ASO Eylül ayı meclis toplantısında konuşan ASO Başkanı Nurettin Özdebir, pandemi sürecindeki belirsizlikler ve yurt içinde düşük talep seviyesinin büyüme dinamiklerini olumsuz yönde etkilediğini belirterek, 'Son aylardaki toparlanmaya ve 2019'un çok iyi bir yıl olmamasına rağmen Türkiye ekonomisi hala pandemi öncesi seviyeye gelememiştir. Hem dış talep hem de iç talepte beklenen artışın ortaya çıkmaması, ekonomik dengelenme sürecini yavaşlatmaktadır. Belirsizlikler risk algısını artırmakta ve her geçen gün yatırım iştahı azalmakta, sağlık sorunu ortadan kalkmadan ekonominin tam olarak normalleşmesi mümkün gözükmemektedir. Buna rağmen virüsle yaşamayı öğrenmeli ve bu doğrultuda işlerimize devam etmeyi başarabilmemiz gerekir. Bazı makroekonomik göstergeler ekonomik direnci desteklese de, ülkenin yüklü dış finansman ihtiyacı ve ekonomi dışı belirsizlikler TL üzerindeki baskının devam etmesine neden olmakta, kırılganlıklar varlığını korumaktadır' şeklinde konuştu.

'GÜVEN SORUNU SÜREKLİ KUR ATAKLARINA NEDEN OLMAKTADIR'
Mevcut durumda en önemli sorunun TL'ye karşı güven sorunu olduğunu belirten Özdebir, 'Güven sorunu sürekli kur ataklarına neden olmaktadır. Kalıcı bir çözüm önerisi ortaya koyamadığımız sürece TL'ye karşı güven algısını oluşturmak zorlaşmaktadır. Bu şekilde devam ettiği sürece ülke ekonomimiz sürekli kur ataklarına maruz kalacak ve her atağın ardından kur daha yüksek bir seviyede dengelenecektir. Başka ülkelerin bastığı parayı, farklı ülkelerden ödünç aldığın parayla dizginlemek yerine kendi bastığın parayı güçlendirecek ve yönlendirecek bir politika tercihi ortaya koymamız gerekmektedir' ifadelerini kullandı.

'SON DÖNEMDE TASARRUF SEVİYEMİZ OLDUKÇA DÜŞTÜ'
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın 'Büyümeye ulaşmak için ihracat, katma değerli üretim ve istihdama daha çok yoğunlaşılacak' sözlerini hatırlatan ASO Başkanı Özdebir şunları kaydetti: 'Özellikle son dönemde pandemi süreci ile bozulan dengenin yeniden sağlanması için belirlenen stratejik adımlar ekonominin dengelenmesini sağlamada önemli katkılar sağlayacaktır. Son dönemde tasarruf seviyemiz oldukça düşmüştür. Tasarrufların artırılmasında öncelik kamuda yapılacak olan tasarrufla mümkün olacaktır. Planda, kamu tasarruflarında ciddi bir artış göze çarpmaktadır. Kamu tüketiminin 2021 yılında 2,2 oranında azalması ve sabit sermaye yatırımlarının 2021 yılı itibariyle 6,2, sonraki yıllarda 7 ve 7,1 oranında artış beklentisi, ekonomide üretimin devamlılığı ve artışı açısından büyük önem taşımaktadır. Artan tasarrufların, özel sektörün yatırımlarında finansman kaynağı olarak kullanılabilecek olması büyük önem arz etmektedir. Dış ticarette ortaya çıkan dengelenme süreci ekonominin dinamizmini bozmaktadır. Bu sıkıntılı dönemde dahi ithal lüks tüketim mallarına talep artışı hala devam etmektedir. Bize düşen görev, ithal ikameci bir politika tercihi ile ithalatımızı azaltıp ihracatımızı arttırmaktır. Planda 2023 yılında 1,3 milyar dolar cari fazla veren bir ekonomi hedefimiz bulunmaktadır. Ülkemizin cari fazla verebilmesi için üretim gücünün, katma değerli üretimin ve verimliliğin artması gerekmektedir. Bunu gerçekleştirmek zor ama yapabilecek güç bizlerde bulunmaktadır. Ülke olarak ciddi bir dönüşüme ihtiyacımız var. Bu dönüşümü sağlayabilmek için tek çare üretmektir. Üretimi artıracak olan güç de sanayi sektörüdür. Tüm mekanizmalarımızı, desteklerimizi bunun üzerine kurgulamak zorundayız.'

'ÜÇÜNCÜ ÇEYREKLE BİRLİKTE EKONOMİMİZİN YENİDEN POZİTİF BÜYÜME RAKAMLARINA ULAŞMASI MUHTEMELDİR'
İkinci çeyreğin Covid-19 virüsünün yaşandığı ve birçok sektörde üretim ve hizmetlerin durduğu ya da yavaşladığı bir dönem olduğunu hatırlatan Özdebir, 'Geldiğimiz noktada ekonominin beklenenden daha hızlı toplandığı görülmekte ve üçüncü çeyrekle birlikte, ekonomimiz yeniden pozitif büyüme rakamlarına ulaşması muhtemeldir. Sanayi üretimi üçüncü çeyrekle birlikte Ocak-Şubat ayları ortalamasını yakaladı. Ekonominin arz tarafı olan sanayi üretiminde bir toparlanma mevcut iken, talep tarafı olan perakende satışlarda daha yüksek bir ivmelenme gerçekleşti. Bu rakamlar son dönemde ortaya çıkan kredi hacmindeki artışın üretimden daha çok tüketime yansıdığını gösteriyor. Tüketim artışına rağmen bu artış maalesef üretime değil, ağırlıklı olarak ithalata gidiyor. Bu da ithalat yoluyla enflasyonun yukarı yönlü hareket etmesine neden oluyor' şeklinde konuştu.

'MERKEZ BANKASININ KARARLI BİR ŞEKİLDE PARASAL SIKILAŞTIRMAYA GİTMESİ, BEKLENTİLERİN YÖNETİMİ AÇISINDAN OLUMLU SONUÇLAR VERECEKTİR'
Yüksek miktarda bir parasal genişlemeye şahit olunduğunu, lakin bu parasal genişlemenin üretimden daha çok tüketime gittiğini belirten Özdebir, 'Artan kredi hacmindeki genişlemeyi yeterince sanayiye yönlendiremedik. Enflasyonda yukarı yönlü beklentiler artıyor. Özellikle kur ataklarının enflasyon üzerindeki geçişkenlik etkisi ile enflasyon beklentilerinin yukarı yönlü hareketini güçlendiriliyor. Enflasyonla mücadelede Merkez Bankasının kararlı bir şekilde parasal sıkılaştırmaya gitmesi, beklentilerin yönetimi açısından olumlu sonuçlar verecektir. Merkez Bankasının son dönemde atmış olduğu adımlar önemli ve yerinde olup, piyasa güvenini tam olarak sağlayana kadar bu tür adımlara devam etmesi daha faydalı olacaktır' değerlendirmesinde bulundu.
Fiyat istikrarının sağlanmasında verimliliğin hayati öneme sahip olduğunu belirten Özdebir, sanayi sektörünün diğer sektörlere göre daha yüksek verimlilik artış oranlarına sahip olduğunu, özellikle imalat sanayisinin geliştirilmesinin ekonominin genelinde verimliliği artırarak, uzun vadeli reel büyüme ve refah beklentilerini yükselttiğini söyledi.

Editör: Haber Merkezi