Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Bir öğretmen çocuğuyum. İlkokuldan sonra Cebeci Ortaokulu ve Gazi Lisesi'nde eğitim aldım. Ankara Üniversitesi'nde Hukuk okudum. Akademik hayata yönlenince kitap araştırma çalışmalarına girdim. 98 tane yayımlanmış kitabım bulunuyor. Birde yayınlanmış makale açısından da dünya rekoruna sahibim. Yazdığım makaleler 6 bini geçtiğinden Guinness Rekorlar Kitabı'na girmeye hak kazandım. Halen yurdumuzda en az işlenmiş olan ihale hukuku alanında avukatlık yapıyorum. İhale hukukunun ve bu arada girişimciliğin gelişmesi için kendi çapımda uğraşılar içindeyim.

Sepet ve hasırın kullanım alanları nelerdir?

Türk İslam sanat eserlerinin temel özelliği estetiği salt güzellik olarak vurgulamak yerine ona bir kullanım amacı vermesidir. Bu amaçlar; taşıma, koruma, tasnif ve ambalajdır. Örneğin, sepetler en kolay taşıma araçları olması yanında en güzel ve sağlıklı koruma imkanı tanırlar. Bitkilerden yapılan sepetler koruma açısından kimyasal boyalardan uzak bir ortamda en doğal koruma olanağı tanırlar. Bu koruma ile birlikte malların sınıflandırılması ve birbirine karışmaması da sağlanabilir. Bitkilerden yapılan taşıma ve koruma malzemeleri yanında, keramikten yapılan koruma ve taşıma malzemeleri de vardır. Deniz taşımacılığında kullanılan iki kulplu tabanı koni biçiminde olan anforalar da keramikten yapılan taşıma araçlarıdır. Anforalar Fenike, Girit, Kıbrıs, Mısır, İber yarımadasında farklı biçimler almıştır. Silifke Limanı ve çevresinde çıkan anforalar çeşit zenginliği yönünden dikkat çekicidir. Dünyanın tek anfora müzesi Taşucu'ndadır. Bu konuda ülkemizin dünya'da özel bir yeri vardır. Anadolu, Anforalar gibi sepet kültürü açısından da çok zengindir. Ancak, anforalar da olduğu gibi bu alanda müzeler oluşturulduğunda sepetlere mahsus yer ayrılmamıştır. Arkeolog Fisun Ertuğ, evinin bahçesindeki eski ahırı 'Sepethane' adını verdiği sepet müzesine çevirdi. Sepetçiliğin tarihinin 10 bin yıl öncesine dayandığı müzede gözler önüne seriliyor. Aslında sepet sanatı açısından da ülkemiz bir dünya liderliği yapacak konumdadır.

'Sepet kültürü açısından Romen vatandaşlarımızın katkısı azımsanacak biçimde değildir' diyorsunuz bunu biraz daha açıklar mısınız?

Dünya çapında başarımızı biz onlara borçluyuz. Doğu Karadeniz'de, Marmara Bölgesi'nde pek çok farklı kültürden insan boş vakitlerinde sepet yapıyorken, Romen vatandaşlar ise sepet yapma konusunda uzmanlaşmışlardır. Benim 2 günde tamir ettiğim sepeti onlar birkaç dakika içinde yapabilecek maharete sahipler. Ben ise sepetleri bana yardımcı olan Fehmi, Fatih, Temir bey ve Rengin hanım isimli toplayıcı arkadaşlarımdan temin ediyorum. Çöpten toplanan sepetleri tamir ediyorum, sonrasında dezenfekte ederek kullanılabilir hale getiriyorum ve sergiliyorum. Tamir edilen sepetler ise günümüzde evlerde saksı altılarında, çöp kovası olarak kullanılabiliyor. Bunun yanında saklama kabı, patates-soğan kabı, çamaşır sepeti gibi de kullanılabiliyor. Ayrıca plastik kaplar, poşetler daha ucuz. Bundan dolayı insanlar plastiğe yöneliyorlar. Plastik fiyatının 3 katı olan bir sepete o kadar para vermeyi tercih etmiyorlar.

Sepet örmeciliği ile ilgili neler söylersiniz?

Tarihi, insanlık tarihi kadar eski olan bitkisel örücülük, doğal olarak yetişen veya kültürü yapılan bazı bitkilerin sapını, yapraklarını, ince dallarını ya olduğu gibi ya da yararak ince şeritler haline getirdikten sonra çeşitli şekillerde örme veya değerlendirme işidir. Bitkisel örücülüğün serüvenini izlemek, toplumsal tarihi, dolayısıyla toplumun değişimini ve eğilimlerini de izlemek anlamına gelir. İlk örnekleri M.Ö. (10.000)'ki yıllara dayanmaktadır. Orta Anadolu'da gerçekleştirilen arkeolojik kazılardan Aşıklı, Çatalhöyük gibi Neolitik döneme tarihlenen eski yerleşmelerde yaklaşık 9000 yıl eskiye giden sepethasır izleri ortaya çıkarılmıştır. Bu kazılarda kullanılan malzemeler de bugün kullanılan sazlarla, otsu bitkilerle büyük olasılıkla aynıdır. Neolitik dönem yerleşmelerinde de günümüzde olduğu gibi toplama, ürün saklama, depolama işlevlerinde kullanılan sepetlerin çamurla sıvanarak pişirme işlerinde de kullanıldığına ilişkin tahminler vardır. Devletin tarafından sepetçiliğin gelişimi için destekler sağlanmıştır. Bu destek önemli bir kültürel değeri korumak yanında, yeni iş alanları kurmayı da amaçlar. Bu bağlamda, Aksaray Gülağaç İlçesinde Sele Sepet Örmeciliği konusunda çalışmalar başlatılmıştır. Yüzyıllardır Aksaray ilinin Gülağaç İlçesinde 'hasır otu' olarak adlandırılan, sazlıklarda yetişen yumuşak otun yapraklarıyla sele sepet örme sanatı korunmaya çalışılmaktadır. Yöreye has örgü tekniği ve çeşitli motiflerle de süslenebilen sepetler oldukça uzun ömürlü olup, yüz yılı aşkın sepetlerin hala sağlam olarak günümüzde bulunmaktadır. Genellikle yöre halkı tarafından bakliyat saklama amacıyla kullanılan hasır sepetlerin son yıllarda plastik kullanımının artmasıyla unutulma tehlikesi ile yüz yüze geldiği bir gerçektir. Bu nedenle, gönülden sepetçiliği desteklemek yanında Gülağaç hasır sepetlerin özellikle doğal yapısı ve örgü tekniği nedeniyle içine konulan bakliyatı uzun süre bozulmadan saklayabilmesi ve taşıdığı kültürel değer nedeniyle onu korumak ve geliştirmek önem kazanmıştır. Eski tarihlerden bu yana Anadolu'nun hammadde bulunan her yöresinde bir el sanatı niteliğinde yapılan hasır dokumalar, günlük ihtiyacı karşılamak üzere kullanılacak yere uygun bicimde çeşitli şekillerde tasarlanmıştır.

Sepetler yörelere göre değişiklik gösterir mi?

Evet. Yörelere göre değişiklik gösteren yer yaygıları gerek teknik, gerekse kullanılan hammadde acısından da çeşitlilik göstermektedir. Anadolu'da eski tarihlerde bugünkü amacına uygun bicimde kullanıldığı gibi gelenekler doğrultusunda ölü gömerken de tabut ya da kefen yerine de kullanılmıştır. Tarihin eski dönemlerinden beri birçok etnik grup oluşunu hasırı ile birlikte defnetmeyi uygun görmüştür. Gülağaç ilçesinde bitkisel örücülükte hammadde olarak kullanılan bitkiler doğada boldur ve kendiliğinden yetişir. Bu nedenle, geliştirilme olanakları fazladır. Gülağaç hasır sepetleri, Aksaray ilinin Gülağaç ilçesinde Karasu Havzası adı verilen sulak alan çevresindeki Gülağaç, Gülpınar, Demirci, Bekarlar ve Sofular beldelerinde yapılmaktadır. Yüzyıllardır devam ettirilen bu el sanatı ebeveynlerin çocuklarına öğretmeleri ile günümüze kadar yaşatılmıştır. Gülağaç Kaymakamlığı 2002 yılında bu el sanatının öğretimine destek vermiş ve tekrar canlandırmıştır. Gülağaç Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü ile iş birliği içinde bugüne kadar açılan kurslarda birçok gence bu el sanatı öğretilmiş, el sanatını icra eden sanatçılar desteklenmiştir. Gülağaç Hasır Sepetlerini özgün kılan örgü tekniğidir. Dünyanın farklı coğrafyalarında hasır sepet örücülüğü yapılmasına karşın başka hiçbir coğrafya da bu tekniği kullanarak hasır sepet örüldüğü görülmemiştir. Günümüzde kalemlik, bakliyat saklama kabı, hediyelik eşya, çamaşır sepeti gibi birçok alanda kullanılan Gülağaç Hasır Sepetleri özellikle doğal yapısı, örgü tekniği sebebiyle içine konulan bakliyatı uzun süre bozulmadan saklayabilmesi ve kültürel değer taşıması sebepleriyle tercih edilmektedir. Yaşayan hasır sepet örücüleri genelde 60 yaş üzeri kadınlar olup, bu kadınların da örme sanatını annelerinden öğrendikleri bilinmektedir. Örme sanatı genellikle usta-çırak ilişkisinde gözlemle ve uygulama yöntemi ile sürdürülmektedir. Bu tarihten günümüze kadar geçen süreçte birçok defa Halk Eğitimi Merkezi tarafından kurs açılarak bu örgü tekniği el sanatının genç kuşaklara aktarılması hedeflenmiştir. İse Günümüzde bozulmadan birçok formda ve şekilde yapılan hasır Örgü tekniği ile özgün ürünler elde edilmiş ve bu örme seleler turistik nesne olarak değer kazanmıştır. Özgün çalışmalar olumlu sonuç vermiş piknik sepeti, kalemlik, iğnelik, ekmeklik, Amerikan servisi, yağ şişesi ve şarap şişesi koruması, damacana kabı gibi birçok ürün üretilmiştir. Örgü tekniği bakımından başka bir bölgede yapılmayan Gülağaç Hasır Sepetleri özellikle bakliyat korumasında kullanılır. Plastik eşyaların yaygın olarak kullanılmasından önce bu sepetler özellikle buğday, arpa, çavdar, un, patates, soğan gibi tarla ürünlerinin depolanmasında ve taşınmasında kullanılmıştır. Örgü tekniği sebebiyle doğal klima görevi gören sepet içine konulan bakliyatı uzun süre bozulmadan muhafaza edebilmektedir. Dayanıklı yapısı sebebiyle de sepet bu tarla ürünlerin taşınmasında kullanılmıştır.

Peki hasırcılık nedir? nerede yapılır? nasıl yapılır?

Hasır, kurumuş bitki sapları ve saz gövdelerinin birbirine geçirilmesiyle örülen, genellikle taban döşemesi bazen duvar ve tavan kaplaması olarak kullanılan bir cins yaygıdır. Hasırlar, yapıldığı sazın incelik, kalınlık ve türüne göre Trablus hasırı, Mısır hasırı, Kaba hasır vb adlar alırdı. Boyanmış sazlarla hasırlara desenler yapılırdı. Osmanlılarda hasırcılık, XVII. yy'dan başlayarak önemli zanaat kollarından biri durumunda idi. İstanbul'da Hasırcılar Çarşısı adıyla özel çarşısı bile vardı. Günümüzde hasırcılık sadece kırsal kesimde belli oranda devam etmektedir. Hasır Sazdan veya kabuk, yaprak gibi bitki kısımlarıyla örülmüş, taban döşemesi, duvar ve tavan kaplaması gibi çeşitli yerlerde kullanılan bir cins kilimdir. Kurutulmuş veya kurumuş bitkilerin sap, kabuk veya yapraklarından yapıldığı gibi, saz gövdelerinden yahut rafyadan örülen türleri de vardır Daha çok hasır otu adı verilen ve bataklıklarda yetişen bir sazdan örülür Hasır otu, hasır kilim örmek maksadıyla kullanıldığı gibi çeşitli şekillerde örülerek çok değişik yerlerde de kullanılabilir Genellikle alta serilmek üzere yapılan 'kaba hasır' denilen bir hasır türü Anadolu'da çok yaygındır Kalın sazlardan yapılan bu hasır, kır kahvelerinde, evlerde ve camilerde yaygı olarak kullanılır. Hasır, eski Türk evlerinde çok kullanılan yaygılardandır Türklerde taş veya toprak odaların tahta zemin üzerlerine hasır serilirdi Hasırcılık 17 yüzyılda Osmanlılarda önemli sanat kollarından biri durumundaydı. Hasır derken, Diyarbakır Hasır tabiri, onun bir hasır çeşidi olarak izlenim yaratması nedeniyle yanıltıcı olabilir. Diyarbakır hasır, bir hasır türü değil, hasır işlemeleri ve motifleri esas alınarak yapılan bilezik türüdür. Plastik ve ambalaj sektöründe ucuz ve pratik koruma ve taşıma malzemelerinin çoğalması sepet ve hasır el sanatlarının zayıflamasına neden olmuştur. Bir çok hasır ve sepet ustası işlerinin azalması nedeniyle işyerlerini kapatmak zorunda kalmıştır. Neredeyse günlük yaşamda kullanılan sepetler, eskiden kalıp, çöp atıklarından toplanan ürünlerdir.

Sepet türleri ile ilgili araştırmalardan bahseder misiniz?

Sepet türleri konusunda kentler dışında kırsal yörede araştırmalar yapmanın daha yararlı olacağı düşünülmektedir. Örneğin, Nevşehir çevresinde sadece kuru ve yaş üzüm taşımacılığında kullanılan 'he' ismiyle anılan çok sağlam bir küfe çeşidini bulmak mümkündür. Hayvan sırtına iki 'he' bağlanarak yaş veya kuru üzüm taşımacılığı yapılmaktaydı. Hayvan taşımacılığının kalmaması veya azalması, söğütten yapılan 'he' üretimini de olumsuz etkilemiştir. Ancak, bu tür kültürel değerlerin araştırılması ve korunması şarttır. Sepet ve hasıra özgü müzeler bulunmasa dahi mevcut Etnografya müzelerinde ihmal edilmiş olan sepetçilik ve hasırcılıkla ilgili bölümlerin kurulması ve genişletilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. Çöp atıklarında bulunan sepetler seçilerek, onları pazarlayanlara intikal ettirilmekte, oradan da satış yerlerinde alıcılarla karşılaşmaları sağlanmaktadır. Biz bu kirli, bozuk malzemeleri tasnif edip onararak korumaya amaçlıyoruz. Bu aşamada elimizde büyük bir stok vardır. Bunları teşhir edecek müzelerimize hediye etmeyi planlıyoruz.

Sepetler müzelerde olacak mı ne dersiniz?

Sepet henüz müzelere girmedi. Birkaç müzeden teklif aldım. Oysa millet olarak gurur duyacağımız bir alanın kaybolmaması için ileride geliştirilmesi ve bazı eserlerin örnek alınması açısından yararlanılması da bu sayede mümkün olacaktır. Bazı müzelerden teklifler aldık ve onlara eserlerimizi vereceğiz. Böylelikle sepetlerimiz ilk defa müzelere girmiş olacaklar. Mozaik sanatının sepet sanatı ortaya çıktı. Candan Dizdar ise seramik sanatının doğuşunu sepet sanatının ortaya çıkmasından sonrasına bağlar. Yani sepet o kadar basit bir konu değildir, beraberinde birçok sanatı da etkilemiştir. Çünkü taşıma, koruma işlerinin ilk yapıldığı eserlerdir. Mesela çelik işindeki motifler de sepet sanatından sonra gelişmiştir. El sanatları güzel sanatlar kapsamında değerlendirilebilir.

Sepetler diğer taşıma ve saklama kaplarına göre doğal ve sağlıklı diyorsunuz bunu detaylandırır mısınız?

Ucuza kullanılan birçok taşıma ve saklama kapları zararlı maddeler içeriyor. Fakat aynısını sepetler için söylemek mümkün değil. Çünkü sepetler doğaldır, içinde katkı maddeleri yoktur. Bunu ise sebzeyi, meyveyi daha uzun süre korumasından da anlamak mümkündür. Plastik kaba konulan patates, soğan daha çabuk çimlenir, bozulur, kokar. Aynısı sepetler için söylenemez. Hem koruma hem taşıma açısında sepetler daha güzel bir yöntemdir. Bunun yanı sıra da estetik yönü de vardır. Görüldüğü gibi sepetin hem tarihi önemi vardır hem de insanın işini kolaylaştıran bir objedir. Benim tek dileğim ise geleneksel el sanatlarımıza hak ettikleri değerin verilecek olmasıdır.

Editör: Haber Merkezi