Orta yaşlı kadın, oğlunun uzattığı üzerinde bazı rakamlar bulunan kağıt parçasına göz atınca birden fenalaşır gibi oldu.

Dudaklarından ''eyvah'' sözcüğü dökülürken, gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

Kendini toparladığında ''Babanız gelince alıştırarak söyleyin…'' dedi ardından da uyarmayı ihmal etmedi:

''Zaten kalbi var adamcağızın…''

Uyaran evin annesi, uyarılan da posta kutusundan aldığı doğalgaz faturasını elinde tutan ailenin lise çağındaki çocuğu.

Buraya kadar yazdıklarım, tanık olduğum değil, dar ve sabit gelirli hemen her ailelerin evinde yaşanacağını tahmin ettiğim bir durumun özeti.

Doğal gaz tüketim bedellerine yapılan zamdan sonra gelecek faturaların can yakacağı belli idi.

Ancak, yüz yüze gelmeyince durumun ciddiyeti önceden pek kestirilemiyor.

Faturayı alan, bilgisayarın karşısına geçip, sosyal platformda derdini paylaşacak birisini arıyor.

Derde ortak o kadar çok ki…

Kimi, belli ki dokunsanız ağlayacak durumda,

Kimileri işi eğlenceye vuran mesajlarla, çaresizliğini unutma çabasında.

Takvim yaprakları ise karamsarlığı daha da artırıyor.

Ocak ayının çoğu geride kaldı ancak, bunun Şubat'ı var, Mart'ı var…

Tabii bir de iklim değişikliği…

Nisan ve Mayıs ayları da bu değişimin azizliğine uğratırsa seyreyleyin orta direğin halini.

Meteorolojik tahminler ise insanın içini titretiyor.

Ankara için sıcaklıklar hep eksilerde…

Karakışın yoğun olduğu karlar altındaki doğu illerini düşünmek bile insanın içini soğutuyor.

Herkes yüksek oranlı faturaların yükünü hafifletmenin yollarını arıyor.

Bilgisayar ortamı çözüm formüllerinden geçilmiyor;

Kalorifer peteklerinin vanasını kısıp, ailece vanası açık bırakılan tek odanın sıcaklığına sığınanlar,

Çareyi sobaya dönüşte arayanlar…

Erkenden yatağa girip, uykuya dalmaya çalışanlar…

Ah be doğal gaz…

Ne hallere düşürdün milleti…