Yaşamının bir bölümünü Saraçoğlu Mahallesi'nde geçirme şansına sahip olmuş, o eşsiz dostluk havasını solumuş kişiler bilir.

O neslin, kimi zaman güldüren, kimi zaman da çileden çıkaran tahammülü güç şakalarından söz ediyorum elbette.

Her biri zeka ürünü olan şakalardan.

Döksen sayfalara koca bir cilt olur…

Caddenin ortasına çöreklenmiş iş makinelerini görünce, keşke bu da şaka olsa diye geçirdim içimden.

Yıllardır tartışmalara konu olmuş ''düzenlemeyi!'' gerçekleştirecek çalışmalar için getirilen ve çelik ucu caddenin iki yakasında sıralanmış dev palamut ağaçlarının en üst dallarından bazılarının kopmasına neden olan iş makinası, hiç de şaka mahsulü gibi durmuyordu.

Hoş, binaların da şaka kaldıracak hali kalmamıştı.

Yıllardır akıbetini bekleyen binalar, bakımsızlıktan bukalemun gibi renk değiştirmiş, sarı sarı binalar, kahverengi-siyah karışımı bir renge bürünmüştü.

Ardı arkası kesilmeyen davalar…

Ankara'nın gözbebeğinden şimdi yine makine sesleri yükseliyor.

Bir başka ses de Mimarlar Odası Ankara Şubesi'nden yükseliyor.

Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, bu tepkiyi şöyle dile getiriyor:

'Hukuk süreci tamamlanmadan Saraçoğlu'nda inşai çalışmaları başlattılar. Bu çalışmalar, Saraçoğlu Mahallesi'ne telafisi mümkün olmayan zararlar verecek. Kamusal nefes alanımız olan Saraçoğlu'nu rant uğruna tarumar etmeleri an meselesi.

Ankara 1 No'lu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nu göreve davet ediyoruz. Saraçoğlu gözbebeğimizdir. Koruma kurulu kentin doğal, kültürel varlıklarını ve kamu yararını gözeterek inşai çalışmaları durdurmalıdır'

Süreç devam ediyor…

Bakalım, bir son dakika gelişmesi olacak mı?

1940 yılında planlaması yapılan ve 29 Ekim 1944'te dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu tarafından temeli atılan yaklaşık 70 yıllık Saraçoğlu Mahallesi'nin öyküsü nasıl sonlanacak.
Tam 120 bin metrekarelik bir alan üzerine kurulmuş olan 75 bina, 450 lojman ve 250 tescilli anıt ağacı kaderini bekliyor.

Her geçen gün biraz daha solgunlaşarak.