Libya, ABD'nin Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmeye yönelik Büyük Ortadoğu Projesi'nin kurbanlarından biri...

'Arap Baharı' rüzgarlarının yakıp kavurduğu bir ülke...

Ve o zamandan beri büyük bir krizin içinde.

***

Türkiye, Libya lideri Muammer Kaddafi'nin devrilmesiyle Ortadoğu'daki en güçlü müttefikini kaybetti...

Daha sonra doğan kriz, bu ülkede yürütülen vekalet savaşları nedeniyle bir türlü çözülemedi...

Gerçi şu anda ortada BM tarafından tanınan bir hükümet var... Ama ülke bölünmüş durumda olduğu için hükümet yalnızca başkent Trablus'u denetleyebiliyor.

***

Türkiye, uzunca bir süredir Doğu Akdeniz'deki çıkarlarını savunabilmek için bu hükümeti destekliyordu...

Hükümete muhalif gücün lideri Hafter'in Rusya'dan ve Birleşik Arap Emirliklerinden aldıkları destekle Trablus'u kuşatması üzerine, bu destek, Doğu Akdeniz'deki sondaj alanlarının belirlenmesini ve BM tarafından tanınan Serrac hükümetine askeri yardımı içeren iki anlaşmayla resmileştirildi...

Askeri anlaşma, Serrac Hükümeti'nin talebi üzerine Libya'ya asker gönderilmesini de içeren kapsamlı bir anlaşmaydı... Anlaşmanın TBMM'den geçirilmesinin hemen ardından Serrac, Türkiye'den asker talebinde bulundu ve Türkiye de 'çağrıya icabet edeceğini' açıkladı.

***

Bu noktadan sonra Libya krizi bir anda uluslararası bir kriz haline geldi...

Önce ABD Dışişlerinden bir yetkili anlaşmayı 'işe yaramaz ve provokatif' olarak niteledi...

Hemen ardından Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, 'Üçüncü ülkelerin müdahalesi krizin çözümüne katkı sunmaz ancak üçüncü ülkelerin soruna doğrudan çözüm bulma ve çatışmanın taraflarına çözüm konusunda yardımcı olma girişimleri her zaman memnuniyetle karşılanır' sözleriyle askeri müdahaleye karşı çıktı... Ardından Putin'in çağrısıyla Libya'da savaşan taraflar Türkiye ve Rusya liderlerinin de katıldığı bir toplantıda biraraya getirildi.

***

Bu toplantıdan somut bir sonuç çıkmayınca Almanya Başbakanı Merkel, daha kapsamlı bir toplantı için çağrı yaptı...

Geçtiğimiz günlerde Almanya'da gerçekleşen Libya zirvesine Konferansa, ev sahibi Almanya'nın yanı sıra Türkiye, ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri, İtalya, Mısır, Cezayir, Kongo ile Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Afrika Birliği ve Arap Birliği temsilcileri katıldı...

Toplantının özelliği, Yunanistan dışında Libya'da savaşan iki tarafı destekleyen ülkelerin hemen tümünün yanı sıra BM ve AB gibi uluslararası kuruluşların temsilcilerinin de hazır bulunmasıydı...

Zirvenin ardından Almanya Başbakanı Angela Merkel tarafından açıklanan sonuç bildirgesinde, 'birleşik, kapsayıcı ve etkin bir hükümetin kurulması', 'ateşkesin uygulanmasını kontrol edecek ve denetleyecek teknik komiteler oluşturulması için BM'ye çağrıda bulunulması' ve 'ateşkesin başlamasından itibaren taraflara ve destekçilerine askeri destek verilmesinin durdurulması' çağrıları yapıldı.

***

Krizin bu kısa 'seyir defteri', olayın nasıl hızla büyüdüğünü ve yerel bir çatışma olmaktan çıkıp dünyanın neredeyse hemen tüm büyük güçlerinin pazarlık masasına oturduğu uluslararası bir krize dönüştüğünü gösteriyor...

İşin ilginç tarafı, bu kapsamlı müdahale ve pazarlıklar sonucu ortada ne gerçek bir ateşkes ne de bir 'uzlaşma' var...

Ve hemen tüm taraflar başlangıçtaki pozisyonlarını koruyorlar.

***

O zaman şu soruyu sormak gerekiyor: Olay neden bir anda böyle büyüdü?...

Bu sorunun cevabını, zirvenin ardından bir açıklama yapan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, şu sözlerle veriyor:

'Üç noktaya değinmek istiyorum; hiçbir şekilde Libya'daki duruma askeri bir çözüm bulunamaz. Tüm katılımcılar, birkaç kez bu ifadeleri kullandı. Çatışmanın tarafları da aynı şekilde bu fikirdeydi. Tüm katılımcılar çatışmaya ve Libya'nın iç işlerine müdahale edilmesinden kaçınılması konusunda fikir birliğine vardılar. İkinci olarak da tüm aktörlerden çatışmayı tırmandıracak her türlü eylemden kaçınma çağrısında bulunduk. Hem katılımcılara, hem de uluslararası kamuoyuna, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin silah ambargosuna saygı göstermeleri çağrısında bulunuyorum.'

***

Kısacası; Almanya zirvesinden çıkan tek somut sonuç, Türkiye'ye 'Libya'ya askeri bir müdahalede bulunma; bir müdahale gerekirse bunu BM bayrağı altında yaparız' mesajı ...

İşin ilginç tarafı, bu mesajın altında Türkiye'nin de imzası var...

Bakalım bundan sonra ne olacak?