Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi tarafından hazırlanan Yükseköğretime Bakış 2019: İzleme ve Değerlendirme Raporu'nu kamuoyuyla paylaştı. TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler, YÖK Üyesi Prof. Dr. Mehmet Şişman, Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Üyesi Selçuk Pehlivanoğlu, Yükseköğretim Kalite Kurulu Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Elmas, MEB Yükseköğretim ve Yurt Dışı Eğitim Genel Müdürü Yusuf Büyük, Personel Genel Müdürü, Hamza Aydoğdu, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü Mehmet Nezir Gül, Eğitim-Bir-Sen üniversite şube başkanları ve çok sayıda davetlinin katıldığı toplantıda konuşan Yalçın, eğitim çalışanlarının teveccühüne mazhar olmanın ve eğitim çalışanlarının hak mücadelesinin yetkili adresi olmanın yanı sıra, yeni bir sendikal geleneği de inşa etmenin gayreti içinde olduklarını ifade etti.

'İHTİYAÇ TERAKKİNİN ÜSTADIDIR'

Eğitim-Bir-Sen olarak, eğitim çalışanlarının teveccühüne mazhar olmanın ve eğitim çalışanlarının hak mücadelesinin yetkili adresi olmanın yanı sıra, yeni bir sendikal geleneği de inşa etmenin gayreti içindeyiz. Bizler, niceliğimizin bir neticesi olarak sahip olduğumuz yetkiyi, nitelikli çalışmalarımızın etki sahasıyla birleştirerek ülkemizin geleceğini belirleyecek olan eğitim sistemimizin sorunlarını ve bu sorunlara çözüm önerilerimizi ortaya koymayı hayati buluyoruz. Biliyoruz ki 'ihtiyaç terakkinin üstadıdır.' Hele ki eğitim gibi insanı, bilinci, kültürü, tarihi ve geleceği değiştirme potansiyeli olan bir olgudaki aksaklıklara kayıtsız kalmak bizim için dün olduğu gibi bugün de bir seçenek değildir. 'Görüyorsan sorumlusun' prensibi gereği üzerimizdeki sorumluluğun farkındalığıyla bu çalışmalarımızın her birini sendikal mücadelemizin mütemmim cüzü olarak görüyor ve bu şuurla çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bir sistemin çok katmanlı ve karışık sorunlarının tek yönlü okunduğu, çok yönlü problemlerin tekil parametrelerle değerlendirildiği anlayışların bugünün dünyasında artık yetersiz kaldığını biliyoruz. Bu bağlamda, eğitim sistemini çok yönlü bir şekilde izlemenin, değerlendirmenin ve veriye dayalı çözüm önerileri sunmanın büyük bir ihtiyaç olduğuna inanıyoruz.

'YENİ MODEL GELİŞTİRİLMELİ'

Eğitime ilişkin odak analizler, araştırmalar, raporlar hazırlayıp projeler yürütürken, veriye dayalı bilimsel bir bakış açısıyla çalışma hayatının ve eğitim sisteminin temel sorunlarını ve çözüm önerilerini ele alıyor; yerelin birikimiyle dışımızdaki dünyanın müktesebatını uygun bir şekilde birleştirerek çözüm önerileri sunuyoruz. Zira ancak bu şekilde insanlık tecrübesini kucaklayacak bir model geliştirmenin mümkün olduğuna inanıyoruz.

Eğitim sistemimizin verimliliğinin ve etkinliğinin izlenmesi ve sorunlarımızın sağlıklı bir zeminde konuşulabilmesi için 2016 yılından itibaren eğitime ilişkin izleme ve değerlendirme raporları yayımlıyoruz. Bu kapsamda, Eğitime Bakış 2016, Eğitime Bakış 2017 ve Eğitime Bakış 2018 izleme ve değerlendirme raporlarımızı üç yıldır düzenli aralıklarla yayımladık. Yükseköğretime ilişkin olarak da Yükseköğretime Bakış 2017 ve Yükseköğretime Bakış 2018 raporlarını geçen iki yılda yayımladık. Bu raporlarımızı İngilizceye de çevirerek, uluslararası aktörlerin ve araştırmacıların istifadesine sunduk.

'YÜKSEKÖĞRETİM İMKÂNLARI ARTIRILMALIDIR'

Türkiye, toplumsal talebi karşılamak ve genç nüfusunun niteliklerini artırabilmek için yükseköğretime çok önemli yatırımlar yapmıştır. 2018'de açılan üniversitelerle birlikte üniversite sayısı 200'ü aşmıştır. Türkiye, son yıllarda yükseköğretim sistemini oldukça hızlı bir şekilde büyüterek, açıköğretim dahil, öğrenci sayısı itibarıyla Avrupa'nın en büyük yükseköğretim sistemi haline gelmiştir. Ancak, Yükseköğretime Bakış 2019'da vurgulandığı üzere, Türkiye yükseköğretim sisteminde yüzyüze öğrenim gören öğrenci sayısı 2018 yılında ilk kez azalmıştır.Ayrıca, OECD ülkeleri içerisinde hem çalışmayan hem de okumayan 18-24 yaş arası gençlerin oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye'dir. Türkiye'deki genç nüfusun büyüklüğü, her yıl yükseköğretime geçiş sınavlarına başvuran kişi sayısındaki artış, yükseköğretime yönelik talep, yükseköğretim ile nitelikli işgücü ve ekonomik gelişme arasındaki ilişkiler dikkate alındığında, yükseköğretim sisteminin büyümesine yönelik daha etkin politikalar takip edilmelidir. Gençlerin yükseköğretim taleplerini karşılamak ve onlara daha iyi bir gelecek sunmak için, yükseköğretim sisteminin çok daha etkin bir şekilde çalışması bir zorunluluktur.

'İZLEME VE DEĞERLENDİRİLME YAPILMALI'

Yükseköğretime ve bilimsel araştırmalara yönelik son yıllarda yapılan yatırımların ne ölçüde başarılı olduğunun tespit edilmesi, etkinliğinin izlenmesi ve değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Zira bu tür izleme ve değerlendirme çalışmaları olmaksızın, mevcut sistemin aksayan yönlerini ortaya koymak ve dolayısıyla iyileştirmek için potansiyel müdahale alanlarını tespit etmek mümkün değildir. Sözgelimi, gençlerin mevcut yükseköğretim kontenjanlarının bir kısmına neden ilgi göstermediklerine ilişkin araştırma ve programlarda güncelleme yapılmalıdır.

'NİTELİKLİ İNSAN KAYNAĞI YETİŞTİRİLMELİ'

Türkiye'de yükseköğretimden mezuniyet oranları son yıllarda oldukça hızlı bir artış eğilimindedir. Bu artışa rağmen, gerek 25-34 yaş arası gerekse 25-64 yaş arası baz alındığında, Türkiye, yükseköğretim mezun oranının en düşük olduğu OECD ülkelerinden biridir. Buna ilaveten, yüksek lisans ve doktora mezunları açısından bakıldığında, Türkiye'deki mezun sayıları ilk on büyük ekonomiye sahip olan ülkelerin mezun sayılarından oldukça geridedir. Türkiye'nin katma değeri yüksek ürünler üretebilmesi ve ekonomide bir sıçrama yapabilmesi için yüksek eğitimli ve kalifiye uzman sayısının artırılması gerekmektedir. Bunun için lisans, yüksek lisans ve doktora mezunu sayısının acilen artırılması gerekmektedir. Buna ek olarak, yükseköğretimde yaşanan büyümenin nitelikli bir yönelimle sürdürülebilmesi amacıyla doktora mezunu öğretim üyesi sayısını artırmayı temin edebilecek programların daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir.

Raporumuzda da kapsamlı bir şekilde vurgulandığı üzere, Türkiye'de kronik bir öğretim üyesi açığı vardır. Türkiye'nin, yükseköğretim sisteminde en büyük on ekonomiye sahip ülkelerin ortalaması standartlarında bir eğitim verebilmesi için, en az 91 bin öğretim elemanına ihtiyacı vardır. Bu açığını kapatılması için acil bir seferberlik başlatılmalıdır.

'ETKİN POLİTİKALAR TAKİP EDİLMELİDİR'

Türkiye'de genç işsizliği her geçen gün artmakta ve oldukça ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaya başlamaktadır. Bunun için öncelikle yükseköğretim sistemindeki aktörlerin piyasa ile daha uyumlu beceri ve niteliklere sahip bireylerin yetiştirilmesi için, yükseköğretim programlarında gerekli değişiklikleri yapması gerekmektedir.

Editör: Haber Merkezi