Ataerkil yapının dil yoluyla edebiyata sızmaması söz konusu değil. Çocuk edebiyatı alanında yayımlanan kitaplar incelendiğinde cinsiyetçi bir yaklaşım sergileyen ve eril söylemi pekiştiren metinlerin oldukça fazla olduğunu görüyoruz. Bizde masallar yoluylabize öğretilen kültürel kodları ve toplumsal cinsiyet rolleriniYaratıcı Drama Eğitmeni ve Çocuk Edebiyatı Editörü Sevinç Koçak ile konuştuk.

• Toplumsal cinsiyet rolleri doğumumuzdan itibaren aile, okul ve sosyal çevrede bir kıyafet gibi üzerimize giydiriliyor. Bu rollerdaha çok masallar yoluyla pekiştiriliyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Masallar aslında sözlü kültürün ürünleridir ve ortaya çıktıkları dönem açısından önemli bir işlevi de yerine getirmişlerdir; kuşaktan kuşağa kültür aktarımının araçlarından biridir ve aynı zamanda da baş etme öğretileridir. İyiyle kötünün savaşında iyilerin kazanacağına dair umudu besler. Masalları köklerinden, ortaya çıkış koşullarından bağımsız ele almak eksik bir değerlendirme olur. Bu şerhi düşerek başlamak isterim. Çünkü masallar üzerinden yapılan eleştirilerde masalın kökeni es geçilerek yalnızca basılı metinlerden ibaret görülmesinin önemli bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Elbette içinden çıktıkları dönemin, bütün problemleriyle birlikte toplumsal kodlarını da taşırlar. Matbaanın icadından sonra sözlü kültür yazılı kültüre evrilirken, sözlü gelenek içinde yer alan masallar da edebi bir türe evrildi. Bu ön nottan sonra çocuk edebiyatınının bir parçası olarak masallara toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden bakabiliriz.

'İTAAT SÜRECİNİN ARAÇLARINDAN BİRİMASALLAR'

• Masallarda iyi ve güzel olan kadınlar prenses, kötü ve çirkin olan kadınlar ise cadılar. Bu toplumsal öğretiler çocukluğumuzdan bu yana benliğimize işleniyor ve böylece her şey 'normalleştiriliyor.' Nedir bu klasik masalların problemleri?

Genel kanıya göre masalların hedef kitlesi çocuklardır. Ama masalların asıl hedef kitlesi bilinçaltıdır. Masallarda toplumsal kabullerin zemini döşenir. Pamuk Prenses, Külkedisi, Rapunzel... İlk basıldıkları 14'üncü yüzyıldan bu yana hala yaygın bir biçimde anlatılıyor, okunuyor olmaları, cinsiyete dayalıtoplumsal ilişkileri çocuk yaştan itibaren bilinçaltımıza işliyor olmalarındandır. Yani masallar 'doğal' olduğunu düşündüğümüz toplumsal rollere itaat ve adaptasyon sürecinin araçlarından biridir.

'KRALLAR HEP MASUMDUR!'

• Örneğin, 'Pamuk Prenses' masalında aklını hiç kullanmayan, herkese safça inanan ve sürekli birilerine hizmet eden bir tipoloji çizilmiş. Uslu ve erdemli olduğunda biri gelip onu kurtaracak. Yanimasalın arka planında sesini çıkarmazsan, biri gelip seni kurtarır öğretisi var. Ya da Külkedisi masalında olduğu gibi kıskanç üvey anne ve üvey kız kardeşler tarafından kötü davranılan bir genç kadın, ona yardım eden bir iyilik perisi ve onunla evlenip Külkedisi'nin tüm hayatını değiştiren 'yakışıklı bir prens' anlatılır...

Masalların bilinçaltımıza neler fısıldadığına Pamuk Prenses üzerinden bakalım ohalde. Kral olan baba iyi bir insandır ve iyi niyetinden üvey annenin asıl yüzünü görmemiştir. Masallardakrallar hep masumdur. Etraflarında entrikalar döner ama krallar farkında değildir. Kötü bir kral varsa da yine iyi bir kral tarafından alt edilir. Çünkü iktidarı temsil ederler ve masal kahramanları asla doğrudan iktidarla çatışmaz. Üvey annenin tek meselesi dünyanın en güzeli olmaktır. Çünkü kadınlar için güzellik her şeyden önce gelir. Avcı, PamukPrenses'e kıyamaz ve ormana bırakır. Pamuk Prenses'in farkındalığı da bundan sonra başlar. Masallarda orman,erginlenme sürecine işaret eder. Pamuk Prensesin kalmak için bulduğu yer Yedi Cüceler'in evidir. Yedi tane erkek cüce. Eğer cüce olmasalardı ne olurdu peki? Elbette bir genç kız yedi erkeğin evinde kalamazdı. Cüce oldukları için kimsenin aklına 'kötü' bir şey gelmez. Çünkü masaldaki yedi erkek, cüce yapılarak 'masumlaştırılmış', böylece 'tehlike'deortadan kaldırılmıştır.

Yedi Cüceler ormanda çalışırken, Pamuk Prenses cinsiyetinin gereklerini yerine getirir. Evi temizler, yemek pişirir, sökükleri diker. Pamuk Prenses yasak olan kırmızı elmayı ısırarak cansız düşer ve cam tabuta yatırılır. Cam tabut bekareti temsil eder. Prens sırf çok beğendiği için cansız yatan bir genç kadını öpme hakkını kendisinde bulur. Çünkü o hem prens hem de erkektir. Yani her türlü gücü elinde bulundurur ve hegomonik erkeklik, beyaz atlı prens imgesiyle beklenen kurtarıcıya dönüşür. Pamuk Prenses uyandıktan sonra kendisini öpen ve hiç tanımadığı prense aşık olur. Çünkü prens tarafında öpülmüştür bir defa. Pamuk Prenses masal boyunca itaatkardır. Babasına, üvey annesine, avcıya, yedi cücelere ve son olarak da prense. Tek meziyeti güzel ve itaatkar olmaktır. O kadar güzel ve o kadar itaatkardır ki, bu yüzden herkes tarafından çok sevilir.

'YAYINEVLERİNE BÜYÜK SORUMLULUK DÜŞÜYOR'

• Masallarda işlenen bu kodlar, yetişkin yaşamımızda bizi nasıl etkiliyor?

Bütün bu kodlar bir kayıt cihazı olan bilinçaltımıza çocukluktan itibaren işleniyor. Cinsiyete dayalı toplumsal ilişkilerdeki rollerimizi ve her türlü iktidar karşısındaki konumlanışımızı tanımlıyor. Elbette bu yalnızca masallar yoluyla işlenmiyor zihnimize. Okulda, evde, sokakta, okuduğumuz kitaplarda, izlediğimiz filmlerde sürekli altı çiziliyor zaten.Doğduğumuz andan itibaren içine dahil edildiğimiz toplumsal cinsiyet rollerinin okuduğumuz kitaplara da sızmış olmasında şaşıracak bir durum yok.

• Peki, biz bu öğretilerden nasıl kurtulacağız?

Tüm dünyada kadın mücadelesi güçlendikçe ve LGBTİ hareketi kendisini göstermeye başladıkça bütün bu tartışmalar her alanda olduğu gibi edebiyatta da yoğunlaştı. Cinsiyete dayalı roller üzerinden süren tartışmaların çocuk edebiyatında da bir karşılığı var ve nitelikli metinler de giderek artıyor. Masalların çocuk edebiyatında önemli bir yeri var ama çocuk edebiyatı bununla sınırlı değil. Geçmişten bu güne çok sayıda iyi örnek de mevcut. Ama yeterli değil. Yalnızca cinsiyet eşitsizliği değil, her türlü eşitsizliği ve ayrımcılığı yeniden üreten kitapların giderek azalması için yayınevlerine büyük sorumluluk düşüyor. Basılmazsa yayılmaz da. Bu konuda titizlikle çalışan yayınevleri var ama sayıları yetersiz. Ticari yaklaşımlar niteliksizliği besliyor ne yazık ki. Ailelere de sorumluluk düşüyor, çocuklara aldıkları kitaplar konusunda seçici olmaları gerekiyor.

'ÇOCUK OKURU HAFİFE ALMAMAK GEREKİYOR'

• Son olarak sizce nitelikli bir kitap için kriter nedir?

Nitelikli kitap için kriter çocuk okuru hafife almamaktır. Roman ya da öykü okuduğunda yetişkin bir okurun beklentisi ne ise, çocuk okura da aynı olanağı yani edebi açıdan nitelikli kitabı sunmaktır. Kriter, çocuk kitaplarını eğitim aracı olarak değil, edebiyat olarak görmektir.

Editör: Haber Merkezi