Doğu Akdeniz ve Türkiye... (I)

Sahip olduğu doğalgaz yataklarının yanı sıra jeopolitik açıdan da taşıdığı önem nedeniyle paylaşılamayan Doğu Akdeniz, günümüz dünyasının en önemli uluslararası çatışma alanlarından biri olma yolunda hızla ilerliyor...

Bölge, eski çağlardan bu yana kültürlerin de karşı karşıya geldiği bir alan...

Ancak Doğu Akdeniz'de, farklı kültürler kimi zaman çatışsalar da sonunda birbiriyle kaynaşmış ve bir alaşım oluşturmuş... Akdeniz üzerine yazılmış en iyi kitaplardan birinin yazarı olan Ernle Bradford, 'Akdeniz: Bir Denizin Portresi' başlıklı kitapta, 'Denizin bir çok yüzü vardır. Görece küçük alanı içinde, çevresini saran kıyılarda yükselen kültürler kadar büyük karakter yelpazesiyle övünebilir.' diyor.

***

Bu noktada Batı Akdeniz ile Doğu Akdeniz arasında bir ayrım yapmak gerekiyor...

Bradford, bu ayrımı şöyle yapıyor:

'(Akdeniz) Birçok anlamda bir İanus'tur, iki yüzlü bir tanrı; çünkü coğrafi olarak iki ana bölüme ayrılır: batı havzası ve doğu havzası.'... Doğu Akdeniz, Cebelitarık'tan Sicilya ve Malta adalarına kadar uzanan Batı Akdeniz'den bir zamanlar Avrupa'yı Kuzey Afrika'ya bağlamış, ancak Akdeniz'in yükselmesiyle daha sonra su altında kalmış bir kara yükseltisiyle ayrılıyor...

Akdeniz uygarlığı, işte bu Doğu Akdeniz bölgesindeki uygarlık merkezlerinden doğuyor ve yayılıyor... Halikarnas Balıkçısı adıyla tanınan ünlü yazar Cevat Şakir Kabaağaç, 'Altıncı Kıta Akdeniz' adlı kitabında 'Bir kolu Kartaca'da, öbürü kuzeyde, Roma'da biten 'Verimli Hilal' Doğu Akdeniz'i kucaklar. İşte, uygarlık şafağı, buradan dünyayı aydınlatmaktadır' ifadesini kullanıyor.

***

Günümüzde ABD'nin böl/yönet politikalarına alet edilmek istenen 'uygarlıklar çatışması' tezinin tersine Halikarnas Balıkçısı, 'Altıncı Kıta' olarak adlandırdığı Doğu Akdeniz'in birleştirici özelliğini şu sözlerle anlatıyor:

'Değişik topluluklar doğrudan doğruya batıya göç ediyorlardı. Yakındoğu havzasında özellikle üç kıtaya (Avrupa, Asya, Afrika) yayılmış Küçük Asya (Anadolu) yarımadasında toplanıyorlardı. Yakındoğu'da bir çok uygarlığın gelişmesi (Sümer, Akad, Babil, Asur, Mısır, Etrüsk, Hitit, Minoen Girit, Fenike, Helen, Pers, Latin vs.) toplanması değişik toplum ve farklı geleneklerin karışımına bağlanabilir. Zira uygarlık asla yalnızca bir ırk ve tek geleneğin tekelinde değildir. Hatta kıyılardaki yeni kırılmış taşlar, denizin dalgasıyla sürüklenip cilalandığında, bütün sertlik ve pürtüklüğünden arınıp, kaygan, oval, dokununca adeta insanı okşayıcı çakıltaşları olurlar.'

'Balıkçı', Gılgamış Destanı ile Homeros'un İlyada destanı arasındaki benzerliklerden başlayarak Doğu Akdeniz'i çevreleyen ülkelerin mitolojilerindeki tanrılar ve efsanelerin nasıl birbirinden etkilendiğine ilişkin sayısız örnek vererek bu tezini destekliyor.

***

Ne var ki, bu kültür ve doğa bileşiminin oluşturduğu ortak uygarlık alanı, hemen her zaman içsel çelişmeler ve 'dışsal güçlerin' müdahaleleri sonucu kanlı çatışmalara da sahne olmuş..

Örneğin eski tarihin kaydettiği en önemli çatışmalar olan Fenikelilerle Giritliler, Akhalarla Truvalılar, Perslerle Yunan kentleri, Roma ile Kartaca arasındaki savaşlar... Daha sonra Araplarla Bizans ve Franklar, Osmanlılarla Venedikliler ve İspanyollar arasındaki savaşlar hep bu alanda cereyan etmiş...

Tabii savaş alanı Doğu Akdeniz olunca, savaş da ağırlıklı olarak gemiler, daha doğru bir deyişle deniz güçleri tarafından yürütülmüş.

***

O nedenle, E. Bradford, yukarıda sözünü ettiğimiz kitabın önsözünde, tam elli yıl önce şu satırları yazmış:

'Akdeniz sahillerinde fışkıran ve Akdeniz'in neredeyse gelgitsiz sularını geçip birbirini çapraz dölleyen kültürlerin ve uygarlıkların sayısıyla dünyada boy ölçüşebilecek başka hiçbir yer yoktur. Bu denizin zenginliği büyük ölçüde, ırkların sürekli etkileşim içinde oldukları üç kıtayla çevrili olmasından kaynaklanır. Nadasa bırakılmış bir tarla gibi uykuya daldığı uzun yüzyıllar oldu; fakat bu sessizliği her zaman büyük etkinlik dönemleri izlemiştir. Ben bu satırları yazarken (1970 yılı) Yakındoğu'da şiddet bir kez daha alevleniyor ve iki büyük dünya gücünün, Amerika'nın ve Rusya'nın filoları bu havzada yaşayanlar üzerinde nüfuz mücadelesi yürütürken bölge yine çalkalanıyor.'

(Devam edecek)