CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı ve İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, 'TBMM ve halk adına kamu harcamalarını denetleme, bütçe ödeneklerinin kullanımının yasalara uygunluğunu saptama, harcamalarda-ihalelerde varsa yolsuzluk-usulsüzlükleri ortaya çıkartma, görevi kötüye kullananlar hakkında suç duyurusunda bulunma ve dava açma yetkilerine sahip Sayıştay Başsavcılığı'na AKP milletvekili adayının getirilmesi, koyunun kurda teslim edilmesidir. Halk ve ülkeden kopan, kendini kurtarma derdine düşen iktidarın bu son hamleleri, çırpınışları bu zihinsel, partisel, kötülüğü, etik ve ahlaki çöküntüyü tüm devlete, kurumlara yaymayı hedefliyor. Hesap verme kaygısı içinde torba yasalarla, yasa değişikliği zırhlarıyla, Sayıştay Başsavcılığına 'mutemet adam' atamalarıyla, mümkün olduğunca kendilerini güvenceye almaya çabalıyorlar. İktidar İttifakı'nın hazırladığı Dezenformasyon Yasası yeni yasama yılına bırakılırken, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı harekete geçerek 3S planı (Sansür-Susturma-Sindirme) çerçevesinde Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) kurulduğunu açıkladı. Bugüne kadar en büyük dezenformasyon üreticisi ve yalan haber pazarlayıcısı bizzat iktidarın kendisidir. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanına önerim, kurulduğu açıklanan DMM'nin öncelikle CB Erdoğan'ın konuşma metinlerindeki, açıklamalarındaki, TV röportajlarındaki dezenformasyonu önlemeleridir. İktidar medyasının gazetelerinde ve TV'lerinde CB İletişim Başkanlığından servis edildiği ifade edilen haberlerde, tek merkezden atılan manşetlerdeki dezenformasyona engel olmak kanımca kurulan DMM'nin öncelikli görevi olmalıdır' diye konuştu.

'MİLLETİN OLAN YİNE MİLLETİN OLACAK'

Toprak şunları söyledi: 'Dünyada gıda fiyatları düşüşe geçerken Türkiye'nin temmuz rakamlarıyla yüzde 95'e çıkan gıda enflasyonunda ilk 5 ülke arasına yükselmesi, gıda ve beslenme krizinin habercisi. İktidarın kendi yanlışlarını gizlemek için öne sürdüğü Rusya-Ukrayna savaşı, küresel fiyat artışları vb. bahaneleri tutarsız ve anlamsızdır. Enflasyon Rusya'da yüzde 15,9, Ukrayna'da yüzde 21,5. Geçen yılın temmuz ayında politika faizi yüzde 19 iken TÜFE yıllık yüzde 18,95, Yİ-ÜFE yüzde 44,92 ve dolar/TL 8,61 idi. Eylül ayından itibaren başlatılan faiz indirimleriyle iktidarın iddia ettiğinin tam aksi gerçekleşti. 7 aydır sabit tutulan politika faizine rağmen enflasyon ve kurlardaki yükselişle, TÜFE yüzde 79,60'a, Yİ-ÜFE yüzde 144,61'e, dolar/TL 17,92'ye çıktı. Rusya-Ukrayna savaşının şubat sonunda başladığı göz önünde tutulduğunda, iktidarın ardına sığınmaya çalıştığı bu bahanenin tutarsızlığı daha da somutlaşıyor. İktidar, Hazine ve Milli Emlak'a ait arazilerin yangından mal kaçırırcasına satışına devam ederken, şimdi de Devlet Demiryollarını (TCDD) holdingleştirip parçalayarak satma hazırlığında. Kamu-Özel İş Birliği modeliyle yük ve yolcu taşımacılığının, hızlı trenlerin, TCDD limanlarının satışı öngörülüyor. Bu 'elde avuçta ne varsa sat gitsin' zihniyetinin son halkası TCDD. Ancak artık yolun sonuna geldiğini gören iktidarın 'Benden sonrası tufan' anlayışıyla, hız verdiği kaptı-kaçtı satışların, devirlerin, imtiyazların hepsi iktidar değişikliğinde millete geri dönecek. İktidarın gidici olmanın telaşıyla, kendisine yakın küçük bir azınlığa milletin taşınır-taşınmaz varlıklarını, kaynaklarını satma, devretme ve servet aktarmasının hesabı tek tek çıkartılacak. Milletin olan yine milletin olacak. Temmuzda yüzde 144,5 artarak 10,6 milyar dolar olan dış ticaret açığının yedi aylık toplamı 62 milyar dolara ulaştı. Haziran ayında yüzde 20 olan ihracat artışı temmuzda sert şekilde gerileyerek yüzde 13,4 olurken ithalat yine yüzde 40'ın üzerinde artmaya devam etti. Gelecek aylarda daha yüksek tutarlı dış ticaret açıklarının gerçekleşmesini, ihracat artışının hız keserek iyice yavaşlamasını, enerji fiyatları nedeniyle ithalattaki artışın sürmesini, azalan ihracat gelirleriyle birlikte döviz darboğazının döviz kıtlığına dönüşmesini öngörmekteyim. İktidar yaklaşan tehlikeyi görüp ivedi olarak ekonomi politikalarında radikal değişikliklere gitmezse sonbahardan itibaren koşulların daha da ağırlaşması, kışın sıkıntıların zirve noktasına ulaşması kaçınılmaz. BDDK'nın açıkladığı Bankacılık sektörü ilk yarı yıl verileri, bankaların faiz ve kur kazançlarında olağanüstü artışlara olanak sağladığını gösteriyor. Bankaların ilk altı aydaki net karı, yüzde 14 oranındaki politika faizinden elde ettikleri düşük maliyetli, adeta bedava fonlamanın katkısıyla yüzde 400 artarak 33 milyardan 169 milyara çıktı.

'BANKNOT MATBAASI 7/24 ÇALIŞTIRILIYOR'

Bankacılık sektörünün altı aylık verilerine ilişkin bu rakamlar iktidarın yeni ekonomi modelinin neye hizmet ettiğini ve bu modelin sanayicilerden ihracatçılara, halktan çiftçi üreticiye varana kadar tüm kesimleri olumsuz etkilerken, bankalara faiz ve kambiyo-kur kazançlarında süper karlar sağladığını gösteriyor. Yüzde 80'e varan enflasyona rağmen yüzde 14 faizle fonlama yaparak 65 puanlık negatif faiz farkının faturasını MB'ye ve örtülü şekilde halka ödeten iktidar, banknot matbaasını 7/24 çalıştırıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasında gerçekleşen Soçi zirvesinde Ukrayna, Suriye, Libya gibi rutin başlıklar dışında ağırlıklı gündemin yaklaşan doğalgaz tedariki ve olası ödeme sıkıntısı konusunda Rusya'dan 'anlayış ve destek' talebi olduğu anlaşılıyor. Rusya'nın doğalgaz alımında ödemelerin kısmi olarak ruble ile yapılmasına olur vermesi, yaklaşan kış için Putin'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'a olası enerji krizi jesti olarak görülebilir. Soçi zirvesinde mütekabiliyet çerçevesinde iki liderin karşılıklı tavizlerle birbirlerinin ekonomik zorluklarına çözüm konusunu ilk sıraya koyduklarını öngörebilirim. Cumhurbaşkanı Erdoğan doğalgaz parasını kısmen ruble ile ödeme sözü alırken karşılığında Rusya'ya 'paralel ithalat' için üçüncü ülkelerden ve Türkiye'den acil ithalat taleplerini Türkiye üzerinden karşılama, Türk limanlarını, tırlarını, demiryollarını ve bankalarını kullanma olanağı sunuldu.

Editör: Haber Merkezi