Frida Kahlo'nun asi yaratılışı, fırtınalı aşkları, çektiği acılar, sıradışı yaşamı ve sanatı onu tüm dünyada benzersiz kılmıştır. On sekiz yaşındayken sakat kalmasına neden olan korkunç kaza… Diego Rivera'yla yaşadığı fırtınalı aşk… Leon Trotsky ve Isamu Noguchi gibi erkeklerle yaşadığı tutkulu aşklar… Komünist Parti'yle kurduğu ilişki…

Yatağa bağımlı olduğu günlerde babasının aldığı fırça ve tuval, annesinin yatağının üzerine astığı ayna hayat vermişti Frida'ya. Aynadan kendi aksine bakıp, gördüğü farklı yüzleri resmetmişti. Yaşaması bile bir mucizeyken, yürümeyi başarabilecek kadar inatçıydı ve asıl savaşı aslında bundan sonra başlamıştı. Aşık olmuştu. İşte bu sıra dışı kadının hikayesine hayat veren Oyuncu ve Yönetmen Melike Aslı Kılan ile oyunu ve Frida ile örtüşen yanlarını konuştuk.

• Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

1971 yılında İstanbul'da dünyaya geldim; ilk orta lise eğitiminden sonra 1988 yılında Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü sınavlarını kazandım ve 1992 yılında mezun oldum. 1994 yılında Trabzon Devlet Tiyatrosu'nda çalışmaya başladım; 2005 yılında Ankara Devlet Tiyatrosuna tayin oldum. 2010 yılından itibaren de İzmir Devlet Tiyatrosu'nda görev yapıyorum. Yaklaşık 25 yıllık profesyonel sahne hayatımda Devlet Tiyatrosu ve özel tiyatrolar bünyesinde 40'a yakın oyunda yer aldım. 2002 yılında Hollanda Kültür Bakanlığı ile Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü arasındaki (Nazım Hikmet Yılı nedeniyle) ortak bir proje olan 'Ferhat ile Şirin' oyunuyla canlandırdığım 'Mehmene Banu' rolü ile Hollanda, Belçika, Almanya' da sahneye çıktım. Hollandalı yönetmenlerle Nazım çalışmak ve Avrupa'da tiyatro yapmak benim için oldukça önemli bir deneyim oldu diyebilirim. Ayrıca Hollanda Amsterdam'da Stüdyo ANNA MORA bünyesinde Alexander ve Girokinesis teknikleri üzerinde çeşitli programlara katılıp sertifika aldım. Beden ve nefes teknikleri üzerine araştırmalar yaptım. Bu birikimle Girne Amerikan Tiyatro Bölümü ve Bodrum Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü'nde eğitmenlik yaptım. Halen bir çok üniversite ve kurslarda workshop çalışmaları yapmaktayım.

TEK PERDELİK 1 SAATLİK BİR OYUN

• Tiyatroya aileniz mi yönlendirdi, yoksa bu bir tercih miydi?

Ailem tarafından söylenen, bunun çok küçük yaşlardan belli olduğu; ne isteyeceksem önce aynada prova ettiğim, tüm oyunları önce yazıp sonra resmini yapıp oynadığım söyleniyor. Ailem her türlü seçimimde beni hep desteklemiştir. Tiyatro Sanatçısı olma kararımda da beni hiç yalnız bırakmadılar ancak zorluğu konusunda da uyardılar. Gerçekten de bu anlamda aileme desteklerinden ötürü minnettarım.

• Projede kimler var? Nasıl yan yana geldiniz?

Oyun, Beliz Güçbilmez'e ait tek kişilik bir metin. Başta Yapımcımız Hasan Acar olmak üzere bütün ekibimiz Türkiye'nin çeşitli yerlerine Frida'yı götürmeyi amaçlayan bir turne tiyatro üzerinde hemfikirdik. Bu sebeple sahne, ışık, dekor, kostüm ve hatta müzik tasarımında bile minimalist bir anlayış ile hareket ettik. Ortaya tek perdelik, bir saatlik, bir oyun çıktı. Bütün bunların tasarlanmasında, Yönetmen Yardımcımız Mehmet Katırcıoğlu, Kondüvit Alp Doğan Selçuk, Kostüm Tasarımcısı Sadegül Eraslan ile beraber çalıştık.

'SIRA DIŞI VE ÇOK YÖNLÜ BİR KADIN'

• Sıra dışı imajı ile tabuların çok ötesinde bir kadını oynamak nasıl bir duygu?

Frida, gerçekten de gerek dönemi için gerekse günümüz için ve hatta belki de gelecek için sıra dışı bir karakter. Aslında hiçbir kalıba sığmayan hiçbir akımla tanımlanamayan sadece kendine ait ilkelerle yaşamış bir insan. Buraya belki sadece komünist devrimci kişiliği istisna olabilir. Zira kendisini, doğum tarihini Meksika Toprak ve Özgürlük Devrimi ile eşitleyecek kadar devrimle özdeşleştiriyor. Bu sıra dışılık ve çok yönlülük yaşadığı günden günümüze onu kendisi ile özdeşleştiren pek çok çevrenin ve akımın ilgisini çekmiş. Ama o adeta bunların tümüne arkasını dönmüş ve neredeyse kendisinin kategorize etmeye çabalayan bütün eğilimlerle dalga geçmiş. Öte yandan oyunda da ipuçlarını vermeye çalıştığımız biçimde bu aykırılık onun daha fazla ilgi ve rağbet görmesine sebep olmuş ve farklı çevre ve coğrafyalarda, farklı çehrelerle algılanmasını sağlamış. Örneğin Amerikan orta sınıf kadını için bir feministken, Meksika halkı için komünist bir devrimci, Fransız modacıları için bir pop ikonu, ressamları içinse bir sürrealist olarak anılıyor. Böylesi bir kadını oynamak öncelikle Frida'nın bu çok yönlülüğünü iyi algılayıp, ardındaki gerçek Frida'yı çözümlemeye çalışmakla başlıyor.

Bizde metni çalışırken hep gerçek Frida'nın kim olduğu sorusuna cevap aramaya çaba gösterdik. Bunu yaparken Beliz Güçbilmez'in güçlü şekilde tespit ettiği 'bütün acılara rağmen neden gitmedim' sorusunu temel yol gösterici olarak kabul ettik. Buradan hareketle kendi şahsımdan başlayarak kentli orta sınıf kadının erkek egemen dünyada varoluş sorununa Frida'nın bakış açısından yanıt bulmaya çalıştım. Ve oyunu sahneye koyarken sadece bir tiyatro eserini ortaya koymanın ötesinde Frida'dan yaşamsal dersler de alınabileceğini fark ettim.

'FRİDA'NIN YAPTIĞI RESİMLER ÖZGÜNDÜ'

• Ölmeden önce üne kavuşan nadir ressamlardan olan ve Picasso'nun 'Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz.' dediği Frida'yı bir de sizden dinleyebilir miyiz?

Burada ilk önce sizin sorunuzun işaret ettiği ressamlığı üzerinden Frida'ya bakmak gerektiğini düşünüyorum. Bu noktada Frida, resim sanatını hiçbir zaman bir amaç olarak görmemiş. Bu konuda pek çok demeci var. 'Ben her zaman en iyi bildiğim şeyin resmini yaptım. Kendimi boyadım.' derken bunu kastettiğini düşünüyorum. Burada Picasso'nun en sevdiği ressam olarak adlandırdığı Pirosmani aklıma geliyor. Aslında bir tabela ressamı ve hiçbir eğitim görmemiş, oda Frida gibi kendi kendini eğitmiş. Bu sebeple Picasso'nun 'Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz' derken ne kastettiğini anladığımı sanıyorum. Frida da Pirosmani gibi hiçbir akımdan etkilenmeksizin ve hiçbir akademik eğitimden geçmeksizin resim yaptığından, tuval ile içindekiler arasında dolaysız bir bağ kurmayı başarabilmiş. Bu dolaysızlık dönemin gittikçe sunileşen sanatına ve sanatçılarına çok çarpıcı gelmiş olmalı.

Frida Kahlo, aynı zamanda feminizm ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin de sembolü. Frida ile örtüşen bir tarafınız var mı?

Yoksa da olmalı. Ne yazık ki kadın erkek eşitliği konusunda aradan geçen neredeyse yüz yıl kadın lehine çok az kazanıma sahne olabilmiş görünüyor. Bu konuda daha çok yol almamız gerektiği apaçık. Ancak öte yandan Frida, Amerikan orta sınıfı tarafından dönüştürülmüş bir sembol. Yukarıda da değindiğim gibi kendisi hiçbir zaman, hiçbir akıma saf bir aidiyet göstermemiş görünüyor. Korkarım bugün Frida yaşıyor olsa ve siz feminist misiniz diye bizzat kendisine sorulsa buna da aynı ironik yaklaşımla cevap verirdi.

'FRİDA FEMİNİST DEĞİL!'

• Frida, hem feminist, hem ressam ve de tutkulu bir aşkın sembolü. Oyunda hangi özelliği daha ön planda?

Kanımca Frida bir feminist değil. Zira yaşadığı dönemde de ne kendisinin ne de ondan bahsedenlerin onu feminist olarak sıfatlandırdığını düşünmüyorum. Bu daha ziyade 1960'lardan sonra güçlenen feminist akımların Frida'ya yakıştırdığı bir nitelik. Frida bu yakıştırmayı hak etmiyor da demiyorum. Zira duruşu ve varoluşu ile erkek hakim dünyada özgür ve kendisini erkeklerle eşit gören bir kadın olarak yaşamış. Ancak o kendisini kadın haklarından ziyade işçi sınıfının haklarını savunan bir komünist olarak nitelendirmiş. Ressamlığı ise onun için ikinci planda ve gerçek Frida'yı aradığımızda hayatındaki en önemli figürün gerçekten de Diego'ya olan tutkulu aşkı olduğunu görüyoruz. O her şeyden önce bir Latin kadını… Ancak babası sayesinde dönemin pek çok erkeğini bile hayrete düşüren çok yüksek bir entelektüel seviyeye ulaşmış. Diego'yu da derinden etkilemiş görünen bu zeka ve bilgi düzeyi kanımca Frida'yı, Frida yapan asıl unsur. Bu keskin zekanın ürünü olan gözlem yeteneği onu hem erkekler dünyasında ayakta duran güçlü bir figür hem de gördüğünü tuvale aktaran başarılı bir ressam haline getiriyor. Ancak bunun da ötesinde Diego'ya olan aşkı hayatını dilediği biçimde yönlendirmesine ve kendisine ait renklerle bezemesine türlü türlü eğilimlerine cevap aramasına engel görünmüyor. Gerek kendi cinsi, gerek karşı cinsten ilişkiler yaşıyor ve bunların her birine tutkuyla yaklaşıyor. Dolayısı ile Frida'ya tek bir tutkulu aşkın kadını olmaktan ziyade evrendeki tüm güzelliklere, renklere aşık ve giderek aşkın kendisine aşık bir kadın gözü ile bakıyorum. Oyunda da bu özelliğin kendiliğinden ortaya çıktığına inanıyorum.

• 28 Haziran gösterilecek oyun yoğun ilgi nedeniyle 29 Haziran'da da gösterilecek Bu ilginin sebebi nedir?

Oyunumuz henüz daha çok yeni o yüzden bunu her şeyden önce Yapımcımız Hasan Acar'ın projemize inancına, özenli çalışmasına ve toplumumuzda Frida'ya karşı oluşan ilgiyi doğru tespit etmiş olmasına borçluyuz. Buna bir nebze katkımız olabildiyse, oyunumuz daha ileriki dönemlerde daha da fazla seyirci ile buluşacaktır.

'FRİDA VE DİEGO POPÜLARİTEYİ SEVİYOR'

• Frida Diego'ya yazdığı bir mektupta 'Benim acı çeken bir yüreğim var Diego. Seni sevmeye başladığım o günden beri, acı çeken bir yüreğim var. Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın Diego…' diyor. Bazılarına göre 'tutkulu' bazılarına göre ise 'saplantılı' olan Frida'nın aşkını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunun da ipuçlarına yukarıda ister istemez değinmiş görünüyoruz ama her şeyin ötesinde Diego ve Frida'nın aşkı belki de bugün artık yüzlercesini görmeye alıştığımız bir anlamda medyatik aşkların bir atası. Gerek Meksika'da gerek Amerika'da çiftin çalkantılı ilişkilerine dönemlerinde de yoğun bir ilgi var ve görünen o ki her ikisi de popülariteden son derece hoşlanıyorlar. O sebeple zaten dramatik olan ilişkilerine daha da drama kazandırmak için adeta bir çaba içerisindeler. Öte yandan her ikisi de değindiğimiz üzere birlikte oldukları dönemlerde de başka başka ilişkiler yaşıyorlar. Bütün bunları süzdüğümüzde benim gözümde temel olan kalıcı olan ise birbirlerini gerçekten çok sevdikleri. Maddi ve manevi olarak her dönemde birbirlerine sarılmaları ve destek olmaları. İpucu vermemek için bahsetmiyorum ama oyunumuzda da pek çok tiratta bunun öne çıktığını düşünüyorum.

Editör: Haber Merkezi