Mülteci ve göçmenlerin yaşadıkları hak ihlallerine ilişkin Eşitlik Çalışmaları Derneği tarafından bir rapor hazırlandı. Çatışma, yoksulluk ve ekonomik çöküntü gibi nedenlerle göç eden mültecilerin yaşadıkları hak ihlallerine dikkat çekildi. AB ile Türkiye arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması'nın iptal edilmesi, AB'nin mültecileri sınırları dışında tutma ve Türkiye'yi bir 'mülteci depo'su olarak görme yaklaşımını değiştirmesi ve sadece Türkiye değil AB ve diğer ülkelerinde sığınma taleplerini ve mülteci statüsünü kabul etmesi gerektiği vurgulandı.

Ortadoğu ve Orta Asya'daki çatışma, yoksulluk ve ekonomik çöküntü gibi nedenlerle son on yıl içinde Türkiye'ye zorunlu göçün hızla arttığı, Türkiye'nin 2015 yılından bu yana dünyanın en büyük geçici ve uluslararası koruma sağlanan nüfusuna ev sahipliği yaptığı belirtilen raporda 2011 yılında başlayan Suriye savaşının dönüm noktası olduğu vurgulandı. Çatışma süreciyle birlikte 6,8 milyon Suriyelinin ülke dışına göç etmek zorunda kaldığı bu rakamın yarısından fazlasının Türkiye'de olduğu belirtilerek, 'Türkiye'deki Suriyelilerin yüzde 98'i kentlerde ve kırsal alanlarda, yüzde 2'den azı 7 geçici barınma merkezlerinde yaşamaktadır. Bu kişilerin çoğu Gaziantep, Şanlıurfa gibi güneydoğu illerinde ve İstanbul, Bursa, İzmir, Konya gibi büyük şehirlerde yaşamaktadır' denildi. 2018 yılında 268 bin göçmenden yaklaşık 101 bininin, 2019'da 454 bin göçmenden 201 bininin, 2020'da 122 bin göçmenden 50 binin Afganistan geldiği bilgisi yer aldı.

'TÜRKİYE GEÇİŞ GÜZERGÂHI OLARAK KULLANILDI'

Raporda, Türkiye'nin Avrupa'ya geçmek için göçmenlerin geçiş güzergahı olarak kullanıldığı, gelen göçmenlerin bazılarının da çalışmak için ülkeyi tercih ettiği ifade edildi. ABD'nin Afganistan'dan çekilerek ülkeyi Taliban'a teslim etmesinin ardından özellikle Van üzerinden Türkiye'ye bir Afgan göçünün başladığı hatırlatılan raporda Afganların Türkiye'yi tercih etmesinde hükümetin kimliğinin de önemli bir etkisi olduğu değerlendirmesi yapıldı.

GÖÇMENLER UCUZ İŞ GÜCÜ KAYNAĞI İŞVERENLER İÇİN KAZANÇ KAPISI

Türkiye ekonomisinde göçmenlerin tekstil, inşaat, gıda gibi sektörlerde yoğun bir biçimde çalıştırıldığı, Türkiye'nin göç politikasının buna izin verdiği belirtilen raporda 'Göçmenlerin çoğunlukla Türkiye'de kalma izni bulunmamaktadır, ancak göz yumma politikası izlenmektedir. Göçmenler pek çok sektör için ucuz iş gücü kaynağıdır. Türkiye'de doğurganlığın düştüğü, hükümetin üç çocuk politikasının karşılık bulmadığı, eğitim seviyesindeki yükselme ile yerli işgücünün tercih etmediği ya da yeterince düşük ücretle çalışmayı kabul etmediği koşullarda 'düzensiz' milyonlarca göçmen, işverenler için önemli bir kazanç kapısı haline gelmiştir' denildi. İltica politikalarının uygulanmamasından kaynaklı göçmen kaçakçılığının hızla arttığı belirtilen raporda, göçmen kaçakçılığındaki artışın uygulanan cezasızlık politikalarından kaynaklandığı ifade edildi: 'Göçmen kaçakçılığı oldukça 'kazançlı' bir faaliyet durumuna gelmiştir. Kaçakçılar, sınırdan geçirilen göçmen başına 500 ile 1000 dolar para aldıklarını belirtmektedirler. Dolayısıyla 100 göçmeni sınırdan geçiren bir kaçakçı, tek seferde 50 bin ila 100 bin dolar arasında para kazanabilmektedir. Ayrıca yakalansalar bile herhangi bir maddi kayıpları söz konusu değil. Bu aşırı kazanç, kaçakçıların çok sayıda göçmeni, kapasitesini zorlayacak şekilde Van Gölü'ndeki teknelere bindirmesinin temel nedenidir. Kaçakçılığı teşvik eden diğer bir önemli unsur ise cezasızlık politikasıdır.'

'GERİ GÖNDERME MERKEZLERİNDE HAK İHLALLERİ YAŞANIYOR'

Son 3 yılda 150'ye yakın göçmenin Türkiye'ye yaptığı zorunlu göç sonucu yollarda yaşamını yitirdiği ifade edilen raporda Geri Gönderme Merkezlerinde yaşanan hak ihlalleri de yer aldı. Raporda şöyle denildi: 'Geri gönderme merkezlerinde gerekli ve yeterli sağlık ekipmanı bulunmamaktadır. Hamile kadınların takibini yapacak doktor bulunmamaktadır. Hastaneye giden mülteciler, kendi dillerinde tercüman bulunmadığı için doktorlarla sağlıklı bir iletişim kuramamakta ve bu nedenle gerekli kontrol ve tedavi işlemlerini görememektedir. İran'dan Türkiye'ye gelen Z.M. adlı mülteci kadına yönelik bir tecavüz vakası da basına yansımıştır. Yaşamak için temel besin ve diğer ihtiyaçlarını karşılamak zorunda olan sığınmacılar hiçbir hakları ve güvenceleri olmadan çeşitli işlerde çalıştırılmaktadır.'

'SADECE TÜRKİYE DEĞİL AB DE SIĞINMA TALEPLERİNİ KABUL ETMELİ'

Eşitlik Çalışmaları Derneği göçmen ve mülteci sorununa dair çözüm önerilerini şöyle sıralandı: 'AB ile Türkiye arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması'nın iptal edilmesi gelmektedir. AB'nin mültecileri sınırları dışında tutma ve Türkiye'yi bir 'mülteci depo'su olarak görme yaklaşımı değişmelidir. Öte yandan mültecilerin uluslararası siyasette müzakere aracı olarak kullanılmasına son verilmeli ve onların temel haklarını göz önünde bulunduran bir politika izlenmelidir. Mültecilerin üçüncü ülkeye geçmelerinde güvenli yollar açılmalı, sadece Türkiye değil AB ve diğer ülkeler de sığınma taleplerini ve mülteci statüsünü kabul etmelidir. Özellikle Van sınırından Türkiye'ye giriş yapan ve 'düzensiz' olarak tanımlanan göçmenlerin girişi düzenlenmeli, kayıt altına alınmalı, Kovid-19 başta olmak üzere sağlık kontrolünden geçirilmeli, iltica talepleri uzmanlar tarafından alınmalıdır. Van, Ağrı, Iğdır gibi sınır kentlerinde mültecilerin ülkeye girişlerini önlemeyi amaçlayan duvar inşaatları durdurulmalıdır. Hayati risk altındaki insanları duvarın arkasında ölüme mahkum etme yaklaşımından vazgeçilmeli, temel haklara saygılı bir iltica sistemi işletilmelidir.'

Editör: Haber Merkezi