CHP''nin dili...

Yerel seçimlerin sath-ı mailine yavaş yavaş giriliyor...

Partilerin, seçim stratejileri şekilleniyor...

Yakın zamana kadar suskunluğunu koruyan CHP de 'stratejisini' Abant kampında açıkladı.

***

Ekonomide kriz sinyallerinin her geçen gün biraz daha güçlendiği koşullarda seçimlerin 'yerel' olmaktan öte sonuçlar doğurabileceği biliniyor...

O nedenle CHP'nin seçim stratejisi merak ediliyordu...

Ancak gördük ki, 'Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok'!

***

CHP'nin Abant kampında konuşan Grup Başkanvekili Engin Özkoç, 'Bu mesele artık CHP, HDP, İYİ Parti meselesi olmaktan çıkmıştır' sözleriyle seçimlerde partiler arasında resmi bir ittifak yapmaktan çok 'halktan oy alabilecek' adayları sandıkta destekleme siyaseti izleneceğini söyledi...

Ve hemen ardından izleyecekleri siyaseti şu sözlerle tarif etti:

'Muhalefette güçlü olan hangi siyasi partiyse, o siyasi partinin o bölgede güçlü bir şekilde desteklenmesi için milletimiz elinden geleni yapacaktır... Yasal bir ittifak söz konusu olmadığı için burada milletin ittifakı, parti tabanlarının ittifakı gerekiyor'.

***

Bu sözler, CHP'deki kafa karışıklığının 'deva bulmaz' bir hal aldığını gösteriyor...

Çünkü aynı konuşmada hem diğer partilerle ittifak yapılacağı hem de yapılmayacağı söyleniyor...

Öyle ya, eğer 'yasal', yani karşılıklı anlaşmaya dayalı bir ittifak söz konusu değilse, 'tabanda' CHP'nin diğer muhalefet partilerinin adaylarına vereceği desteğin tek taraflı işlemeyeceğinin ne garantisi var?

***

Açıktır ki böyle bir garanti olamaz...

Sonuçta görünen o ki, CHP yine bazı seçim bölgelerinde aday göstermeyecek ya da gösterse bile kendi adayına değil başka bir partinin adayını destekleyecek...

Yani, 'ana muhalefet partisi' olarak tanımlansa da diğer muhalif partilere destek partisi gibi çalışmaya devam edecek.

***

CHP yönetiminin hazırlayıp Abant Kampı'nda milletvekillerine sunduğu, 'Yerel Seçimler 2019 Stratejisi-Yöntem, Hedefler, Öncelikler ve Öneriler' raporunda söylenenler de bu tespitimizi doğruluyor...

Hürriyet'ten Rifat Başaran'ın haberine göre, raporda 'AKP'nin oy kaybetmesi sağlanmadan seçim kazanmak ve toplumda 'durum değişebilir' umudu ve inancı yaratmak mümkün değildir' deniliyor...

Bu saptama, bir futbol takımının teknik direktörünün maç öncesinde soyunma odasında takımın oyuncularına yaptığı konuşmada 'Bizim takımın kazanması, ancak rakip takımın kendi kalesine gol atmasına bağlıdır' demesine benziyor.

***

Bu 'ezik' tutum, raporda yapılan şu saptamada da kendini gösteriyor:

'Entelektüel, akademik ve elitist bariyerleri aşıp, sağ partilere oy veren büyük kesimin diliyle konuşmak.'

Daha açık söylersek, CHP yönetimi partililere şu talimatı veriyor: 'Solcu' olduğunu belli etme; sağcı gibi görün ve konuş!'

***

Bu strateji, yalnızca yerel ve genel seçimlerde değil, CHP'nin parti içi organlarının şekillenmesinde de uzun zamandır yöneticiler tarafından kullanılıyor...

Söz konusu yaklaşımın CHP saflarında yarattığı karamsarlığı görebilmek için öyle çok keskin görüşlü falan olmaya gerek yok...

Daha şimdiden CHP'nin 'kaleleri' olarak görülen İzmir ve İstanbul Kartal gibi iki önemli seçim bölgesinde yıllardır başkanlığı yürüten iki aday seçimlerde tekrar aday olmayacaklarını açıkladılar...

Açıklamalarını yaparken de genel merkeze ilginç mesajlar gönderdiler.

***

Örneğin, Kartal Belediye Başkanı Altınok Öz, Kartal Atatürkçü Düşünce Derneği'nin düzenlediği toplantıda şunları söyledi:

''Son kurultayda genel başkanı destekleyen biriyim... Bizim Genel Başkanımızın da bir özelliği vardır. Önüne bir kasa domates koy, içinde bir tane çürük varsa onu bulup çıkarıp Genel Başkan Yardımcısı yapar. Dolayısıyla o kasaya çürük domatesi koymadan seçmesini sağlamamız lazım.'

CHP'li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da aday olmayacağını açıklarken genel merkeze şu mesajı gönderdi:

'Bırakman gerektiğinde bırakmak, devretmek lazım. Bu konunda da örnek bir davranış sergilediğim için kendimi mutlu hissediyorum. Zirvedeyken bile bırakmasını bilmek gerek. Son örneğim de bu olsun diyorum'.

Bilmiyoruz bu sözleri yorumlamaya gerek var mı!