Saadet Metin ve Gülendam Özcan'ın İsmail Altınok Sanat Merkezi'nde açtıkları sergi büyük bir ilgi gördü. İki arkadaşın yolları tesadüfen bir resim kursunda kesişmiş. Klasik materyaller yerine kendilerinin belirlediği materyalleri tercih eden sanatçılar sanatın duvarlarının ve sınırlarının olmadığını belirtiyor.

1969 Gümüşhane doğumlu olan Saadet Metin, yaklaşık 20 yıldır resim yaptığını iki yıllık halkla ilişkiler bölümü mezunu olduğunu 8 yıl boyunca atölye eğitimi aldığını ifade etti.

Selda Demirel'den Cezmi Orhan'dan ve Kenan Akçakoca'dan ders aldığını ifade eden Metin, resme hiçbir zaman hobi amaçlı bakmadığını ilkokul döneminden beri çizime büyük bir ilgisinin olduğunu belirterek şöyle konuştu:

'Resim benim için hayat gibi: Yürümek, su içmek, konuşmak, çığlık atmak gibi... Yaşamım boyunca hep resim yapmak istiyordum. Resim yapınca kendimi çok özel hissediyordum. Evlilik ve çocuk sahibi olma resimden beni biraz uzaklaştırdı. 19 yaşında evlendim 20 yaşında da anne oldum. Hayatımda hep bir eksiklik vardı sürekli resme başlamak için hep bir ortam arıyordum. Bir gün Yenimahalle Belediyesi'nin ücretsiz resim kursları ile ilgili bir ilanını gördüm. Yenimahalle'de oturuyordum evime de yakındı. Saatleri de bana uygundu kurs saatleri 18:00-21:00 arasıydı. Kızımı, babasına bırakıp kursa gidiyordum. Haftada iki gün gidiyordum ama inanılmaz heyecanlı ve mutluydum. Gülendam ile de orada tanıştık. Hocamız da alanında çok iyiydi. Hocamız Selda Demirel'e 'İyi ki seninle başladım' diyorum. O da 'Sen hangi hoca ile başlasaydın resimlerini sanatsal yapardın' diyordu.'

'OKUDUKÇA DÜNYAM DEĞİŞTİ'

Kızının ana okula gittiği dönem resim kurslarını araştırdığını Devlet Resim Heykel Müzesi'nin o dönem kurs verdiğini ama ekonomik koşullardan kaynaklı gidemediğini ifade eden Metin, 'Tek maaşla geçiniyorduk dolayısıyla oraya ayıracak bütçe bulamadım.' dedi.

Lise döneminde kendi çabalarıyla yarışmalara katıldığını bu yarışmalardan derecelerle döndüğünü ifade eden Metin, resmin onun için vazgeçilmez olduğunu kaydetti. Ressamların hayatlarını okudukça dünyasının değiştiğini belirten Metin, 'O zaman akademinin çok önemli olmadığını fark ettim. Akademiye kesinlikle karşı değilim ama Van Gogh da akademi mezunu değil. Resim öğretmenliğinde akademinin olması gerekiyor ama ressam olmak için akademi şart değil diye düşünüyorum. Olursa güzel olur olmasa da karalar bağlamaya gerek yok.'

'RESİMLERİMDEKİ TARZLA BAĞDAŞTIRAMADILAR'

Eşinin bu süreçte ona sürekli destek olduğunu çocukla çoğu zaman eşinin ilgilendiğini kaydeden Metin, 'Çevrem beni resimle bağdaştırdı ama resimlerimdeki tarzla bağdaştıramadılar. Çiçek, doğa, manzara resimleri beklerlerken soyut çalışmam onları şaşırttı. Ben çalışmalarımda insanların gözünden kaçan detayları hikayelendiriyorum. Mesela bir sandalye, bir sokak lambasının yanında duran bir çöp konteynırı, paslı bir teneke ya da bir tabela bana hikaye yazdırabiliyor. Sokakta, doğada insanın gözünden kaçan bir detay ya da malzeme benim çalışmalarıma hikaye konusu olabiliyor.' dedi.

BALIK KILÇIĞINDAN RESİM!

Çalışmalarında kah horoz şekerini, kah ahşabı, kah paslı tenekeleri, kah demir gibi malzemeleri kullandığını ifade eden Metin, 'Başkalarının önemsemediği malzemeler bende değer kazanıyor. Mesela, balık kılçığından bir resim yaptım. Çalışmalarımda simit de var çay da var, horoz şekeri de... Çalışmalarıma şeker kondurmayı çok seviyorum. Çocukluğumu anımsatıyor. Cahit Sıtkı Tarancı'nın 'Affan Dede' şiirini de çok severim ona da gönderme yaparım arada yaptığım çalışmalarda.' diye konuştu. Atık kağıtları, özellikle kese kağıtlarını tercih ettiğini belirten Metin, bazen gittiği şehirlerden Amerikan servisleri de topladığını ve tablolarında kullandığını söyledi.

'RESİM BENİM İÇİN HEVES DEĞİL!'

Adana'da doğan ressam Gülendam Özcan ise, yıllardır sağlık sektöründe çalışıyor. İki çocuk annesi olduğunu ikisinin de sanatla ilgilendiğini belirten Özcan, 'Oğlum müzik öğretmeni, kızım da endüstriyel tasarım okuyor. Eşim asker bizim alanımızdan çok farklı. Ama evde birbirimizi dengeleyen bir hava var. Eşim çocuklarla daha fazla ilgileniyor. Dolayısıyla bende resme daha fazla vakit ayırabiliyorum' dedi.

Daha önceki zamanlarda çocuklarının çok küçük olduğunu bu nedenle çok vaktinin olmadığını belirten Özcan, 'Çok mücadele ettim sanatta var olabilmek için. Hiçbir zaman vazgeçmedim. Erzurum Üniversitesi'nin Ebelik Lisans Bölümü'nden mezunum. Resim okumayı o dönem hiç düşünmemiştim.18 yaşında çalışma hayatına başladım. O zamanlar lise 3 yıllıktı bizim okul 4 yıllıktı. Ondan sonra ön lisans sonrasında ise 4 yıla tamamladım. Ben sağlık sektörünü de seviyorum. Hem resmi hem de sağlığı bir arada götürmek istedim. Çocuklar küçük olunca üniversiteye devam edebilmek biraz güç oldu. İkinci çocuğum 4 yaşındayken resim eğitimlerine başladım.'

'RESİM HEP HAYATIMDA VARDI'

Resmin onun için hiçbir zaman heves olmadığını belirten Özcan, resmi daha fazla ilerletmek istediğini bu nedenle bu alanda iyi olan eğitmenlerden ders aldığını kaydetti.

4 yıllık bir eğitim aldığını çalışma hayatından dolayı sadece hafta sonu kursa gidebildiğini belirten Özcan, arkadaşlarıyla da büyük bir dayanışma ağı kurduklarını birbirlerine bu sanatsal anlamda destek verdiklerini ifade etti. Parkta bahçede sürekli resim yaptıkları bir arkadaş grubunun olduğunu söyleyen Özcan, 'Bir yere çay içmeye mi gidiyoruz hemen termosumuzu, defterimizi kalemimizi alıp yola koyuluyoruz.' dedi.

'Resim hep hayatımda vardı' diyen Özcan, şöyle konuştu: 'İlkokul ve ortaokulda hep yarışmalara katılırdık. Resme çok ilgisi olan insanlar da yoktu çevremde açıkçası. Arkadaşlık ve yarenlik edecek kimse olmadı o dönem ta ki Ankara'ya gelene kadar.'

'ATIK MALZEMELERİ YANYANA GETİRİYOR'

Genellikle yağlıboya çalıştığını eski sehpalar ve dolap kapakları üzerine de resimler yaptığını kaydeden Özcan, 'Bazen kızımın arta kalan malzemelerini kullanıyorum. Gerçi ondan çok malzeme kalmıyor aşırıyorum desem daha doğru olur. J Atık malzemeleri yan yana getirmeyi seviyorum. Sandık kapakları, tavan süslemeleri, pencere iskeletlerini eski evlerden çıkartılmış sağlam yapıdaki bir çok malzemeyi kullanıyorum. Geri dönüşümden ziyade o yaşanmışlık hissi beni etkiliyor. Çok heyecan verici. Evde de bir çok malzemeyi değerlendirirsiniz ya belki de oradan bir alışkanlık oldu. Karton üzerinde çalışırken çok rahat oluyorum. Bembeyaz tuval üzerine çalışmak beni sınırlandırıyor, korkutuyor. Boyalı, kirli olan alanlarda çalışmak daha özgür hissettiriyor ve daha rahat hareket etmeni sağlıyor.' dedi.

Yaklaşık 40 karma sergiye katıldığını 7 tane de kişisel sergi açtığını ifade eden Özcan, son on yıldır Saadet Metin ile birlikte sergi açtıklarını belirtti.

Uzun yıllar sağlık sektöründe çalışan Özcan, 'Sağlık sektöründe çok dikkatli olmak gerekiyor. Neticede insan hayatı. Resimde ise dans ediyorum. İnsanlar hep evi temiz olsun iyi bir tatile gitsin son moda eşyaları olsun istiyor. Çok tek tip yaşıyorlar ve bunun da açıkçası farkında değiller. Sanat insanı güzelleştirir. Sanatla ilgilenen insanlar doygunluğa ulaştıkları için daha mutlu olurlar, etrafa daha dikkatli bakarlar ve her şeyi sorgularlar daha az konuşurlar daha çok dinlerler. Açıkçası sanatla ilgilendikten sonra ayaklarım yere daha sağlam basıyor. Özgüvenim daha da arttı. Bence herkes sanatın bir kolu ile ilgilenmeli.'

Editör: Haber Merkezi