Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Kongre Merkezi'nde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu. Vatan topraklarının her metrekaresinde AK Parti'nin hizmet sancağını gururla dalgalandıran tüm yol ve dava arkadaşlarına muhabbetlerini gönderen Erdoğan, son yaptıkları toplantıdan bu yana darıdünyadan darıbekaya uğurladıkları teşkilat mensuplarını rahmetle yad etti.
Dün Ankara'dan Trablus'a giderken kaza kırıma uğrayan uçakta şehit olan Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad'ın başkanlığındaki Libya heyetine ve uçak mürettebatına rahmet dileyen Erdoğan, şunları söyledi: "Mevla ruhlarını şad, mekanlarını cennet eylesin. Kardeş Libya halkına, Libya Silahlı Kuvvetlerine, hükümetine aynı şekilde başsağlığı diliyor, ülkem ve milletim adına taziyelerimi sunuyorum. Bizleri derinden üzen elim hadiseyle ilgili gerekli tahkikat başlatılmıştır. Safahatine dair bilgilendirme ilgili bakanlıklarımızca yapılacaktır." Erdoğan, AK Parti Genel Merkez Yerel Yönetimler Başkan Yardımcısı Ayşe Sula Köseoğlu'nun eşinin de Rahmetirahman'a kavuştuğunu belirterek, Mustafa Köseoğlu'na Allah'tan rahmet diledi.
"HALKIMIZLA HEMHAL VE HEMDERT OLMANIN YOLLARINI ARAYACAĞIZ"
Önceki gün itibarıyla Hazreti Muhammed'in "Allah'ın ayıdır" diyerek ehemmiyetine işaret ettiği Recep-i Şerif ile müşerref olduklarını anımsatan Erdoğan, şöyle konuştu: "Yarın akşam da Regaip Gecesi'ni idrak ve ihya edeceğiz. Evvel emirde siz kardeşlerimle birlikte teşkilatımızın bütün mensuplarının ve elbette aziz milletimizin mübarek üç aylarını tebrik ediyorum. Bizleri üç ay sürecek bu rahmet, mağfiret, muhabbet ve bereket iklimine kavuşturan Cenabıallah'a sonsuz hamdediyor, hepimizi sağlık ve afiyet içinde 11 ayın sultanı ramazana da ulaştırmasını niyaz ediyorum. AK Parti olarak her sene yaptığımız gibi inşallah önümüzdeki üç ayı da en verimli şekilde değerlendireceğiz. Genel merkezi, Meclis'i, belediyesi, il, ilçe ve belde teşkilatlarıyla hep beraber daha fazla çalışacak, daha fazla insanımızla temas kuracak, halkımızla hemhal ve hemdert olmanın yollarını arayacağız. Bunu özellikle şunun için söylüyorum değerli arkadaşlar. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Birçok insanımızın, hassaten AK Parti dönemlerinde hayata gözlerini açan gençlerimizin eski Türkiye'yi hatırlamaması gayet doğaldır. Sabah erken kalkanın Türk siyasetine ayar verdiği, hizmet üretilmeyen, icraat yapılmayan, sorunlara çare bulunmayan, istikrarsız dönemlerin 23 yıllık icraat fırtınası sebebiyle hafızalardan silinmesini yadırgamamalıyız. Dünü, yarınlara unutturmamalıyız."
"BİZİM DERDİMİZ TÜRKİYE'NİN TAMAMINA SESLENMEK"
Erdoğan, hem eski Türkiye'yi hatırlatmanın hem de hizmet ve eser siyasetlerini millete anlatmanın vazifeleri olduğunu belirterek, "Dolayısıyla bir taraftan insanımızla ruberu iletişim kurarken, aynı zamanda Türkiye'yi nereden aldığımızı, 23 yılda nereye taşıdığımızı nezaket, sabır ve müspet bir üslupla halkımıza tek tek izah edeceğiz. 'Üslub-u beyan aynıyla insandır' sözünün ışığında meramımızı en veciz şekilde vatandaşımıza aktaracağız." dedi.
Dertlerinin muhalefet gibi sadece kendi seçmenlerine ulaşmak, sadece kendilerine oy verenlerle gönül köprüleri kurmak, yankı odalarında birbirlerine konuşmak olmadığını vurgulayan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Bizim derdimiz Türkiye'nin tamamına seslenmek, Türkiye'nin tamamını kucaklamak ve 86 milyonun tamamına hitap etmektir. Çünkü biz belli çevrelerin, belli ideolojik kabilelerin değil, tüm Türkiye'nin partisiyiz, 86 milyonun iktidarıyız. Bunun için etnik köken, dil, din, mezhep, görüş ayrımı gözetmeksizin 86 milyonun her bir ferdine ulaşmanın çabası içinde olacağız."
Erdoğan, talimatları doğrultusunda Teşkilat Başkanlığının mübarek üç ayları ihtiva eden kış mevsimi için detaylı bir program hazırladığını, kış döneminde saha çalışmalarıyla en tepeden en ücra birimlere kadar tek tek hane ziyareti, ev sohbetleri, kahvehane buluşmaları, sivil toplum kuruluşları ve esnaf ziyaretleriyle yine milletle bir araya geleceklerini söyledi.
"ONLAR KENDİ DERTLERİYLE UĞRAŞADURSUN. BİZ MİLLETİN DERDİYLE DERTLENECEĞİZ"
"Muhalefetin ülkeye dair dişe dokunur hiçbir projesinin bulunmadığı, ana muhalefetin belediyeleri yağmalayanları adaletten kaçırmak dışında hiçbir gündeminin olmadığı, siyaset sahnesinde arzı endam edenlerin kendi ikballeriyle meşgul olduğu bu dönemi, biz dolu dolu geçireceğiz. Onlar kendi dertleriyle uğraşadursun. Biz milletin derdiyle dertleneceğiz." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Uygulamasını yakından takip edeceğim bu programa buradaki her bir arkadaşımın aktif katılımını bekliyorum. AK Parti Genel Başkanı olarak zemherinin başladığı bu soğuk kış günlerinde bacaları tütmeyen evleri mutlaka bulmanızı, oralarda yaşayan kardeşlerimizin kapısını mutlaka çalmanızı, imkanlar dahilinde hepsine tek tek el uzatmanızı sizlerden özellikle istirham ediyorum. Kardeşlerim, bu bizim görevimizdir. Milletimize karşı sorumluluğumuzun bir gereğidir. Uzak yakın demeden her mahalleye gitmek, kime oy verdiğine bakmadan her sokağa, her haneye erişmek AK Parti'nin siyaset anlayışının özüdür. İşimiz çok olabilir, mesuliyetimiz ağır olabilir, vaktimiz kısıtlı olabilir ama bunların hiçbiri vatandaşla arayı soğutmanın mazereti olamaz. Hele hele kibir, gurur, böbürlenme, sokakta, çarşıda kasılarak yürüme gibi karakter zafiyetleri bu çatı altında Tayyip Erdoğan ile yol arkadaşlığı yapan hiç kimseye yakışmaz. Buna en başta AK Parti Genel Başkanı olarak biz izin vermeyiz."
Erdoğan, milletle arasına mesafe koyanın kendileriyle arasına mesafe koymuş olacağını vurgulayarak, "Millete tavır alan, millete hürmetsizlik eden, şehrine, ilçesine hizmet ederken yüksünen bize saygısızlık etmiş, bize tavır almış demektir. Unutmayın bizim önceliğimiz vatandaşlarımızın gönlünü kazanmaktır. Bizim gayemiz sorunları çözmek, çözemiyorsak bile elimizden geleni yapmak, ihtiyaç duyduğu her an vatandaşımızın yanında olmaktır. Tam 24 yıldır titizlikle sahip çıktığımız bu hasletlerimize il, ilçe başkanı, belediye başkanı ve meclis üyesi, kadın ve gençlik kollarıyla hep beraber sıkı sıkıya sarılmamız gerektiğinin altını çiziyor, sizlere güveniyorum." diye konuştu.
"İSRAİL'İN ENKAZA ÇEVİRDİĞİ YERLEŞİM YERLERİNDE SIKINTILAR HALEN DEVAM EDİYOR"
"11 Ekim'den beri Gazze'de ateşkes tesis edilmiş olsa dahi İsrail'in enkaza çevirdiği yerleşim yerlerinde sıkıntılar halen devam ediyor." diyen Erdoğan, havaların soğuması ve yağışların başlamasıyla birlikte Gazze halkının yükünün daha da arttığını söyledi.
Gazze'de şiddetli yağmurun etkisiyle su altında kalan çadırları, aşırı soğuk sebebiyle hipotermi geçiren bebek ve çocukları herkesin içi yanarak takip ettiğini dile getiren Erdoğan, "Mutabakata göre günlük 600 tırın Gazze'ye giriş yapması gerekiyordu. Ancak İsrail böyle insani bir meselede bile sözünü tutmuyor, insani yardım girişlerine uyduruk bahanelerle sürekli zorluk ve engel çıkarıyor. Biz bunlara rağmen Gazzeli mazlumların yanında olmaya çalışıyoruz." dedi.
Geçen hafta 1300 ton insani yardım malzemesi taşıyan 19'uncu iyilik gemisinin Mısır'ın El-Ariş Limanı'na ulaştığını belirten Erdoğan, Türkiye'nin son iki yılda Gazze'ye gönderdiği yardım miktarının 105 bin tona yaklaştığını kaydetti.
Gazze halkının ilaca, yiyeceğe, giyeceğe, ısınmak için yakıta ihtiyacı olduğuna işaret eden Erdoğan, "Hepsinden öte Gazze'nin umuda, dayanışmaya, manevi desteğe ihtiyacı var. İşte onun için çok dua edeceğiz. Duayla kalmayacak, mübarek üç aylarda Filistin'e yardımlarımızı daha da artıracağız. Türkiye olarak sinmeyeceğiz, susmayacağız, unutmayacağız, Gazze'yi hiçbir zaman yalnız bırakmayacağız." diye konuştu.
"DİNİNE, DİLİNE, KÖKENİNE BAKMADAN, EZİLENE, ZULME VE KATLİAMA UĞRAYANA KAPIMIZI AÇTIK"
Tıpkı "Allah Allah" nidalarıyla üç kıta, yedi iklimde at koşturan kahraman ecdat gibi sadece Hakk'ın, haklının, mazlumun, mağdurun tarafında olduklarını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tarihimiz boyunca her zaman mazlumlar için bir eman yurdu olduk. Dinine, diline, kökenine bakmadan, ezilene, horlanana, zulme ve katliama uğrayana kapımızı açtık. Engizisyondan kaçan Musevilere de Nazi zulmünden kaçan Musevi bilim adamlarına da kol kanat gerdik. Kafkaslar'dan Balkanlar'a, Afrika'dan Asya'ya, bütün buralarda kimin başı sıkışmışsa hiç düşünmeden imdadına koştuk. Bu dün böyleydi, bugün böyledir, yarın da asla değişmeyecektir. Ay yıldızlı al bayrağımız, mahzun gönüllere inşirah vermeye kıyamete kadar devam edecektir. Biz bin yıllık şanlı tarihimize baktığımızda işte bunu görüyoruz. Orada adalet görüyoruz. Merhamet, şefkat, iyilik görüyoruz. Orada cesaret ve kahramanlık görüyoruz. 'Tahtımı veririm, tacımı veririm ama devletime sığınan mazlumu asla vermem' diyen haysiyet abidelerini görüyoruz. Kudüs-ü Şerif'i 400 sene boyunca 'La ilahe illallah, İbrahim Halilullah' lafzına uygun şekilde yönetmiş bir alicenaplık görüyoruz. İmparatorluğun sıkıntılı günlerinde Filistin'e karşı para teklif edenlere, 'Ben bir karış dahi toprak satamam zira o bana değil, milletime aittir. Onlar bu imparatorluğu kurup kanlarıyla mahsuldar kıldılar. Onu bizden koparılmadan önce üzerine kanımızla bir kere daha kaplamayı biliriz' diyerek reddeden gurur kaynağımız bir ecdat görüyoruz. İşte biz buyuz. Biz farklı bir ülkeyiz. Çok farklı bir milletiz."
"OYUNA GELMEDİK, GELMEYECEĞİZ"
Erdoğan, 1071'den beri bu coğrafyada olunduğunu, bedel ödendiğini, mücadele edildiğini, can verildiğini ve can alındığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu topraklarda bin yıldır tutunmayı işte böyle başardık. Bize ömür biçenler oldu. 'Hasta adam' diyenler oldu. Harim-i ismetimize el uzatmaya cüret edenler oldu. Asrın başında Çanakkale'de, daha sonra Milli Mücadele'de, en son 15 Temmuz'da istiklal ve istikbalimize kastedenler oldu. Hepsini bozguna uğrattık. İman dolu göğsümüzle ehli salibin heveslerini kursaklarında bıraktık. Herkes bilsin ki biz dün olduğu gibi bugün de sulhu sükundan yanayız. Ama bu demek değildir ki haksızlığa rıza gösterir, zulme sessiz kalırız. Asla. Şunu burada çok açık ve net söylüyorum. İster Doğu Akdeniz'de ister Ege'de isterse başka bir yerde olsun biz ne hak yeriz ne de hakkımızı yediririz."
Erdoğan, Kıbrıs Türkü'nün hak ve çıkarlarının gasp edilmesine de müsaade etmeyeceklerinin altını çizerek, "Anlaşmalar yapılabilir, imzalar atılabilir, sipariş sorularla çeşitli mesajlar da verilebilir. Bunların hiçbiri bizi bağlamaz. Bizim politikamızı değiştirmez. Elinde 70 binden fazla Filistinli kardeşimizin kanı olanların hadsizliklerinin bizim nazarımızda teneke tıngırtısından farkı yoktur ve olamaz. Oyuna gelmedik, gelmeyeceğiz. Tahriklere kapılmadık, kapılmayacağız. Türkiye olarak uluslararası hukuk ve ikili anlaşmalarımız çerçevesinde, tarihi tecrübelerimize ve köklü geleneğimize yakışır şekilde vakarla, basiretle, sağduyuyla, sükunetle hareket etmeye devam edeceğiz." diye konuştu.