Resme ilgisinin çocuk yaşlarda başladığını; çocukken çamurdan ve kağıtlardan kendisine oyuncak yaptığını belirten Ressam Sevim Kaya Koçak, bir çok materyalle o zamandan bu yana haşır neşir olduğunu bu nedenle çalışmalarında farklı materyalleri bir araya getirdiğini söyledi. Aynı zamanda eğitimci olan Koçak, kentlerin üretim mekanlarından çok tüketim mekanlarına dönüştürüldüğünü bu nedenle çalışmalarında atık malzemelerden yararlandığını belirterek, 'Mesela şu an çoğu insana 'Ankara'nın nesi meşhur?' diye sorsanız 'Alışveriş merkezleri' der. İnsanlarda inanılmaz bir tüketim çılgınlığı var.' dedi. Ressam Sevim Kaya Koçak ile çizgilerle tanışma hikayesini, son sergisi 'Ruhsal Devinim'i, hayranı olduğu Osman Hamdi Bey'i, insanların çöpe attığı malzemelerin onun çalışmalarında kendine nasıl yer bulduğunu konuştuk.

• Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

1983 yılında Ankarada doğdum ve burada büyüdüm. Kendimi bildim bileli resim yapıyordum, herkes resimlerimden övgüyle bahsediyordu ama güzel sanatlar okumama yönelik ilk yönlendirmeyi lisedeki resim öğretmenim yapmıştı. Bir gün bana, 'Sen neden güzel sanatlar lisesine girmedin?' diye sormuştu. O anda ileriye yönelik meslek seçimimde asıl önemli olanı atladığımı düşünmeye başladım. Sevdiğim alanı tercih etmeliydim. Bu yönlendirmeye ailem de destek verince, liseden sonraki tek hedefim güzel sanatlar fakültesini kazanmak olmuştu. 2002 yılında Gazi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne girdim ve 2006 yılında da mezun oldum. Aynı sene Gazi Üniversitesi Uygulamalı Sanatlar Bölümünde yüksek lisans yapmaya başladım. 2008 yılında da ilk görev yerim olan Tokat'a atandım. Şimdi de Ankara'da MEB'e bağlı bir ortaokulda görsel sanatlar öğretmenliği yapıyorum.

'OYUNCAKLARIMI ÇAMURDAN, KÂĞITTAN KENDİM YAPARDIM'

• Çizgilerle nasıl kesişti yollarınız?

Kendimi bildim bileli resim yapıyorum. Ailemde resim kabiliyeti iyi olan insan çoktur. Hatta küçükken onlarla resim yarışması bile yapardık. Kağıtlara birbirinden farklı elbiseli kızların resimlerini çizer, keser sonrasında ise onlarla oyun oynardım. Bu nedenle çocukluğumda oyuncak bebeğe çok ihtiyaç duymadım. Oyuncaklarımı çamurdan, kağıttan kendim yapardım. Her türlü materyalle oyuncak yapıyordum. Belki de şimdi resimlerimde farklı materyaller kullanma isteğimin sebebi bu.

• Resmi insan yaşamının genel akışı içinde nasıl bir yere yerleştiriyorsunuz?

Tabii ki zirveye yerleştiriyorum. Çok farklı yaş grubundan insanların resim yapmasına veya yapılmış bir eseri eleştirmelerine yardımcı oldum. Buradan aldığım tepkiler müthişti. Ve bu işin sürekliliği olsaydı eminim ki o insanlar için de resim hayatlarının önemli bir parçası olacaktı. Ben yıllar içerisinde belirli dönemlerde tuval çalışmalarıma ara versem de, hep kaçış noktam resim yapmak oldu. Ara vermek dediğim de tuval üzerine çalışmayı bıraktığım zamanlarda öğrencilerime ders verirken, ben de onlarla birlikte kağıtlara çalıştım. Okulumun duvarlarını boyarken, kurslar verirken hep bir şekilde resmin içerisindeydim. Son yıllarda evim tuvallerle dolunca annem, 'Yeter artık, resim yapmayı bırakmalısın' dediğinde anladım. Resim yapmak benim için nefes almak gibiydi. 'Anne sen bana nefes almadan yaşa diyorsun, bu mümkün mü?' demiştim.

'EPOKSİYİ FARKLI MALZEMELERLE BULUŞTURUYORUM'

• Bize çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?

Üniversitedeyken enteriyör ve peyzaj resimler yapıyordum. Hepsinin ortak noktası ayrıntıydı. İnce ince işlemeyi, işlerken ışığın gölgenin değişimini ve perspektifi peyzajlarımda ve iç mekan resimlerimde kullanmaya bayılıyordum. Zamanla daha fantastik ve soyut resimler yapmaya yöneldim. Bu demek değil ki ayrıntıdan vazgeçtim. Kısa bir süre önce epoksi denilen bir malzeme ile karşılaştım. Bu malzemenin boya ile karışarak doğal şekiller oluşturması çok hoşuma gitti. Epoksiyi değişik malzemelerle bir araya getirip soyut çalışmalar yaptım. Ama sadece soyut resimler yapmak istemiyordum. 'Bu parlak malzemeyi realist ve fantastik resimlerimde de kullanabilmeliyim' dedim. Epoksiyi, doğaya baktığımda parlaklık etkisi veren bütün nesnelerde kullanmaya çalıştım. Katıldığım sergilerde en çok sorulan sorulardan birisi de, 'Bu etkiyi nasıl verdiniz?' oluyordu. Bende 'Var olan bir maddeyi farklı şekillerde kullanıyorum' diyordum.

'DEVİNİM BENİM HİKÂYEMİ ANLATIYORDU'

• Son serginiz 'Ruhsal Devinim'i anlatır mısınız bize?

Aslında 'Ruhsal Devinim' benim ilk kişisel sergim. Devinim hareket demek iken ben ruhun hareketliliğini vurgulamak istedim. Bir ruh halinden farklı bir ruh haline geçiş yani Devinim benim hikayemi tamamlayan bir isim olmuştu. Süreç içerisinde resimsel gelişimimin nasıl değiştiğini, şimdiki üslubumun nasıl oluştuğunu ve değişen duygu durumumu izleyebildiğim ilk göz ağrım oldu. Resimlerimdeki az olan karakterlerin gizemlilik durumları, eskiden daha çok kullanılan nesnelerin estetiği, var olan manzaraların aslında var olmayan bir yokluktan gelmesi, fantastik konuları oluştururken epoksi ve akrilik boyanın değişik şekillerde ve yüzeylerde yol bulması ruhumun derinliklerindeki ruhsal değişimi tetikledi.

'HER TÜRLÜ MALZEMEYİ ÇALIŞMALARIMDA KULLANIYORUM'

• Peki, ne tür malzemeler kullanıyorsunuz? Atık malzemelerden de faydalanıyor musunuz?

Yağlıboya favorim ama akrilik boyayı da çok kullanıyorum. Özellikle oğlum doğduktan sonra çabuk kuruduğu için akrilik boyaya geçişim daha hızlı oldu. Bunların yanında epoksi denilen cam gibi parlaklık etkisi veren bu malzemeyi ve onun pigmentlerini de kullanıyorum. Epoksinin güçlü bir yapıştırıcılık özelliği de var. Çerçevelerden taşan üç boyutluluk etkisini kabartmalarla hissettirdiğim oranda aklınıza gelebilecek her türlü malzemeyi kullanıyorum. Bu malzemelerin zemine daha iyi tutunmasında ve daha estetik bir hal almasında epoksiden yararlanıyorum. Çevremdeki malzemeleri incelerken 'Bunu resimlerimde kullanabilir miyim acaba?' diye çok incelediğim oluyor. Sonunda benim de şaşırdığım çok değişik fikirlere ulaşabiliyorum. Katıldığım sergilerde karşılaştığım diğer sorulardan biri de 'Burada hangi malzemeyi kullandınız' oluyor.

TÜKETİM ÇILGINLIĞINA ATIK MATERYALLERLE CEVAP

• Kentler, üretimin örgütlendiği mekanlardan tüketimin örgütlendiği mekanlara dönüştürüldü ve bu durum küresel bir politika haline getirildi. Sanırım siz de kent kültüründeki dönüşüm ve yabancılaşma ile ilgili çalışmalar yapıyorsunuz. Neyi vurgulamak istiyorsunuz?

Dediğiniz gibi kentler üretim mekanlarından çok tüketim mekanlarına dönüştürüldü. Mesela şu an 'Ankara'nın nesi meşhur?' diye sorsanız çoğu insan 'Alışveriş merkezleri' der. İnsanlarda inanılmaz bir tüketim çılgınlığı var. Eserlerimde tek bir konuyu vurgulamıyorum, elime fırçamı aldığım zaman o anki ruh halim ne ise tuvalime yansıtıyorum. Bu kah yalnızlık, kah gizem, kah neşe, kah heyecan oluyor. Mesela 'Tegre' isminde 3 tabloluk bir seri çalışmam var. Bu çalışmalarda dünya yerine hareketi ve zamanı sembolize etmesi amacıyla çeşitli tekerlekler üzerinde değişik olayları canlandırdım. Zaman ve zamanda kaybolan olayların akılda bıraktıkları, kişinin çevresinde gelişen olaylara bakış açısını, onun gözüyle göstermek istedim. Yine bu tüketim çılgınlığını eleştirmek için bazı çalışmalarımda atık malzemeleri kullanarak gönderme yaptım. İnsanların işlerinin bittiği birçok obje benim işimin başlangıcı olabilir.

'EKOLÜM OSMAN HAMDİ BEY'

• Çalışmalarınızı yaparken hangi referans ya da sanatçılardan etkileniyorsunuz?

Osman Hamdi Bey kendimi bildim bileli ekolümdür. Resimlerindeki ayrıntılar ve gerçeklik ayrıca müzecilik yönü de ona olan hayranlığımın sebeplerinden. Tarihsel dokuyu kendine özgü ayrıntılarıyla işleyerek farklı bir etki yaratan Önder Aydın da beni ayrıntılardaki sabrıyla etkilemiştir. Tabii ki Salvador Dali de hayran olduğum sanatçılardan. Özellikle son yıllarda onun düşüncelerinden ve sanat anlayışından daha çok etkilendiğimi düşünüyorum. Bu etkiler doğrultusunda daha çok boyaların ve fantastik konuların yön vermesi ile sanatta ilerliyorum.

• Şimdiye kadar hangi sergilerde isminiz geçti? Yakın zamanda katılmayı düşündüğünüz bir proje var mı?

Şimdiye kadar Türkiye geneli 5 karma sergiye katıldım. Son ikisi üyesi bulunduğum Sanat ve Sanatkarlar Topluluğu Kültür Derneği'nin (SAKÜDER) İstanbul ve Ankara'da gerçekleştirdiği sergilerdi. Yine bu dernek ile Kıbrıs'ta düzenlenecek bir sergimiz olacaktı fakat koronavirüsü nedeniyle sergimiz şimdilik ertelendi.

'SANAT ORTAMI İSİM VE MADDİYAT ÇEVRESİNDE ŞEKİLLENİYOR'

• Türkiye'nin genç kuşak ressamlarından biri olarak sanat ve tasarım ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sanatçının toplum üzerindeki misyonu sizce nasıl olmalı? Sanatçı yol gösterici olmalıdır. Sanatçı sanata yön verirken kendisine ve topluma da yön vermelidir. Toplumun da ufkunu genişletmelidir. Sanat ortamı da sanatçının var olabilmesi için yardımcı olmalıdır. Ülkemizde sanat ve tasarım ortamı sanatçıyı destekler nitelikte değil. Özellikle yeni yetişen sanatçılar kendini var edebilmek için çok eziliyor. Sanatçılar olsun, galeriler olsun, halk olsun sanatın üzerinde çok durduğunu düşünmüyorum. Sanat ortamı sanatçıdan çok isim ve maddiyat ekseninde şekilleniyor.

Editör: Haber Merkezi