Kullandığı renkler ve formlarla İran ve Türkiye arasında kültürlerarası bir buluşma yaratan Ressam Nilüfer Ebvahami, 8 yaşından beri çizgilerin ardındaki yaşamların izdüşümlerinin peşinde olduğunu söylüyor. Daha çok açık ve parlak renkleri kullanmayı sevdiğini belirten İranlı Sanatçı Ebvahami, ruh halini bu renklerin daha iyi yansıttığını çalışmalarında çocukça ve safça bir yaklaşımın olduğunu kaydetti. Modern ve Kübizme yakın çalışmalar yapmayı sevdiğini ifade eden Ebvahami ile çizgilerle olan hikayesini, sanata olan tutum ve gelişim açısından Türkiye ve İran arasındaki farklılıkları ve benzerlikleri ve hayranı olduğu İranlı ressam Mahmud Ferşçiyan'ı konuştuk.

• Kendinizden bize biraz bahsedebilir misiniz?

3 Ağustos 1992 yılında Gilan Eyaletine bağlı Bender Enzeli şehrinde doğdum. Doğduğum yer Hazar Denizi'nin kıyısında bir kent. Babam Buşehrili annem ise Bender Enzelili. Annemin doğup büyüdüğü şehir İran'ın kuzeyinde bir şehir iklim olarak Türkiye'nin Karadeniz Bölgesine benziyor. Babam ise güneyden. Onun doğup büyüdüğü şehir ise tam bir çöl şehri. Çok sıcak bir yer Arabistan'ın Farz Körfezi'ne yakın bir bölgede. Ben doğduktan bir kaç ay sonra oraya gittik. İki farklı iklimden olan iki insanın çocuğuyum. Bütün eğitimim Buşehr'de geçti. Buşehr Eyalet Üniversitesi İşletme Bölümü'nden mezunum. Annem ev hanımı babam ise deniz ürünlerinin alım satımını düzenleyen bir devlet kurumunda çalışıyor.

'İKİ FARKLI İKLİMİN ÇOCUĞU'

• Bir kıyı kentinden çöl kentine gitmek hayatınızda ne gibi değişikliklere neden oldu?

Çocukluğumda babamın memleketi olan Buşehr'de büyüdüğüm için sadece yaz tatillerinde annemin memleketine gidiyorduk. Yazın orada kalıyorduk o süreçte de bizim için hiçbir şey fark etmiyordu. Çünkü, ikisi de sahil kenarında olduğu için yazları orada olduğumuz süreçte Buşehr ile Enzeli arasında bir sıcaklık farkı yoktu. Neredeyse iki şehrin de sıcaklık değerleri aynıydı. Bu nedenle benim için çok bir şey fark etmiyordu. Geldiğimiz şehir de tatile gittiğimiz annemin çocukluğunun geçtiği şehir de çok sıcaktı. Ama onun dışındaki mevsimlerde sürekli yağışlı ve doğası yeşil olan bir memlekettir. Annem, doğup büyüdüğü şehri çok özlerdi. Annem 17 yaşında evlendiğinde babamla birlikte Buşehr Şehri'ne giderken yolda babam anneme, 'Şu ağaçlara ve manzaraya son bir kez iyice bak.' diyor. Annem o zamana kadar Buşehr'i görmemiş. Annem ise, 'Neden son bir kez bakayım' diye soruyor babama. Babam da 'Gittiğimiz yer bir çöl orada yeşili bulamayacaksın.' diyor.

Buşehr, hem eyalet hem de o eyaletin merkez şehri olmasına rağmen çok geri kalmış bir yer. Son 10-15 yıldır biraz düzelmeye başladı bir merkez şehrine yakışır hale geliyor diyebilirim. Ama öncesinde o eyaletin baş şehri olmasına rağmen bir köy görünümündeydi ve herhangi bir alt yapı çalışması yoktu, yollar bozuktu.

Annemin geldiği şehir ile kıyaslandığında iki şehir arasında ciddi bir gelişmişlik ve yaşam standardı farkı vardı. Annem ise oranın doğasından ziyade daha çok ailesini özlüyordu. Çok küçük yaşta evlenip geliyor ve iki şehir arasındaki mesafe çok uzaktı. Babamın doğup büyüdüğü şehir ile annemin doğup büyüdüğü şehir arasında araçla yaklaşık 1 günlük yol var. Ulaşımdan kaynaklı sürekli gidip gelebileceğimiz bir yer değildi. Annemin en büyük hasreti ise doğadan ziyade ailesine uzak olmaktan dolayı çekiyordu. Bir şekilde Buşehr'e yani gelin geldiği şehre alışmış ama uzaklıktan ötürü ailesini düzenli ve her istediğinde görememekten kaynaklı aile hasreti çekiyordu. Ben ve kardeşim de bir farklılık hissetmedik her iki şehir de sıcaktı.

Çizgilerle nasıl başladı hikayeniz?

Kardeşim ve ben yaz tatillerinde annemin memleketine gittiğimizde resim ve İngilizce kursuna gidiyorduk. Aslında resim ve çizgilerle olan hikayemiz böyle başladı. Kursa gittiğimiz zaman ben 8 yaşındaydım kardeşim ise 6 yaşındaydı. Resim dersleri aldığımız hocamız ise komşumuzdu. Her yaz oraya gittiğimizde ondan dersler aldık. Böylece resme bir ilgimiz oluştu.

'12-13 YAŞINDA RESMİ ÖĞRENMİŞTİK'

Peki neden üniversitede Güzel Sanatlar Fakültesi değil de işletme bölümünü tercih ettiniz?

Başka bir mesleğim de olsun istedim. Bu nedenle İşletme bölümünü tercih ettim.. Her ne kadar resim sanatında kendi başına rahat çalışabileceğin özgür şartların varsa da yeri gelir başka bir şeye ihtiyaç duyarım diye elimde böyle bir diploma da olsun istedim. Bu nedenle işletme okudum.

İşletme okumamın bir diğer sebebi ise 12-13 yaşına geldiğimde resim sanatında çok ilerlemiştik. Çok rahat istediğim her şeyi çizip gördüğüm her rengi ayırt edebiliyordum. Diğer bir sebep ise yaşadığımız şehirde iyi bir Güzel Sanatlar Üniversitesi yoktu iyi bir üniversiteye gitmem için Tahran'a gitmem gerekiyordu. O da çok uzaktı. Ve dolayısıyla ailemin bunu karşılayabilecek bir ekonomik geliri yoktu. Bir de resim maliyeti yüksek bir bölümdür. Sürekli sizden malzeme istenir. Bütün bunları karşılayacak bir maddi bütçemiz yoktu. İşletme bölümünü bu nedenle tercih etmek zorunda kaldım. Daha üniversite birinci sınıftayken işletme bölümü ile ilgili bir işe de başladım. Böyle olunca da artık bölüme devam edip bitirdim.

• Çalışmalarınızda neler eleştiri konusu olabiliyor? Özel seçtiğiniz bir alan var mı?

Çalışmalarımda açık ve parlak renkler kullanıyorum. Ruh halimi bu renkler daha iyi yansıtıyor. Resimlerimde çocukça ve safça bir yaklaşım var. Çalışmalarımda eleştirel bir bakış açısı ile değil daha yapıcı bir yaklaşım mevcut. Canlı ve mutlu görünen renklerle çalışmak istiyorum en azından ruh halimi böyle yansıtmak istiyorum. Çocuklarla ders yaptığımda (boyu daha masaya yetişmeyen öğrencilerim oldu.) onların o neşesini ve o canlılığını hep hissetim. Çocuklarla çalışmak böyle bir etki yarattı bende. Zamanla bir tarz haline geldi bu durum. Klasik değil de daha çok modern ve Kübizme yakın çalışmalar yapmayı seviyorum.

'MAHMUD FERŞÇİYAN HAYRANIYIM'

• Çalışmalarınızı yaparken ne tür referanslar ya da hangi sanatçılar etkiliyor sizi?

İranlı bir ressam olan Mahmud Ferşçiyan'ın resimleri çok hoşuma gidiyor. Minyatür sanatını modern resimle buluşturma yönünde yaşayan en büyük usta Ferşçiyan. Minyatür üzerine konuşulan her yerde ismi anılan bir sanatçı. Girdiğim ortamlarda da İranlı ressamlardan ya da minyatür ustalarından söz açıldığında Türkiyeli arkadaşlarım öncelikle Ferşçiyan'ın ismini telaffuz ediyorlar. Yalnız onun tarzı ile benim tarzım arasında ciddi bir fark var. O klasik tarzda minyatür çizimleri yapıyor. Ben onun resimlerinden sadece ilham alıyorum. Onun kullandığı renkler hoşuma gidiyor.

• Resmin yanı sıra neler yapıyorsunuz?

Günlük yaşantımda Türkiye'ye gelmeden önce bir özel şirketin muhasebe biriminde çalışıyordum. Aynı zamanda evliyim ve ev kadınıyım ve evin işlerini de ben yapıyorum. İmkanımız olursa eşimle birlikte tatile gitmeyi seviyoruz. Bir de spora gidiyorum günlük yaşantım böyle devam ediyor.

ATATÜRK PORTRELERİNE OLAN İLGİ DİKKATİMİ ÇEKTİ

• Sanata olan tutum ve gelişimi ele alırsak Türkiye ve İran arasındaki farklılıkları ve benzerlikleri bizimle paylaşır mısınız?

İran'dayken çizdiğim resimleri göz önüne alıp değerlendirme yaptığımda şunu görüyorum: İran'da bize sipariş edilen tablolar genellikle kişilerin kendilerinin, çocuklarının, sevgililerinin ve anne babalarının portreleri oluyordu. Neredeyse yaptığım çalışmaların çoğu portrelerden oluşuyordu. Birine bir hediye verilecekse, bir doğum günü kutlanacaksa ya da özel bir ev ziyaretine gidilecekse mutlaka bir portre çizdirilirdi. Bir ev ziyaretine gidilecekse bize ev sahibinin fotoğrafı verilirdi onun portresi çizdirilir öyle götürülürdü. Sürekli portre isterlerdi. Türkiye'de ise genellikle manzara, soyut ve bilinen ünlü ressamların çalışmalarının benzerleri isteniyor.

Beni şaşırtan ise bir Atatürk portresi çizildiğinde çok fazla ilgi görüyor ya da herhangi sıradan bir resmin köşesinde bir bayrak çizersem ona da çok fazla bir ilgi oluyor. Ama İran'da böyle bir şey yok. İran'da hiç kimse Humeyni'nin portresini istemiyor ya da İran bayrağını bir yere çizdiğimizde kimsenin dikkatini çekmiyor. Türkiye'de bu durum çok dikkatimi çekiyor.

• Çalışmalarınızda boyanın dışında farklı bir malzeme kullanıyor musunuz? Doğadaki her hangi bir atık malzeme çalışmalarında yerini buluyor mu?

Çalışmalarımda daha çok boya kullanmayı tercih ediyorum. Elbette diğer malzemelerden de yararlanabilir onlar da sanatta kullanılabilir. Ben daha çok yağlıboya ve suluboya kullanmaktan hoşlanıyorum. Aynı zamanda çömlekçilik ve heykele de ilgi duyuyorum. Ama uğraşmıyorum tabi ki.

Editör: Haber Merkezi