CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, basın, sosyal medya ve internet haberciliğine ilişkin düzenlemenin yasalaşmaması için parlamentoda sonuna kadar mücadele edeceklerini, yasalaşması halinde Anayasa Mahkemesi'ne götüreceklerini bildirdi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, basın mensuplarının özgürce yazmasını ve eleştirebilmesini, İstanbul Sözleşmesi'nin yürürlükte olmasını, parlamentonun toplumun sorunlarına çözüm üretmesini istediklerini söyledi. Türkiye'nin büyük sorunları bulunduğunu ve herkesin bunun farkında olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, 'Yargıya bakıyorsunuz adaleti dağıtmaktan uzak. Yönetime bakıyorsunuz, ne yaptığı belli değil. Saraya bakıyorsunuz, ayrı havalarda. İniyorsunuz alana, halka gidiyorsunuz, dünya kadar şikayet dinliyorsunuz.' dedi.

Yönetimle halk arasında büyük bir uçurum olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, 'Saray ne yaptığını bilmiyor, halksa perişan vaziyette. Türkiye'nin bu bataktan çıkış noktasının tek adresi var, CHP. Söz veriyorum halkıma, her kuruşun hesabını veren, kul hakkı yemeyen; herkesin iş güç sahibi olduğu bir Türkiye'yi inşa etmek için mücadele eden; merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında sağlıklı ve tutarlı bir ilişkinin olduğu bir yönetim gelecek. İkinci yüzyıla girerken güzel ve itibarlı bir Türkiye'yi inşa edeceğiz. Yargıçları adalet dağıtacak, kamu görevlileri liyakat içinde halkına hizmet edecek.' diye konuştu.

'NAZİLER'İN TOPLAMA KAMPI GİBİYDİ'

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Türkiye'de kuvvetler ayrılığı ilkesinin bulunmadığını, bir kişiye bağlı 'kuvvetler birliği' olduğunu öne sürdü. Basın, sosyal medya ve internet haberciliğine ilişkin düzenlemeyi 'sansür teklifi' olarak niteleyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: 'Milletvekillerinin eline vermişler, sarayda hazırlanmış, atıyorlar altına imzaları, nasıl bir felaket olduğunun da farkında değiller. 'Kimse sarayı, AK Parti'yi, MHP'yi eleştirmesin. Herkesin ağzına bant çekelim, hiç kimse konuşmasın, dünyayı güllük gülistanlık gösterelim millete.' Sanıyorlar ki bu millet bunu yutacak. Yutmayız, bu millet bunu yutmaz. Her şey meydanda. Yasa teklifi getiriyorlar, komisyonda görüşülecek. Yargıtay'dan bir üye istiyorlar, hakim geliyor konuşuyor. 'Bu doğru değil, uygulanması ciddi sorunlar yaratır.' diyor. Hemen AK Parti ve MHP milletvekilleri hakimi susturuyorlar. Büyük bir ihtimalle de pişman olmuşlardır. Namuslu bir yargıç, ahlaklı bir adam gelmiş. 'Yanlıştır bu.' diyor.'

Silivri Cezaevi'nde bazı gazetecilerin de kaldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, adaletsizliğin tarihini yazmak isteyenlerin Silivri'ye bakacaklarını savundu. Kemal Kılıçdaroğlu, 'Bir ara Naziler'in toplama kampı gibiydi orası. Kimi buldularsa atıyorlardı içeri. Ülkenin Genelkurmay Başkanı'nı bile terörist diye içeri aldılar. O zaman Silivri'ye gittiğimde 'Burası bir toplama kampı gibidir.' demiştim. Ben Ankara'ya gelmeden fezlekem gelmişti. Sanıyorlar ki biz bunları söylemeyeceğiz. Biz Kuvayımilliyeciyiz, siz bizi hala keşfedemediniz mi?' sözlerini sarf etti. Kemal Kılıçdaroğlu, suç unsuru taşımasa da bir gazetecinin yazdıklarının suç olarak nitelendirilebileceğini çünkü yargının vesayet altında olduğunu öne sürerek, sokaktaki herhangi bir vatandaşa 'Bu memlekette adalet var mı?' diye sorulması halinde, karşı tarafın düşünmeden adaletin olmadığı yönünde yanıt vereceğini savundu.

'MALI GÖTÜREN, GAZETECİDEN KORKAR'

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ülkeyi sağlıklı yöneten bir idarenin vazgeçilmez koşulunun, basın özgürlüğü olduğuna işaret ederek, partisinin iktidara gelmesi halinde medyanın özgür olacağını, medyanın kendilerine yönelik eleştirilerine kızmayacaklarını, yanlışları olması halinde bunları düzelteceklerini anlattı. Kılıçdaroğlu, 'Zaten özgür medyanın olmadığı yerde demokrasi, düşünce özgürlüğü olmaz. Bunlara yasak getirmeye çalışıyorlar. Beyler rahatsız oluyor. İstediğiniz kadar rahatsız olun. Biz inandığımız yolda yürüyeceğiz, devam edeceğiz.' ifadelerini kullandı.

İktidarın, bu kanun teklifine ilişkin 'Yasalaştığında basın özgürlüğü daha da güçlenecek.' dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: 'Bunu söylüyorlarsa tam aksini yapıyorlar demektir. 'Parlamento daha güçlü olacak.' demişlerdi. Buyurun, parlamentonun ne gücü var? Bakanlar bile gelmiyor, bir soru önergesine bile cevap vermiyorlar. Burası sadece 600 kişinin aylık aldığı, saraydan gelen kanun tekliflerine el kol kaldırıp indirilen 19 Mayıs hareketlerinin yapıldığı, muhalefetin de inadına muhalefet ettiği, yanlışı bir şekilde dile getirdiği bir kuruma dönüştü. TBMM Başkanı var, o da vesayet altında. Bana AK Parti Grubundan veya MHP Grubundan bir milletvekilinin çıkıp da 'İlimde şu sorun, şu dert var.' dediğini duyamazsınız. Konya'dan gelmiş Konya'nın, Kayseri'den gelmiş Kayseri'nin sorununu dile getirmez. Niçin? 'Dile getirirsem, ya yukardan fırça yersek, ya bir daha listeye koymazlarsa.' Parlamentonun da vesayet kabul etmeyeceği bir süreci yaşaması lazım.'

Kemal Kılıçdaroğlu, dürüst insanların ve iyi yönetimlerin gazetecilerden korkmayacağını vurgulayarak, 'Malı götüren, gazeteciden korkar. 'Eyvah gazeteci yazarsa ne olacağız? O zaman susturmamız lazım.' Haksızlık, adaletsizlik yapan bir yönetim varsa gazetecinin konuşmasını istemez. Susturmak ister onu. Dolayısıyla yapılan uygulama da budur.' şeklinde konuştu.

'BASIN HÜRDÜR, SANSÜR EDİLEMEZ'

Anayasa'da 'Basın hürdür, sansür edilemez.' hükmünün bulunduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Ama getirilen düzenleme tam tersine sansür uygulaması. Bu teklif bu şekilde yasalaşırsa... Biz sonuna kadar parlamentoda da mücadele edeceğiz, parlamento dışına çıktığında da Anayasa Mahkemesine götüreceğiz. İyi bir gerekçeyle bunun demokrasiye aykırı olduğunu, ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu, yürütme organının denetlenmeye engel olduğunu, yürütme organının yolsuzluklarının kamuoyu tarafından bilinmesi için medyanın özgür olması gerektiğini ayrıntılarıyla anlatacağız.'

İktidarın medyayı susturması halinde en güçlü gazetenin 'fısıltı gazetesi' olacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, bu şekilde bütün ayrıntıların toplumun dokularına kadar işleyeceğini savundu. Kılıçdaroğlu, 'Bunu da kendilerine söyleyeyim, kulaklarının bir tarafına umarım küpe ederler.' ifadelerini kullandı. Kemal Kılıçdaroğlu, Pınar Gültekin'in öldürülmesine ilişkin davaya değinerek, 'Önce yakılan, sonra parçalanarak öldürülen bir kadın. Yargıç karar verdi, haksız tahrik indirimi sağladı. Müebbeti 23 yıla döndürdü. Hangi vicdan, hangi ahlak kabul eder?' diye konuştu.

Bu sırada bir kadın dinleyicinin 'Kadınlar susmayacak.' şeklinde slogan atması üzerine de Kılıçdaroğlu, 'Kadınların susmaması lazım. Kadın erkek dayanışması içinde kadınlara yönelik bütün haksızlıkların karşısında beraber olmak, birlikte mücadele etmek zorundayız. Bu mücadeleyi yapacağız.' dedi.

'HİÇBİR ÇİFTÇİNİN, ÜRETİCİNİN ZARAR ETMEDİĞİ BİR MODELİ İNŞA EDECEĞİZ'

İstanbul'daki Suudi Arabistan Konsolosluğu'nda işlenen cinayetin bütün ayrıntılarını sorgulamak, gerçeği halkla paylaşmak ve gerekli cezayı vermenin, Türkiye Cumhuriyeti'nin görevi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, 'Dilenci gibi 'Senin katilini de davayı da sana vereceğim, cinayeti de görmeyeceğim. Yeter ki bana biraz borç para ver' diyor. 'Yeter ki bana biraz borç para ver' deyip de yola çıkanlara, memleketi bu hale getirenlere Allah aşkına ne yapacağız, o insanlara ne yapacağız; sandığa gideceğiz, demokratik yollarla ben bunların tamamını emekli edeceğim.' diye konuştu.

Türkiye'nin itibarının yerle bir edildiğini öne süren Kılıçdaroğlu, 'AK Parti'ye geçmişte oy veren ama bugün vicdanını sorgulayan ve kendisini ülkücü olarak tanımlayan bütün ülkücü kardeşlerime sesleniyorum; bu ülkenin itibarını koruyan biziz. Bu ülkede hakkı, hukuku ve adaleti savunan biziz. Bu ülkede bir cinayet işlendiyse cinayetin, mahkemenin görülecek yerinin Türkiye olduğunu bileniz. Davaları trilyonlarca dolar bile verseler asla devretmeyeceğimizi bileniz biz.' ifadelerini kullandı.

'VERDİĞİN RAKAMA BAK, GELEN ZAMLARA BAK'

İzmir'de buluştuğu çiftçilerin, 'Perişanız, üretmek, çalışmak istiyoruz ama zarar ediyoruz, battık.' dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, 'Hemen arkasından Tarım ve Orman Bakanı bir açıklama yaptı. '17 ayda 9 bin 14 lira destek verdik.' diyor. İki torba yem parası. Ne söylediğini bilmiyor çünkü kafası Venezuela'da. 'Oraya buğdayı nasıl ekeceğiz, Venezuela'da malı nasıl götüreceğiz.' diyor. Verdiğin rakama bak, gelen zamlara bak.' dedi.

Kılıçdaroğlu, çiftçiye, 2006'dan bu yana AK Parti hükümetlerinden 273 milyar lira alacağının verilmediğini ileri sürerek, şöyle devam etti: '2 milyon 300 bin aile var, bunlara verilen toplam destek 19 milyar 900 milyon lira. Ama bir avuç kur korumalı mevduat sahibine, yani tefeci gibi para alacak devletten, bunlara verdikleri ise 1 yıl bile dolmadı, 31 milyar lira. Çiftçi tarlaya gider, karı koca, çoluk çocuk, günün 24 saati çalışır, 2 milyon 300 bin haneye 19 milyar 900 milyon lira veriyorsun. Beyler oturuyor, keyifleri yerinde, bankada açmış hesabı, üstelik vergisiz, onlara da 31 milyar lira veriyorsun. Çiftçilere sözüm var, Allah nasip eder, Millet İttifakı ile birlikte bu ülkeyi yönettiğimizde çiftçiyi gerçek anlamda bu milletin efendisi yapacağım.'

'ÇİFTÇİLERİN KREDİLERİNİN FAİZLERİNİ SİLECEĞİZ'

Çiftçinin üreteceğini ve kazanacağını belirten Kılıçdaroğlu, 'Hiçbir çiftçinin, üreticinin zarar etmediği bir modeli inşa edeceğiz. Nasıl mı? İktidara gelir gelmez yapacağımız ilk iş, bir hafta içinde bunların ister bankalardan isterse Tarım Kredi Kooperatifinden aldıkları kredilerin faizlerini 'tak' diye sileceğiz.' mesajını verdi. Havza bazlı planlama yapılacağını anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: 'Kim neyi ekecek belli olacak. Ne satacağını da bilecek. Her önüne gelen istediği ürünü ekemeyecek. İhtiyacımız da belirlenecek. Konya Ovası'nda, Harran Ovası'nda, Çukurova'da neler ekilecek, biçilecek bunun planlaması yapılacak. Karadeniz'in fındığı, Rize, Artvin'in çayı var. Bunlar bölge için stratejik ürün. Onların daha fazla kazanmaları için ayrıca çaba harcayacağız ama diğer yerlerde havza bazlı planlama yapacağız. Yapacağımız planlama sonucu, maliyet artı makul kar eşittir taban fiyat olacak. Buğday mı ekiyorsun, dönümü belli. Ziraat odalarına bunun maliyetini soracağım. 'Üstüne yüzde 10-15 kar koyacağız ve diyeceğiz ki 'Ne oldu 100 lira, 15 lira da kar verdik, 115 lira. 115 liranın üstüne satıyorsan sat, altına düştüğünde bunun tek alıcısı olacak. Devlet olarak ben satın alacağım.' Çiftçi zarar etmeyecek.'

Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet'in de bu felsefeyle kurulduğunu anlatarak, 'Toprak Mahsülleri Ofisi, TARİŞ, FİSKOBİRLİK, ÇAYKUR bunun için kurulmuş zaten ama bunları kapatıyorsun, yok sayıyorsun, çiftçiyi götürüyorsun, birilerine mahkum ediyorsun ve üretemez noktaya getiriyorsun.' ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, TARSİM'i yeniden düzenleyeceklerini ve Tarım Kanunu'ndaki 'Çiftçiye her yıl milli gelirin yüzde 1'i oranında teşvik verilir.' hükmünü bütçeye koyacaklarını söyledi. 'Borcu olan çiftçinin traktörüydü, biçerdöveriydi, hayvanıydı asla bunlar haczedilemeyecek. Bu konuda kanuna özel hüküm konulacak.' diyen Kılıçdaroğlu, çiftçiler ve üreticiler için 'kırmızı mazot' uygulaması yapacaklarını, bu uygulama kapsamında ÖTV ve KDV alınmayacağını belirtti.

'ÇİFTÇİYE UCUZ ELEKTRİK VERECEĞİZ'

Çiftçilere ucuz elektrik vereceklerini anlatan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: 'Başlangıçta ucuz elektrik vereceğiz. Daha sonraki aşamada bütün çiftçileri kooperatif olarak örgütleyeceğiz. Güneş enerjisi sistemi oluşturacağız. Kooperatifler ortak olacak, elde edilen elektriği çiftçi bedava kullanacak. Artan elektriği ise enterkonnekte sistemi içinde satacak. Çiftçi ayrıca elektrikten gelir elde edecek. Bunun bütün mekanizmaları tamam. Bazı belediye başkanlarımız da uygulamaya başladı.

Toprakla uğraşılan bir tarım varsa orada mutlaka ziraat mühendisi ve ziraat teknisyeni olacak, her yerde. Toprak analizlerini yapacak. Çiftçinin neyi ekerse karlı olacağını, hangi gübrenin ne kadar kullanılması gerektiğini, ziraat teknisyeni, ziraat mühendisi belirleyecek. Aynı şekilde besicilik yapılıyorsa veteriner olacak. Öğretmen, imam nasıl görev yapıyorsa ziraat teknisyeni, ziraat mühendisi, veteriner de aynı şekilde kamu görevlisi olarak çiftçilerin emrinde çalışacaklar.'

Gençlerin kırsalda kalmaları ve çalışmaları için sosyal güvenlik primlerini devletin ödeyeceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, '85 milyon insanı doyuran bütün çiftçilere söylüyorum, sözüm söz, sizi bu milletin efendisi yapacağız. Kimseye el avuç açmayacaksınız. Biz üreteceğiz, bereketli topraklar var.' diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi