Fotoğraf çekmeye merak saran Nilgün Hanım, çevresindeki amatör fotoğrafçılarla birlikte doğa gezilerine katılır. Bir fotoğraf avcılığıdır bu geziler. Kent ve doğa fotoğrafları çeker. Sonra ise portre fotoğraflarına yönelmek istemektedir.

Kurslara katılıyor, kitaplar okuyordur ama fotoğrafın ustalarını da öğretmen bellemiştir. Her sanat dalında ilk kulaç atmaya başlayanların yaptığı gibi.

Çünkü, fotoğraftan resme, şiirden müziğe dek bir sanat dalına ömrünü vermiş her insanın yaptıkları, dikkatle incelendiğinde bir atölye işlevi görür genç sanatçılar için.

***

'Örneğin bir Ara Güler, son karesine değin izlenecek ustaydı onun için. Türkiye tarihinin bir özetiydi çektiği fotoğraflar. Hele Afrodisyas kazısından önce çektikleri belleğine iyice kazınmıştı. Nasıl kazınmasın ki? Aykırı ayrıntılarla doluydu her kare. Eski bir kentin üzerinde ekip biçenler mi ararsın, şıra çıkarmak için lahitlerde üzüm ezenler mi, kimi antik taşları ve sütunları derme çatma evlerinin duvarlarına karıştıranlar mı?.. Neler neler!.. Sonunda Kenan Erim gibi bir arkeolog kolları sıvamış, otuz yıllık kazı sonunda kan-ter içinde yüzyıllardır uyuyan kenti gün yüzüne çıkarmıştı.'

İlk kişisel sergisinin açılışında ise şöyle düşünür Nilgün Hanım:

'Ah, Ara Güler de aralarında olsa, yüreklendirici bir konuşmayla kurdeleyi kesseydi, ne iyi olurdu! Belki bir gün yüzyüze gelirlerdi ustayla. Ondan öğrenecekleri çok şey vardı elbet. Her usta bir atölye niteliğindeydi öğrenme aşamasında.'

***

Nilgün Hanım kim mi?

O bir roman kişisi.

Kurmaca bir insan…

Ahmet Günbaş'ın gençlik romanı 'Foça'da Aşkla' romanının (*) sayfalarında yaşıyor.

Ama, Türkiye'de yüzlerce, hatta binlerce fotoğraf tutkununun usundan geçenlerdir onun düşündükleri…

***

Ara Güler…

Fotoğraf sanatının (O sanat olarak görmezdi. Kendini 'muhabir' olarak nitelerdi, sanatçı olarak değil ama…) yaşayan en büyük çınarıydı.

Artık bu tümceden 'yaşayan' sözcüğü düştü.

Son yıllarda, ileride anılırken portresini 'leke'leyecek kareler de eklemişti yaşamına…

***

'Leke'…

Öncelikle olumsuz bir çağrışım yaratıyor…

'Kir' gibi…

İster manzara resmi yapsın, ister portre, isterse soyut bir renk şöleni yaratmaya çalışıyor olsun…

Tuvalin başındaki bir ressam içinse bambaşkadır anlamı…

Da…

Ben, evet, 'kir' anlamıyla kullandım…

Nedense, onları da ekledi yaşamına…

***

Ama onlara karşın, yani kendine karşın bile, fotoğraf sanatında yaptıkları ayrı bir yerde…

Ayrı bir yerde duruyor, duracak…

Güle güle usta!

Fotoğrafların nice insan için atölye olmaya devam edecek…

_________________________

Ahmet Günbaş, 'Foça'da Aşkla', Yitik Ülke Yayınları, Birinci Baskı: Ekim 2017, İstanbul.