Günümüzde nüfusumuzun büyük çoğunluğu tarafından kullanılan, akıllı cep telefonlarının ve bu telefonların kullandığı bazı işletim sistemlerinin ve programların tüketicilerin bir mal veya hizmet satın almak için araştırdığı sitelerden haberdar olarak sonra onlara reklam gönderdikleri ve bazı programların da ortam dinlemesi yaparak tüketicilere istenmeyen bir sürü reklam gönderdikleri ile ilgili bir takım söylentiler var, bu konuda TÜDEF olarak sizin görüşleriniz nedir?

Tüketicilere yönelik yaptığımız eğitimlerde en sıklıkla karşılaştığımız sorulardan birisi de, tüketicilerin büyük bir reklam bombardımanı altında olduğu. Sabah işe giderken yol boyu gördüğümüz tabelalar, radyodan dinlediğimiz reklamlar, televizyon izlerken, her saat 15 dakika reklam hesabıyla her saat izlediğimiz 30 tane reklamın dışında, bir de sosyal medya üzerinden bize tabir caizse bizim isteğimiz dışında ulaştırılan reklamlar var. Diğer taraftan yine eğitimlerde tüketicilerimizin verdiği örneklerden de cep telefonlarının ortam dinlediği ile ilgili bazı iddiaları araştırmak ve bu işin dünyada ne halde olduğunu öğrenmek için bir tarama yaptık ve çok ilginç sonuçlara ulaştık.

ARAŞTIRMADA NELER VAR?

Bu araştırmanızda neler gördünüz, bunların kaynakları var mı?

Var tabii. Günümüzde yaygın olarak kullanılan cep telefonlarının ortam dinlemesi yaparak, arkadaşınızla konuştuğunuz bir konuda belirttiğiniz ihtiyacın daha sonradan sosyal medyada size reklam olarak gösterildiği iddiası günümüzün en çok tartışılan konuları arasında geliyor. Bu konuda youtube adlı sosyal medya kanalında yapılan bazı deneylerde de var. İki arkadaş kendi aralarında 'Bankadan kredi alacağım, kredi faizleri nedir?' şeklinde sohbet ettiklerinde birkaç dakika sonra internete girdiklerinde karşılarında banka, banka kartı, tüketici kredisi gibi reklamların çıktığını filme almışlar. Geçtiğimiz yıl (12 Şubat 2019 Kanal 7) bir televizyon kanalı cep telefonlarının ortam dinlediğini ve buna göre kullanıcılara reklam gönderdiği ile ilgili bir haber yaptı. Haberin kaynağını ise Havelsan uyarıyor olarak verdi. Havelsan A.Ş. bildiğiniz gibi 1982 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Yazılım Mühendisliği alanındaki ihtiyaçlarının giderilmesi amacı ile kurulmuş olan bir şirkettir. 1985 yılından itibaren şirket yabancı ortaklarından ayrılarak yüzde 98'i Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı'na ait olan bir kuruluştur. Konu Havelsan gibi bir ciddi kuruluştan geldiği için gerçekten araştırmaya değer bir konu olduğu da ortaya çıktı. Bir medya sitesinde ise 12.07.2019 tarihinde bir yazar şunları yazıyordu: 'Bir cafede otururken ya da herhangi bir mekanda arkadaşınızla yaptığınız sohbetin hemen ardından konuştuğunuz konuyla ilgili reklamların ya da gönderilerin karşınıza çıktığını görmüşsünüzdür. Bundan henüz emin olmayanlar küçük bir deneyle dinlenip dinlenmediklerini anlayabilir. Mesela sessiz bir ortamda telefonunuzda herhangi bir uygulama açık değilken bir arkadaşınızla tatil planlarınızdan, tatil beldelerinden, otellerden bahsedebilirsiniz. Kısa bir süre sonra telefonunuzda muhtemelen tatil reklamları göreceksiniz. Telefon konuşmalarının dinlenmesi bile yeteri kadar ürkütücüyken telefonunuzun yanınızda olduğu her an dinleniyor olma hissi korkunç bir duygu.'

BU İZİNLERİ ASLINDA TÜKETİCİLER VERİYOR

Bu izinleri aslında program indirirken tüketiciler veriyor, öyle değil mi?

Çok doğru. Bu konuda da birçok yerli ve yabancı site de basın organlarında yayınlar yapılmış. Aslına bakarsanız bu izni onlara bilmeden de olsa biz veriyoruz. Akıllı cihazlara indirdiğimiz uygulamalarda bize 'kamera kullanımı, rehber kullanımı, mikrofon kullanımı... İzin verilsin mi?' gibi sorular soruluyor. Biz de çoğu zaman hiç dikkat etmeden evet diyoruz ve bu izni uygulamaya bizzat kendi ellerimizle sunmuş oluyoruz. Örneğin İnternet Haber adlı bir sitede şu bilgiler yer alıyor. Sistem şöyle işliyor: Ortamda söylediğimiz kelimeler, kurduğumuz cümlelerin tamamı kayıt edilmese de bir filtreden geçiyor. Bir veri tabanı oluşturan bu uygulamalar, aynı internette yaptığınız gezintileri takip eden çerezler gibi telefonun mikrofonu sayesinde konuştuğumuz her şeyi takip ediyor. Sonrasında içlerinden belli kelimeleri, kendi reklam ağında bulunan 'anahtar' kelimeler ile karşılaştırıp karşımıza reklam olarak çıkarıyor. Bu anahtar kelimeleri belirleyen ise tabii ki reklam verenler.'

Reklamcılık ve iletişim sektörü milyarlarca dolarlık bir sektör, kim en çok malı tanıtır ve satarsa o başarılı olacak. Pekiyi bu durumda tüketici hakları nerede kalıyor?

İşte bizi Tüketici Dernekleri Federasyonu olarak ilgilendiren konuda bu. Tüketiciye istemediği bir reklam demeti sunmak ve onu gereksiz tüketime yönlendirmek. Burada tüketici hakkı nedir. Ortam dinlemesi veya uygulama indirirken verdiğimiz onaylar olsun her türlü reklamın ardında milyarlarca dolarlık bir sektörün ve en karmaşık algoritmaların en zeki programcıların olduğu gerçeğini de unutmamak gerekiyor. Hangi haberin veya hangi gerçeğin doğru olup olmadığını araştırmak ise gerçekten zor. Tüketiciye mal veya hizmet satmaya çalışan firmaların dışında bu bilinçaltı istenmeyen reklam bombardımanını düzenleyen dünyanın en büyük sosyal medya şirketlerinin de olduğunu da akıldan çıkarmamak gerekiyor. Bir sosyal medya şirketi hakkında yapılan bir yorum da 'Dünyanın en büyük devleti 2.5 milyar kullanıcısı var derken, Türkiye'de ise sosyal medya kullanıcılarının 60 milyona dayandığı' açıklanmıştı. Sosyal medyada çok takipçisi olan bir kişinin herhangi bir ürünün veya hizmeti aldığını ve memnun kaldığını söylemesi de satışları bir saat içinde arttırabiliyor. Londra'nın en çok bilinen alışveriş mağazalarından biri, 'Sosyal medyada çok takipçi sayısı olan bir kullanıcı herhangi bir ürün için tanıtım yaptığında, satışlarda bir saat içinde artış görebiliyoruz' diye konuşuyor. Sosyal medya kullanıcılarına herhangi bir ürün için para ödenip ödenmediğinin belirlenmesinin kolay olmadığını söyleyen Legrand, 'İnsanların hangi ürün için taraflı davranıldığını anlaması zor' yorumunda bulunuyor. Bu ise gizli ve örtülü bir reklam aslında. Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulunda görev yaptığım 17 yıl boyunca bu tür örtülü reklamlara karşı büyük bir mücadele verdik. Müzik klibi içinde görülen bazı markalara ceza vererek başladığımız örtülü reklam mücadelesi şu anda aslında yeni bir alana doğru kayıyor. Bu tür bir sosyal medya takipçisi reklamında gerçekten tavsiye mi örtülü reklam mı olduğu konusunda karar vermek gerçekten zor. İngiltere'de herhangi bir marka sosyal medya kullanıcılarını ödüllendirdiğinde, bu tarz paylaşımlar Tüketici Hakları Koruma Kanunu'na tabi oluyor. Ülkede sosyal medyada bilinen ünlülerin herhangi bir ürünün reklamı için ne kadar para aldıklarını ya da hediye kabul ettiklerini net şekilde açıklamamaları zaman zaman endişelere yol açıyor.

TÜKETİCİ KONSEYİNE GÖTÜRÜLECEK Mİ?

TÜDEF olarak bunu Tüketici Konseyi'ne götürmeyi düşünüyor musunuz?

Bu yıl eğer yapılabilirse konseyin gündemi oldukça yoğun olacak, arabuluculuk, kurullardaki atamalar, gibi birçok sorun var. Tüketici Konseyleri ile ilgili gündeme bu yıl Tüketici Dernekleri Federasyonu olarak cep telefonu-reklam ve tüketici güvenliği ile ilgili konuların bağımsız bir araştırma grubu tarafından araştırılıp, bu konu ile ilgili bir mevzuat düzenlemesi isteyeceğiz. Aslında bu tür reklamlar yalnızca tüketicinin konusu da değil, reklam şirketlerini de konu yakinen ilgilendiriyor. Reklamlardan bir vergi kaybından bile söz edilebilir. Reklamverenler açısından bir değişim olup olmadığı da aslında Ticaret Bakanlığı. Tüketici örgütleri ve Reklamverenler, Reklam Ajansları ortak toplantısında ele alınmalıdır. Koronavirüs salgını öncesi Ticaret Bakanlığı bu tür bir toplantıyı düzenlemişti, ancak bilinen nedenlerle gerçekleştirilmedi. Tüm bu nedenlerden ötürü ülkemizde de böyle bir bağımsız araştırma kuruluşunun kurulması gerçekten önemli. Çünkü bu kadar 'dinledildiği' iddialarına karşın, bunlara gerek olmadığı zaten sosyal medyanın bizi bizden daha iyi tanıdığı dinlemenin büyük bir veri gerektirdiği konusunda görüşlerde var. Eski bir sosyal medya çalışanı yabancı bir iletişim uzmanı şunları söylüyor: 'Sürekli ortam dinlemesi yaparak bu verinin aktarılması ve analiz edilmesinin teknik olarak yüksek maliyetleri olacağını ve şirketlerin bu veriye ihtiyacı da olmadığını söylüyor. Bu şirketler sizin hakkınızda muazzam miktarda bilgiye sahipler ve bu da size neyin reklam olarak sunulacağına dair tahminlerde bulunmalarını mümkün kılıyor. Bu verilerin hepsini gönüllü olarak verdiğimizi düşündüğünüzde daha az efektif olacak bir sistem için bu riskleri almak çok mantıklı bir seçim gibi durmuyor.' İddialar bir yana bizi TÜDEF olarak en çok şaşırtan Havelsan gibi bir kurumun uyarıda bulunması ve bunun da haberlerde yer alması. Öyle ya gizli bir toplantıya girerken cep telefonlarının kapatılması ve bataryalarının çıkarılması gibi sahneleri dizilerde hep görüyoruz. Peki, ya tüketici ne yapacak, bir bölgede gezinirken bir fotoğraf paylaştığında o semtteki kiralık daire ilanları karşısına çıkıyorsa ya da internette bir giysi aradı ise satın aldıktan sonra bile hala aylarca kendisine benzer reklamlar geliyorsa nasıl iptal edecek. Bu tür iptallerin nasıl yapılacağı konusunda da aslında tüketicinin eğitilmesi gerekiyor. Ya gençler ve çocuklar. Onlar her zaman bilinçaltı reklamlara daha açıklar. Bugün ilk öğretime giden bir çok çocuğun bile cep telefonu var, velileri en azından onları aramak ve haber almak için kendileri alıyorlar. Bu tür istenmeyen reklamlar için en azından çocuk ve gençlerin telefonlarının reklam ve ortam dinleme ayarları iptal edilmeli.

Bir elektrikli diş fırçasının bile bu tür bir ortam dinleme izni olduğu söyleniyor, bununla ilgili neler söylersiniz?

Evet var, elektrikli şarjlı bir diş fırçası bile bu yetkileri istiyor. Bir örnek vereyim: ismini belirtmeden diş fırçası için aplikasyon var, dişinizin nerelerini ne kadar fırçaladığınızı, uyguladığınız baskıya ve süresine kadar (hatta diş doktorunuzdan alacağınız randevuya kadar) takip eden onaylı bir program. Yüklemek için de hem kameraya hem de mikrofona ulaşım izni istiyor. Bir diş fırçası uygulaması neden kamera ve mikrofon izni ister ki? Bir tüketicimiz şirketlerine yazdığında bunun rutin olduğunu söylüyorlar. Hadi bu diş fırçası ya diğerleri.

RTÜK bu konuda bir uyarı yaptı mı?

RTÜK ise kendi internet sitesinde bu tür reklamların aslında dijital ayak izinden kaynaklandığını da söyleyerek, şu bilgilere yer veriyor: 'Attığınız her email, arama motorlarında yaptığınız her arama, internette üye olduğunuz her platform, sosyal medyada yaptığınız tüm paylaşımlar ve beğeniler dijital ayak izlerinizin oluşmasına neden oluyor' şu tavsiyelere uyarak bu dijital izlerinizin istismar edilmesini engelleyip dijital güvenliğinizi sağlayabilirsiniz: Sosyal medya hesaplarında gizlilik ayarlarını yapmak. Kullanılan tüm cihaz ve uygulamaların gizlilik ayarlarını gözden geçirilmek ve emin olunmayan uygulamalara onay vermemek. Aralıklarla kendi isminizi arama motorlarında aratmak, geride bıraktığınız ayak izlerinizi gözlemlemek ve sizi rahatsız edenleri ortadan kaldırmak. Ücretsiz olarak kullanımınıza sunulan birçok uygulamanın sizin bilgileriniz karşılığında bu hizmetleri verdiğini unutmamak. Bu sektörde, yıllarını vermiş bir yazılım uzmanı arkadaşımla bu konuyu görüştüğümde bana şunları söylemişti: 'Sosyal medya kadar bu kadar büyük bir hizmeti kimse kimseye bedava vermez, verileri satmıyoruz derler ama arada bir de veri satmaktan ceza alırlar. Bu dünyanın en büyük sektörü artık, iletişim sosyal medya ve reklamcılık bir araya geldiğinde tüketicinin tek kurtuluşu elindeki cihazın yetkilerini kapatmasını bilmek, tüketici örgütlerinin yeni eğitim alanı bu olmalı bence', 'Kapattığında ne kadar sürecek bu veya gerçekten kapatabilecek mi'?, diye sorduğumda ise boynunu büktü. 'Yani' demekle yetindi.

Editör: Haber Merkezi