TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez, 15 Haziran Toprak Bayramı'na ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Suiçmez, 'Açlığın, yoksulluğun, eşitsizliklerin yaşandığı bir dünyada ülkemiz sahip olduğu zengin toprak varlıklarını çok iyi korumak ve geleceğe aktarmak zorundadır. Toprak ve su gibi temel varlıklar sadece ülkelerin ve o ülkede yaşayan insanların değil, tüm canlıların ortak malıdır. Bundan dolayı da bu üretim faktörlerini korumak, sürdürülebilir kullanımını sağlamak ve insanoğlunun hor kullanımından alıkoymak herkesin ortak sorumluluğundadır. Toprak yaşamdır, candır' diye konuştu. Toprak Bayramı tarihçesini hatırlatarak, 'Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından 11 Haziran 1945 tarihinde kabul edilen 4753 sayılı 'Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'; toprağı olmayan ya da yetmeyen çiftçilerin aileleriyle birlikte geçimlerini sağlayacak ve işgüçlerini değerlendirecek ölçüde toprak edinmeleri amacıyla çıkarılmıştır. Ülke gerçeği için gerekli olan toprak reformu kapsamında yasalaşan Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu sonrasında, TBMM`de 15 Haziran 1945 tarihinde 4760 sayılı Toprak Bayramı Kanunu kabul edilmiştir. Yasaya göre; 'Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu`nun kabul edildiği 11 Haziran tarihini takip eden Pazar günü her yıl Toprak Bayramı olarak kutlanır.'

'TOPRAK İÇİN ÇALIŞMALARI KİM YAPACAK?'

Suiçmez, oda olarak, ülkeyi yönetenlere şu soruları yöneltti: 'Detaylı toprak etütleri ve haritalama çalışmalarını kim yapacak, neden yapmadı, ne zaman yapılacak? 2022 yılında; farklı kullanım amaçlarını dikkate alarak nitelikli toprakları koruyarak tüm sektörlere arazi tahsisi sorununu çözmek için ülke ve bölge il düzeyinde arazi kullanım planları mevcut olmayıp, çeşitli ölçeklerdeki imar planları ile verimli topraklarımızı ve tarım arazilerimizi hoyratça yok ediyoruz. Kalkınma Planı (2019- 2023), toprak bilgi sistemine dayalı tarımsal arazi kullanım planlarının hazırlanması tamamlanacaktır. Tarımsal arazi kullanım planlarını kim yapacak, neden yapmadı, ne zaman yapılacak? 2022 yılında, topraklarımızı ve tarım arazilerimizi koruması gereken 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, 4342 sayılı Mera Kanunu, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun, 6831 sayılı Orman Kanunu koruyucu hükümlerine rağmen, sürekli getirilen yeni istisna maddeleriyle topraklarımız yok olmakta, verimli arazilerimiz, meralarımız, zeytinliklerimiz, özel ürün arazilerimiz konut yapımı, sanayi ve enerji yatırımları, madencilik faaliyetleri ile talan edilmektedir. Kalkınma Planı (2019-2023), tarım arazilerinin tarım dışı amaçlı kullanım baskısını azaltacak düzenlemeler tamamlanacak ve denetimler artırılacaktır. Tarım arazilerinin korunması, etkin kullanımı ve yönetimi sağlanacaktır. Soruyoruz; Ne kadar tarım arazimize amacı dışında kullanılmak üzere izin verilmiştir? Tarım arazilerimizi kim koruyacak, neden korumuyor, ne zaman koruyacak? 2022 yılında; tarımsal işletmelerin güncel durumunu bilmiyoruz. Tarımsal üretimin temel öğesi olan toprakların gerek mülkiyet dağılımı gerekse yetersiz işletme genişliği ve parçalılık yönünden sorunları devam etmektedir. Kalkınma Planı (2019-2023), tarım sayımı yapılacaktır. Küçük aile işletmeleri korunurken, tarım işletmelerinin ölçeklerinin yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğüne ulaşması için başta kiralama olmak üzere arazi edinimine yönelik çalışmalar yürütülecektir. Tarım arazilerinin miras ve satış yolu ile bölünmesi önlenecek, mirasçılara arazi ediniminde finansal destek sağlanacaktır. Arazi toplulaştırma çalışmalarına sulama yatırımları ile entegre bir şekilde devam edilecek, tescil işlemlerinin hızlandırılması için düzenlemeler yapılacaktır. Soruyoruz, tarım sayımı 2001 yılından beri neden yapılmadı, kim yapacak, ne zaman yapacak? Toprak mülkiyet sorunları ne zaman çözülecek? Tarım arazilerinde arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri ne zaman ve nasıl tamamlanacak?'

Sorunların çok olduğunu belirten Suiçmez, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Sorularımız çok, çözüme yönelik somut adımlar ise maalesef yok. Toprak gıdanın başladığı yerdir. Gıdamızın yüzde 95'i doğrudan ya da dolaylı yollarla topraktan gelir. Sağlıklı ve yüksek kaliteli gıda ancak sağlıklı topraklarda yetişir. Topraklar dünyadaki biyoçeşitliliğin dörtte birini bünyesinde barındırır. Karbon döngüsünde önemli rol oynayarak iklim değişikliğiyle mücadele ve ona adapte olma konusunda da yardımcı olur. Topraklar suyu depolayarak ve filtreleyerek sellerin ve kuraklığın olmasını engeller. Toprak sınırlı bir doğal kaynaktır. Canlı bir varlık olan toprak, kaybedildiğinde veya bozulduğunda insanların yaşam süresi gibi kısa bir sürede tekrar oluşamaz. Bugün ülkemizde tarım arazilerimiz potansiyel sınırına ulaşmış, bir avuç yeni arazi olanağı neredeyse kalmamıştır. Buna karşın, altyapının götürüldüğü her arazide, her türlü yatırımın gerçekleştirilmesi mümkün iken, tarım arazilerine yönelik yapılaşma/betonlaşma girişimlerinin halen sürmesi vahim bir durum yaratmaktadır. Oysa, toprakların korunması gıda güvenliği ve sürdürülebilir gelecek için büyük önem taşımaktadır.' Toprak konusundaki ana sorunlara dikkat çeken Suiçmez, şöyle devam etti: 'Ana sorun, toprak kullanımı sorunudur. Sorun, tarımsal yapının bozuk olması, tarımsal işletmelerin küçük, parçalı, dağınık veya çok büyük olması, eğimli arazilerin yeteneklerine uygun kullanılmaması nedeniyle erozyona, sel baskınına, toprak kaymasına uğraması; toprakların yanlış tarımsal ve denetimsiz sanayi, karayolu, madencilik faaliyetleriyle kirletilmesi; tarımsal nüfusun sağlıklı bir şekilde azaltılamaması sonucu yaşanan göç ve sağlıksız kentleşme, bazı bölgelerde yarı feodal yapının halen sürmesi; orman, mera, kıyı, sulak alanlar, gen kaynakları gibi doğal varlıkların hızla yok olması; ülkenin toprak ve arazi varlığının ve sorunlarının tam olarak bilinmemesi; yanlış ve yanlış tarım politikaları nedeniyle bitkisel ve hayvansal ürünler açısından kendine yetmez duruma düşürülen ülkemiz insanının açlığı yaşamamasıdır. Dolayısıyla sorun ne tam sanayileşebilmiş, ne tam kentlileşebilmiş, ne tam beslenebilen, ne de tam olarak doğal kaynaklarını koruyabilen ve geliştirebilen bir ülkede, geleceğe güvenle bakamama sorunudur.'

Editör: Haber Merkezi