Mehmet Aydın dostun bir yazısını okudum: “Umuda Yaslanmak” başlığı. O saat, Güngör Gencay’ın şiiri geldi usuma: “Yaşam umuda uyarlıdır”; ikisi de çok farklı şeyleri duyumsattı bana. Zaten bu dünya, umut dünyası değil mi?
Umudunu yitiren insanın, yaşamda kalabilmesi mümkün mü? Nelere umut bağlamıyor ki insanoğlu? Kimi, kirpiklere... Kimi, yetişen çocuklarına... Kimi, dostluklara... Kimi sevgiye, kimi aşka... Kimi diplomaya, kimi bir idol’e; hatta ideallere-hayallere sığınıyor.

Herkes, başka başka… Daha? Kimi bir hayalin peşinden gider yıllarca...

Kimi, ektiği tohumdan bol ürün ister...

Kimi, diktiği ağacın meyvesine güvenir...

Kimi, kuracağı evin düşlerini...

Kimi, dünyayı dolaşabilmenin özlemiyle bekler; ömrü böyle geçer insanoğlunun…

Kiminin güvendiği dağlara kar yağmıştır. Evlatlar, anayı babayı yalnız bırakmıştır. Eş terk etmiş, sevgili bir başkasını bulmuştur. Ya da istenen yaşama kavuşamamıştır. Aldatılmıştır, aldanmıştır; yönetimsel sorunlarla karşı karşıyayızdır. Vs. vs. vs...

Umut tükenmiştir. Yaşam çekilmez hale gelmiştir. Ne var ki, unutmayalım, yaşamda gene de bir umut ışığı vardır. Yeter ki, onu görmeye adasın kendini insan. Hani, ataların dediğince: “Çıkmadık canda ümit vardır” örneği… Çünkü; şairin dediği gibi “Yaşam, umuda uyarlıdır...”

Yahya Kemal, ise “İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar alemde” demiştir de, hayal kura kura yaşanmıyor ki! Hayalsiz de yaşanmaz; ama hayalperest de olmamak gerekir. Demem şu ki, hayal kuralım ama hayallerle yaşamayalım. Ayaklarımız yere bassın, gerçeklere de yaslanmalıdır insan...

Çünkü günümüzde aşk umut ise, artık dağları delecek bir Ferhat, çölleri mesken tutacak bir Mecnun yok... Amiyane deyişle söyleyeyim; ne ka köfte, oka ekmek var. Bütün mesele ekonomik özgürlüktür. Bu da ancak demokrasiyi gerektirir. Her şey tek yanlı olamaz; bu dayatılmamalıdır topluma.

Galiba, bizim toplum olarak en büyük yanlışımız şurada:
Mantığımızdan önce yahut mantık yerine duyguları egemen kılıyoruz; yönlenme ve yönlendirmelerde yanlışlara düşüyoruz yahut.
Bir dostumun kızı, babasına demiş ki: “O senin yanlışın, bu benim doğrum.” Nasıl yani? Doğru yanlış, göreceli bir kavram mıdır sahi? İyilik, güzellik ise bakana ve görene göredir, bir anlamda. Kötü çirkin de öyle. Ama bunların da doğrusu yanlış olanı yok mu demek istiyorum. Hayır. Niyet, bilgi,
birikim ve özümseme de rol oynuyor bu yorumlamalarda...

Paylaşma duygumuzu yitirdik diyemiyorum ama azaldı. Ne acıları, ne sevinçleri paylaşıyoruz. Yani umuttan, ilgi ve içtenlikten, yakınlıktan çok uzaklaştık. İyimser olmak, iyi düşünmek, doğru bakabilmekle orantılıdır.
Kötümserlik, akıllı uslu insana yakışmıyor doğrusu. Bu dünyada umutsuz yaşanmaz demek istiyorum kısacası. Biz umutlu olursak, başkalarına da umut verebiliriz. Tıpkı mutlu olmak için mutlu etmek gibi. Yitirmeyin, yitirmeyelim, güreltelim yeşeren umutları, sevgileri... Çünkü ‘‘yaşam umuda uyarlıdır.”