Bu dünyada adalet yok ki!

Günümüz sanatı, edebiyatı deyince sürekli göz önünde olanları düşünürüz önce… Sonra başkaları gelir usumuza. Bu bilinçaltımızın ayrımında olmadan medya tarafından doldurulduğunun göstergesidir.

Oysa bir de gizli emekçileri vardır edebiyatın, sanatın…

'Taşrada'dırlar örneğin, 'periferi'de.

Kendilerince yazarlar. Okurlar….

Yok kendilerince okuyup yazmak değil, çevrelerinde okuma, yazma alışkanlığının gelişmesi, kültürel zenginleşme için çaba sarfederler durmadan. Işık olurlar çevrelerine. Aydınlanma savaşçısıdır onlar.

İşte böyle iki güzel insanı aldı bizden geride kalan Ocak ayı.

Ölümleri haber bile olmadı…

Biri Çınar Çığ…

Öbürü Savaş Gündoğdu…

***

Ne diyor Çınar Çığ:

'çizin savaş ve kanı / kendi elinizle / söndürmeden ocağı / ya da / yalnız sevgidir ortak dili doğanın'.

Şu dizeler de onun:

'ben evrende yine derin bir gölgeyim / ezber bildiğim tek şiir / sevgim benim'.

Şu dizelere bakar mısınız?

'çay getir güvercin ayaklarınla / kaç bin yıl asya savaşları haklı / al gümüş takımlarını gel köşe başına / aydınlığa açılan yüzüne sokağın / bin yürek kazılı üstüne delik deşik / mesken tut gövdesini bir çivi de sen çak / as peşkiri kur semaveri altına çınarın / yak ateşi // sevda ve kahır demle'.

***

Mezarlıkları gezince görürsünüz… Dünyamızdaki adaletsizlik mezarlara da yansımıştır. Kimilerinin mezarlarının iki ucunda mütevazı iki taş karşılarken gezenleri, bazılarının mezarları sanki birer küçük villa gibidir.

Çınar Çığ ise bakın nasıl bir mezara gömülmek ister?

'beni eski bir mezara gömün / mezarlık olmasın / melekler üzgün, nekir şaşkın, şairler / gecikmiş olsun / yeniden döndüğümde kendimi ziyarete / öfkem, kadınım ve rakımla birlikte / beni eski bir mezara gömün / yurdum adres olsun'.

Hani Nazım Hikmet, 'Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni / ve de uyarına gelirse / tepemde bir de çınar olursa / taş maş da istemez hani.' der ya 'Vasiyet' şiirinde. Hemen o şiir geliverir usa Çınar Çığ'ın dizeleriyle birlikte.

***

Savaş Gündoğdu mu?

Çok az yazmış, çok da az yayımlatmıştı…

'Rüzgar Şiir Yaşam VIII'de (Haziran 2012, Ankara) yayımlanan 'Gidenin Boşluğuna Dolar Hayat' şiirinden şu dizeler:

'kesip kendini kaçırdığın resimde / yüzün sol elim ve sol adımım / var tarafın sözlüksüz boşluk / yok tarafın hüzün / eksik bir fotoğrafta kanıyor bakışlarım // bildiğim bir kenti kaçırmışsın / ve insanların yüzlerini / isimsiz selamlıyor beni / yokluğundan bakan yüzsüz insanlar / götürdüklerini öğreniyorum yeniden'.

***

Savaş Gündoğdu…

Yine Nazım Hikmet'in 'Gece Gelen Telgraf' şiirini anımsatırcasına, gece yarısı dostlarına ulaşan bir cep telefonu iletisine dönüşüverdi.

Kalbinin birden duruverdiği haberi ulaştı dostlarına…

Dostlarından Serkan Fırtına sosyal medyadaki paylaşımında nasıl da özetlemiş onu:

'Onunla edebiyat üzerine konuşmak çok keyifli olurdu. Hayatımda tanıdığım en naif insanlardan biriydi. Ara sıra Aydın Sıla Kitabevi'nde karşılaşır, iki şiir sohbeti yapardık.' diyerek. 'Şiirleri bazı dergilerde yayımlanmıştı. Birçok dergiyi düzenli takip ederdi. Hiç kitabı olmadı... En son gördüğümde artık şiir yazmadığını söylemişti...' diyor Fırtına. Kaybının çok erken olduğunu belirttikten sonra ise 'Savaş abinin vedası bu dünyanın adalet üzerine kurulu bir yer olmadığının benim için en büyük kanıtı... Güle güle şiir adam, güle güle savaş abi...' diye ekliyor.

Daha ne diyeyim!

Bu dünyada adalet yok ki, ölümün adaleti olsun!