye başta olmak üzere Doğu Akdeniz limanlarının denetim altına alınmasıydı.

***

Ne var ki bu proje, gerçekleşmesi çok güç ve riskli bir projeydi...

Birincisi, İran'daki Safevi devletinin başlıca dayanakları olan Türkmen boylarının hemen tamamının Anadolu'da uzantıları vardı ve bu boylar Şah İsmail'in etkisi altında bulunuyorlardı... Dolayısıyla İran'da egemen olan Safevi devletine karşı açılacak bir savaş, sonucu ne olursa olsun ülke içinde de şiddetli bir reaksiyon yaratacaktı.

İkincisi, kuzeyde Rusya güçlenmekteydi ve Karadeniz'in denetlenmesi açısından önem taşıyan Türk hanlıkları, fırsat kollayan bu devletin tehdidi altındaydı.

***

Sonuçta, Safevi ordusu Çaldıran'da yenilse de yıkılmadı ve yaklaşık 200 yıl süren Osmanlı-İran savaşları iki ülkenin de ekonomisini felce uğrattı... Bu kadarla da kalmadı, alınan tüm katı önlemlere rağmen Anadolu'da Türkmen aşiretleri ayağa kalktı... Bitmek tükenmek bilmeyen Celali isyanları nedeniyle tarım ve ticaret çöktü... Karşılıklı konulan ambargolar nedeniyle İpek Yolu'nun Anadolu üzerinden geçen damarları tıkandı.

Böyle olunca da Hazar Denizi üzerinden geçen tali yol önem kazandı...

O zamana kadar önemsiz bir devlet olarak görülen Rus Çarlığı, bu fırsatı kaçırmadı... Kazan ve Astrahan Hanlıklarını yıkarak bu yolun denetimini ele geçirdi ve Osmanlı'nın en büyük rakibi haline geldi... Böylece yaklaşık iki yüz yıl sürecek bir başka savaş, Osmanlı-Rus savaşları başladı.

***

Memluk devleti'nin yıkılması da beklenen sonucu yaratmadı...

Çünkü İpek Yolu'nun tıkanmasından sonra İspanya, Portekiz, İngiltere, Fransa ve Holanda, okyanuslar üzerinden yeni deniz yolları açtılar... Doğu Akdeniz'e açılan İskenderiye ve İskenderun gibi limanlar önemini yitirmeye başladı...

Bu durum, Doğu Akdeniz ticaretinden nemalanan Venedik ve Osmanlı devletlerini azalan gelirlerden daha büyük pay alabilmek için şiddetli bir rekabete zorlayınca, Doğu Akdeniz'de yeni bir savaş alanı açıldı.

***

Kanuni döneminde bitmek bilmeyen Osmanlı-İran, Osmanlı-Rus savaşlarının masrafları, Celali isyanlarının getirdiği yıkım, Venedik donanmasının İspanya ve Papalık'tan aldığı destekle Doğu Akdeniz'de sağladığı üstünlük büyük bir mali buhran yarattı... Osmanlı devleti, bu durum karşısında Batı yönünde bazı fetihler yaparak güç kazanma politikası izledi... Ancak Macaristan'da kazanılan Mohaç zaferi getirdiğinden daha fazlasını götürdü ve ilerleme Viyana önlerinde tıkandı...

Kanuni'nin son hamlesi Doğu Akdeniz'de üstünlüğü ele geçirmek için o sıralar Cezayir'de bir 'korsan cumhuriyeti' kurmuş olan Barbaros Hayrettin'e 'Kaptan-ı Deryalık' vermek ve donanmasını güçlendirmek oldu.

Bu atak, ilk başlarda Venedik, İspanya, Papalık ortak donanmaları karşısında Preveze'de kazanılan zafere ve II. Selim döneminde Kıbrıs'ın fethine yol açtı, ancak Doğu Akdeniz'de kalıcı bir üstünlük sağlanamadı... Nitekim, Kıbrıs'ın fethinin ardından kısa sürede toparlanan Venedik ve Haçlı donanması, Osmanlı donanmasını İnebahtı'da yok etti.

(Devam edecek)