• Avukatların bir günü nasıl geçer?

Sabahları adliye koridorlarında duruşma beklemekle, ardından icra dairelerinde dosya takip etmek, kalan vakitte ofiste dilekçeleri yazmak ve müvekkillerle görüşmekle geçiyor diyebilirim. Bunun haricinde mola verme bir kahve içebilme için çoğu zaman vaktimiz kalmıyor. Öyle ki bazı günlerde gün içerisinde yemek molası için bile vaktimiz kalmıyor.

• Yapılan bir araştırmada Türkiye'de en mutsuz mesleklerin başında avukatlık geldiği saptandı. Sizce bunun sebepleri neler?

Bu araştırmadan benim de haberim var. 60 farklı meslek grubundan bin 670 kişinin katıldığı bir anketten Türkiye'de en mutlu meslek grubu tasarımcılar, en mutsuzlar ise avukatlar çıktı. Mutsuz olan avukatların sahip oldukları değerlere baktığımızda; yaratıcılık, eşitlik, özgürlük, eğlence, kendini yönetme ve başarılı olma değerlerinin çok yüksek olduğunu görüyoruz. Avukatlık mesleğinin doğasını düşündüğümüzde bu değerlere sahip insanların mutlu olması pek de mümkün görünmüyor. Mutlu olan avukatlarda da bu değerler düşükken, gelenekçilik, güç ve güven değerlerinin yüksek olduğunu görebiliyoruz. Avukatlar meslekleri gereği genelde müvekkillerin 'beni kurtar' çaresizliğine çözüm aradıkları için belki de karşılıklı etkileşimden kaynaklı bir mutsuzluğa sürükleniyor olabilir.

'REKABET ORTAMI DOĞDU'

• Türkiye'de yaklaşık 120 bin avukat var. Beş sene içerisinde avukat sayısının 200 bin olacağı belirtildi. Bu durumun mesleki sıkıntıları size göre ne olur?

Çoğu meslekte olduğu gibi avukatların da mesleğe başladıkları ile senelerde yaşadığı zorluklar azımsanacak gibi değil. Özellikle hukuk fakültelerinin ve hukuk mezunlarının çok hızlı bir şekilde artması ister istemez bir rekabet ortamının doğmasına yol açtı. 100 bine yaklaşan avukat sayısı, mesleğe yeni başlayan avukatlar için hem iş bulma sorunu oluşturmakta hem de iş bulan genç avukatlar için zorlu şartlarda ve düşük ücretlerle çalışma sorunlarını ortaya çıkarmaktadır. Çözüm amaçlı olarak hem Türkiye Barolar Birliği'nin hem de Adalet Bakanlığı'nın yapmış olduğu çalışmalar hali hazırda bitmese de özellikle genç avukatların yaşamış olduğu sorunlara çözüm aranmaktadır. Mesleğin temeli olan bağımsızlık ve bağımsız çalışma kavramını ciddi ölçüde zedelemek gibi olumsuz sonuçlara yol açabilecek sorunlar da bir an önce çözülmelidir.

MESLEKİ SORUNLAR

• Size göre avukatların can ve mal güvenliği konusunda eksiklikler var mı?

Mesleki anlamda şiddete maruz kalan ya da yaşamına son verilen meslektaşlarımızın olduğunu biliyoruz fakat bu rakam diğer bazı mesleklere oranla daha düşük. Ama son dönemde sıkça gündeme gelen avukat intiharları, mesleki açıdan bazı sorunları da ön plana çıkartmıştır. Bazı milletvekilleri, meclisin avukat intiharları ve avukat cinayetleri ile ilgili araştırma yapılmasını talep etti. Hakim ve savcı kadrolarında ki yetersizlik hukuk fakültesi mezunlarını ister istemez avukat olmaya yönlendirmektedir. Bazı kitleler tarafından yapılan açıklamalar da, avukatlık kanunun yeni döneme ayak uyduramadığı ve iş yaşantısına bağlı olarak sosyal sorunları ortaya çıkarttığını bildirilmiştir. Avukatlık kanunu üzerinde ki yeniliklerin bu yaşanılan problemlerin önüne geçileceği tahmin edilmekte, avukatlık sınavı, hukuk şirketi kurma gibi kavramların sonrasında daha sağlıklı çalışma ortamları ortaya çıkartılacaktır.

• Türkiye'de özellikle son zamanlarda hukuka olan güven konusunda sizce neden bir tartışma var?

Türkiye'nin hukukun üstünlüğü konusunda 113 ülke arasında 99'uncu sırada olduğuna dair bir araştırma daha yapılmıştı. Bu konu medyada da yer almıştı. Hukukun üstünlüğü kavramını, ayrımcılık yapmaksızın herkesin hukuk karşısında hesap verebilir olması ve hukuki sistemin yeteri kadar anlaşılır, tutarlı ve temel insan haklarıyla uyumlu olması olarak tanımlanabilir. Hukukun uygulanış biçimi ve araçlarının yanı sıra, hukuk uygulayıcılarının, yani hakim ve savcıların da yeteri kadar kalifiye ve tarafsız olmaları da hukukun üstünlüğünü belirleyen faktörler olarak dikkate alınabilir. Bence bu tartışmalar da bu ilkelere ne derece uyum sağladığımızdan kaynaklanıyor.

'DEVLETİN DOKUNDUĞU HER ŞEY HUKUKA DÖNÜŞÜR'

• Size göre bu tartışmalar hangi durumda sona erer?

Bütün hukuk, insan içindir. Bu yüzden hukuk, yangında kurtarılacak ilk gereçtir. Ancak yaşanan deneyler göstermektedir ki, hukukun her şeyin üstünde olduğu bilincinin gelişmediği bir toplumda insan için olan hukuku, hukuk bilincini ve hukuk toplumunu, dolayısıyla sağlıklı özgürleşmeyi yaratmak çok güçtür. Anayasal, idari ve adli yargı sistemleri, erkleri elbette bunu sağlar, sağlayabilir, sağlamalıdır. Yeter ki bu erkler, bağımsız ve özgür olsun. Elbette yargıçlar da, hukuka, yasaları uygulamak ve uygularken yorum disiplinine uymak; anayasaya, yasalara ve hukuka uygun vicdani kanıya göre hükümler kurmak zorundadırlar. Hukukun üstünlüğü ilkesinin benimsendiği ve yaşama geçirildiği bir ülkede, bütün hukuksal işlemler ve kimi eylemler hukukun soğukkanlı mantık süzgecinden geçirilir. Devletin dokunduğu her şey hukuka dönüşür. Ancak böylelikle, toplumda hukuksal güven ve yarına inanç sağlanır. İnsanoğlunun bulduğu biricik çare budur. Toplum katmanlarında ve yönetimde hukukun ayak bağı olarak görüldüğü ve yargının önüne çıkmaktan kaçınıldığı sürece demokrasi bir düştür, huzur, güven bir düştür. Yazılı ve görsel basında, hatta bilimsel toplantılarda, hukukun üstünlüğü yerine daha sık kullandığımız ilke hukuk devletidir.

'ARABULUCULUK İŞ YÜKÜNÜ AZALTTI'

• Arabuluculuk sistemi avukatların ya da adli mercilerin iş yükünü azalttı mı?

Dünyadaki gelişimine paralel olarak arabuluculuk ülkemizde 1990'lı yılların sonu itibarıyla, özellikle başta akademik çevrelerce üzerinde durulan ve tartışmalar yapılan ve bilimsel makaleler, raporlar yazılan bir konuydu. Konu hakkındaki bilimsel tartışma ve çalışmaların istenen yoğunluğa ulaşması ile birlikte bu konuda yasa çalışmaları yapmak için bir bilim komisyonu kuruldu. Komisyonunun uzun süre dünya örneklerini inceleyerek yaptığı çalışmanın sonunda 03.06.2008 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen 'Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı' 7 Haziran 2012 tarihli oturumunda kabul edilerek yasalaştı. Arabuluculuk sisteminin benimsenmesindeki en önde gelen amaçlardan birisi yargının iş yükünü azaltmaktır. Uyuşmazlıklar mahkemeye gitmeden, gittiyse de mahkemenin karar vermesine gerek kalmadan arabuluculuk yoluyla çözüme kavuşturularak mahkemelerin bakmakta olduğu dava sayısını azaltma amacı güdülmektedir. Devlet daha önce adliye ve hakim sayısını artırarak yargının aşırı iş yükü problemini aşmaya çalıştı. Ancak dünyanın en büyük ülkesi olmamamıza rağmen dünyanın en büyük adliyelerine sahip olmamız bile bizdeki iş yükünü kaldırmaya yetmedi. Bu nedenle devlet uyuşmazlıkları mahkemeye gitmeden çözüme kavuşturmanın en etkili yolu olan arabuluculuk yolunu geliştirmeyi benimsedi. Şu anda ülkemizde uygulanan arabuluculuk sistemi bu politika ve ihtiyacın sonucudur.

GENÇ AVUKATLARA TAVSİYELER

• Avukatlık mesleğine yeni başlayan arkadaşlarla ne gibi tavsiyeleriniz olur?

İlk verebileceğim tavsiye kendilerine güvenmeleridir. Bir müvekkil adayı sizinle çalışmaya başlamadan önce doğru adreste olduğunu hissetmelidir. Yaptığınız her görüşmede ona güven telkin edemiyorsanız, müvekkil adayı hemen yeni bir avukat arayışına başlayacaktır. İlk temas sırasında, yüz yüze, telefonda veya e-mail yoluyla olsun, sadece bilgi sahibi olduğunuzu değil, aynı zamanda konuyu en iyi şekilde ele alacak deneyime de sahip olduğunuzu göstermelisiniz. İtibar, herhangi bir iş dosyasından çok daha önemlidir. Meslek hayatınız boyunca bu ilkeden asla vazgeçmeyin. Başkalarına destek olmaya her zaman hazır olun. Başkalarına iyilik yaptığınızda, başkaları da size iyilikler yapmaya başlar. Bu nedenle, iş çevremizdeki herkese yardımcı olmak için çalışmalıyız. İş çevrenize yeni işler göndermeye başladığınızda onlar da aynısını yapacaklardır. Bu şekilde herkes kazanacaktır. Bununla birlikte iş yükü her ne kadar fazla olsa da kendinize az da olsa zaman ayırın. Ofiste uzun saatler geçirmekle, üretken olmayı asla karıştırmayın. Zaman zaman hiç işinizin olmadığı günler, haftalar veya aylar olabilir. Böylesi durumlarda, gelir, giderlerinizi, nakit akışınızı doğru yönetebiliyorsanız ve mali krizlere aynı ay içerisinde girmiyorsanız, bu durumda alarma geçmek yerine evrenin size verdiği mesajı alın. Ofisinizden çıkın ve kendi kendinizin patronu olma özgürlüğünü yaşayın. Korkmayın. İşiniz sizinle birlikte var olmaya devam edecektir.

Editör: Haber Merkezi