• Ülkemiz kalp damar hastalıkları konusunda hangi noktada?

Ülkemizde kalp damar hastalıkları giderek artmakta ve ölüm nedenleri arasında kanser ve trafik kazalarının önüne geçmektedir. Bunun nedeni hastalığa yol açan risk faktörü dediğimiz etkenlerin toplumda giderek yaygınlaşmasıdır. Kalp damar hastalıkları gelişimini önlemek veya geciktirmek mümkündür. Çocukluk yaşlarından itibaren yaşam tarzımız ve maruz kaldığımız risk faktörleri damarlarımızı ve kalbimizi yavaş yavaş etkiler ve yıpratır. Bazı kalıtsal özellikler hastalığa zemin hazırlasa da çok daha önemlisi çevresel faktörler ve nasıl bir yaşam tarzı seçtiğimizdir. Küçük yaşlardan itibaren çocuklarımızı kalbe dost ortamlarda büyütmemiz ve sağlıklı alışkanlıklar kazandırmamız uzun vadede büyük yarar sağlayacaktır. Sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam tarzının davet ettiği kilolu, diyabetli ve yüksek tansiyonlu kişi sayısı arttıkça kalp damar sağlığı tehlikeye girecektir.

• Kilo fazlalığı ve obezite kalp damar hastalıklarını ne oranda tetikliyor?

Kilo fazlalığı ve şişmanlık kalp damar hastalıkları için önemli bir risk faktörüdür. Özellikle karın bölgesinde yağların yoğunlaşması, iç organ yağlanması ve kalp damarlarının yağlanmasının bir göstergesi olup önemli bir risk oluşturur. Kilo arttıkça kan basıncı (tansiyon) kan yağları artıp insulin direnci artar. Kalp yetersizliği, ritm bozuklukları hatta ani ölüm riski artar. Ülkemizde obezite giderek artmaktadır. Avrupa sıralamasında kadınlarda obezitede bu yıl ilk sıraya ulaşmış durumdayız.

• Pandemi sürecinin obezite oranlarının artışına bir etkisi oldu mu?

Sürekli evde hareketsiz kalma, stresten yemek yeme, kendini yemek yapmaya verme, yaşlıların bakımı ve çocukların evde olması pek çok sosyal sorun getirdi. Benim hastalarımda da bunu görüyorum. Kilo alma, bir yılgınlık, kendine bakamama, dikkat etmeme, spor yapma imkanlarının olmaması gibi nedenlerle her iki cinsiyette de kardiyo metabolik risk faktörleri çok arttı. Zaten Kovid-19 sonrası kalp-damar hastalıklarında bir patlama bekleniyor. Hekime başvurmada gecikmeler, hastaneye gelmeye haklı olarak korkmalar var derken, bunların hepsi birleşti ve kalp-damar sağlığını her iki cinsiyette ama özellikle kadınlarda daha fazla etkiledi. Sonuç olarak bu, pandeminin kollateral etkisi diyoruz yani direkt etkisini zaten yaşadık. Kalpdamar hastalıkları hala Kovitten daha çok öldürüyor. Onu unutmamak lazım. Dünya Sağlık Örgütü'nün şöyle bir öngörüsü var, diyorlar ki, ilk defa tarihte bir nesil, bir önceki nesilden daha kısa yaşayacak. Çünkü hep daha iyi yaşar, daha iyi yaşar, şişmanlık, hareketsizlik tekrar hortlayan sigara derken böyle bir negatife gidiş var.

• Obeziteye karşı ne gibi önlemler alınabilir?

Sağlık Bakanlığı yıllardır bununla çok uğraşıyor. Pandemiden önce çok daha güzel kampanyalar yapabiliyorduk, şimdi biraz dikkatimiz değişti ama sonuçta şişmanlık gerçekten bir risk faktörü. Bu konuda bilinç yavaş yavaş arttı. Sağlık Bakanlığı obeziteyi önleme programı aslında bir dönem çok aktif ve çok işe yaradı ama hala sorun artmış durumda, tekrar bu mesajın verilmesi lazım. Kilo veremiyorum, ne yapayım ben böyleyim, su içsem yarıyor dememek, gerçekten bu işle uğraşmak lazım. Birçok hastalığı da hipertansiyon, hiperkolestrolemi, şeker hastalığı, bir sürü şeyi de içinde barındırıyor zaten. Alıncak önlemleri şöyle anlatmak mümkün, hareketsizlik çağımızın önde gelen sorunlarından biri olup özellikle kadınlarda olmak üzere her iki cinsiyette de başlı başına bir risk faktörüdür. Haftada 150 dakika yürüyüş veya tempolu başka bir spor yapılması sağlıklı kişilerde kalp sağlığını korur. Modern şehir yaşamında bu zor görülse de hiç değilse günlük hayatta mümkün olduğunca taşıt kullanmak yerine yürümek, asansör yerine merdiven kullanmak, birçok şehirde olan yürüyüş parkurlarında yürümek önerilir. Gençleri bilgisayar başından kaldırıp spor alışkanlığı kazandırmak çok önemlidir.

OBEZİTE VE ÇOCUKLARDA HİPERTANSİYON

• Obezite ile ilişkili çocuklarda hipertansiyon artıyor mu?

Tabii, obezite ile ilişkili o da artmaya başladı. Çocuklarda obezite arttı. Bilgisayar ve televizyon başında geçirilen süre o kadar çok arttı ki büyüklerde de çocuklarda da bu zaten obeziteye hızlı gıda tüketimi kadar önemli etkisi olan bir şey. Büyüklerde genelde baş ağrısı en önemli belirti gibi düşünülür. Evet, halk arasında hipertansiyon eşittir baş ağrısı gibi bir düşünce vardır ama üçte bir hasta hiç başı ağrımadan, 20 tansiyonla karşınıza gelebilir. O yüzden ölçmek lazım, sayılarınızı bilmek lazım.

• Çocuklarda hipertansiyonun belirtileri neler?

Kilolu çocukların da takip edilmesi, tansiyon ve diğer metabolik bozukluklar açısından bakılmasında yarar var.

• Kalp krizi geçirmeyeyim diye çok fazla vitamin alanlar, antioksidan kullananlar var. Dışarıdan alınan bu takviyeler kalp krizi riskini azaltır mı?

Keşke öyle bir şey olsa hepsini veririz hastalarımıza. Doğal yolla antioksidan almak kadar iyi bir şey yok ama dışarıdan onu alınca, maalesef bu güne kadar yapılan hiçbir çalışma yararını göstermemiş. Keşke olsa, niye esirgeyelim hastalarımızdan ama öyle bir şey yok. Dışarıdan eksikse tabii ki takviye yapılır, vitamin eksikliği özellikle yaş ilerledikçe, hamilelerde özel durumlarda olabiliyor. Onu kanda bakıp, düzeyi düştü mü takviye ediyoruz ama 'her ihtimale karşı' diye vitamin almanın hiçbir faydası yok. İdeali; mümkün olduğu kadar bitki bazlı, haftada bir iki defa yağlı balık yemeye çalışarak ve Akdeniz tipi dediğimiz beslenme yani mümkün olduğu kadar yağ olarak da zeytinyağını kullanmak gerek. Ama zeytinyağının şöyle bir dezavantajı var çok iyi kalori yapar. O yüzden zeytinyağlı fasulyeden 5 tabak yemek de olmaz. Lif var içinde, zeytinyağı var çok güzel, çok sağlıklı ama porsiyon da önemli. Maalesef en zararlı yağ türü trans yağlar, katı margarinlerin çoğunun içinde var. Bundan tamamen kaçınmak lazım. Çünkü direkt damarları tıkıyor diyebiliriz, kan yağlarını her şeyini çok olumsuz etkiliyor. O konuda belli bir bilincin oluştuğunu düşünüyorum aslında ama obezite konusunda yeterli bir bilinç yok.

• Bir kalp rahatsızlığı olan doğuştan gelen ASD'ler ileride büyük zarar veriyor mu?

Erken tanı konulup, kapatıldığında ASD hiç yokmuş gibi vaktinde kapatılırsa, hiçbir sorun oluşturmuyor ama ileri yaşlara kadar fark edilmez ve kalırsa, pulmoner hipertansiyon dediğimiz çok tehlikeli bir hasatlığa yol açıyor. O yüzden erken tanı önemli. Geç tanı konulsa bile bazı hastalar hala kapatmadan yarar görebiliyor. Pulmoner hipertansiyonun en önemli belirtisi, nefes darlığı.

• Kalp ve damar sağlığı için neler yapılmalı?

Sigara ve tütün ürünleri sadece kalp ve damarlarımızın değil tüm iç organlarımızın en büyük düşmanıdır. Hiçbir yaşta hiçbir şekilde tütün ürünlerine maruz kalmamak önemlidir. 'Günde tek tük keyif için içiyorum, tiryaki değilim, içime çekmiyorum, hafif sigara içiyorum' gibi sıklıkla duyduğumuz söylemler, kişinin riskini azaltmamaktadır. Hatta sigara içilen kapalı ortamda bulunmak bile pasif içicilik sayılıp kişinin riskini arttırır. Kişinin; özellikle de ailesinde kalp damar hastalığı olan, ailede şeker hastalığı veya yüksek tansiyon olan, kilolu erişkinlerin kendi riskini ve bazı değerlerini henüz yakınması yokken bilmesi önemlidir. Tansiyon yani kan basıncı değerinin ne olduğu, şeker veya kolesterol yüksekliği olup olmadığını bilmesi ve gereğinde hekime başvurması ile erken tanı ve tedavi şansı doğmaktadır. Bu risk faktörlerinin baştan kontrol edilmesi de kalp ve damar sistemindeki yıpranma ve erken bozulmayı önlemektedir. Eğer kişi kalp krizi veya ameliyatı geçirdi, stent takıldı ise yukarıdaki önlemleri almak için hala geç değildir. Yaşam tarzını düzeltmeyen ve tedavi görmeyen kalp hastasının tekrar sorun yaşaması hiç hasta olmayan kişiye göre daha fazladır. Bu riski doğru tedavi ve yaşam tarzı düzenlenmesi ile azaltmanın mümkün olduğu defalarca kanıtlanmıştır. O yüzden sağlık için sigarayı bırakmak veya sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazanmak hiçbir zaman geç değildir. Yaşadığımız ortam da kalp sağlığımızı etkilemektedir. Son yıllarda işyeri ve evde maruz kalınan stres ve hava kirliliği gibi diğer etmenlerin de kalp sağlığını olumsuz etkilediği gösterilmiştir. İdeali yürüyüş veya bisiklet parkurlarının olduğu havası temiz, işyeri stresinin olmadığı ortamlarda bulunmak olsa da bu her zaman mümkün olmamaktadır. Spor yapmak, sevilen işlerle uğraşmak ve sosyal ortamlarda bulunmanın stresi bir miktar azalttığı bilinmektedir

Editör: Haber Merkezi