Türk Eğitim Derneği düşünce kuruluşu TEDMEM, 2020 Eğitim Değerlendirme Raporunu yayımladı. Raporda uzaktan eğitim sürecinde yaşanan sorunlar ele alındı ve salgın sürecinde eğitim hakkına öncelik verilmesi gerektiği ifade edildi. Uzaktan eğitimde 18 milyon öğrenciden yüzde 32'sinin yani 5 milyondan fazla öğrencinin Eğitim Bilişim Ağı'nı (EBA) aktif kullanamadığı kaydedildiği raporda, okulların kapalı kaldığı sürenin uzamasının bir kuşağın kalıcı olarak sosyal, duygusal ve ekonomik kayıplarının oluşmasına neden olacağı vurgulandı. Raporda ayrıca 160 bin öğrencinin okulu terk etme riski bulunduğuna, 6-17 yaş aralığında yaklaşık 710 bin çocuğun okul dışında kaldığına ve bunun nedenlerinin rasyonel bir açıklaması bulunmadığına dikkat çekildi. Ayrıca salgının eğitime erişimdeki sorunları artırdığı ve bu sorunu yaşayan öğrencilerin okulu terk edebileceği vurgulandı. 'Aralık 2020 sonu itibarıyla okulların kapanması ve uzaktan eğitime geçilmesinin üzerinden dokuz ay geçmiş olmasına rağmen, yaklaşık her üç öğrenciden biri EBA'yı aktif bir şekilde kullanmamaktadır.' ifade edilen raporda şöyle denildi: '21 Eylül 2020–1 Ocak 2021 tarihleri arasında EBA'yı aktif kullanan öğrenci sayısı 12 milyon 286 bin 458'e ulaşmıştır. Temel eğitim ve ortaöğretimdeki yaklaşık 18 milyon öğrencinin yüzde 32'si EBA'yı aktif bir şekilde kullanamamaktadır. Öğrencilerin EBA'yı aktif bir biçimde kullanmaması teknolojik imkansızlıkların yanı sıra alternatif uzaktan öğren- me platformlarının kullanılması, kişisel sebepler, ailenin ekonomik koşulları, motivasyon eksikliği, salgın sürecinden kaynaklanan stres ve kaygılar gibi çeşitli nedenlerden de kaynaklanmıştır.'

'ÖĞRENCİLER OKULLARA DÖNMEYEBİLİR'

Salgın öncesi dönemde dahi okula erişimde sıkıntılar yaşayan çocukların uzaktan eğitim sürecinde eğitimi terk etmelerinin yüksek bir olasılık olduğu ifade edilen raporda şunlar kaydedildi: 'Birleşmiş Milletler tarafından yapılan projeksiyonlar dünya genelinde pek çok öğrencinin salgın sonrası okullara dönmeyeceğini göstermektedir. Okulu terk etme riski bulunan öğrenci oranları okul öncesi dönemde yüzde 2,8; ilköğretimde yüzde 0,27 ortaöğretimde ise yüzde 1,48 olarak hesaplanmıştır. Bu oranlar ve 2019-2020 eğitim öğretim yılında ilgili kademelerdeki toplam öğrenci sayıları dikkate alınarak yapılan hesaplamalar sonucunda Türkiye'de temel eğitim ve ortaöğretimin toplamında yaklaşık 160 bin öğrencinin okulu terk etme riski bulunmaktadır. Özellikle mevsimlik tarım işçilerinin çocukları, mülteci çocuklar, özel eğitim ihtiyacı olan çocuklar, salgın sürecinde ebeveynleri işlerini ve gelirlerini kaybetmiş çocuklar ve sosyal çevresinden baskı görebilecek özellikle ergenlik çağı kız çocukları gibi risk grubunda yer alan çocukların öğretmenler ve okulların rehberlik birimleri tarafından aktif olarak izlenerek tespitinin yapılması gerekmektedir. Okul terki riski taşıyan çocuklarla ve aileleri ile iletişimin sürdürülmesi, gerekli hallerde rehberlik araştırma merkezleri, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı gibi diğer kurumlarla da iş birliği yapılarak önleyici tedbirlerin alınması okul terklerinin önlenmesinde etkili olabilir.'

'ÖĞRENMENİN SÜRDÜRÜLMESİNDE GÜÇLÜKLER YAŞANDI'

Raporda, 'Eğitim öğretimin kesintiye uğradığı sürelerde Bakanlık tarafından özel gereksinimli öğrenciler için sağlanan hizmet ve desteklere rağmen özellikle televizyonda yayımlanan derslerin ortalama düzeydeki öğrencilere göre hazırlanmış olması, özel gereksinimli öğrencilerin bireysel farklılıklarına göre uyarlamalar yapmanın mümkün olmaması gibi nedenlerle öğrenmenin sürdürülmesinde güçlükler yaşanmıştır.' denildi.

'710 BİN ÇOCUK OKUL DIŞINDA KALDI'

Raporda şu ifadeler kullanıldı: 'Salgın öncesi dönemin verilerine yönelik yapılan hesaplamalar 2019- 2020 eğitim öğretim yılında 6-17 yaş aralığında yaklaşık 710 bin çocuğun okul dışında kaldığını göstermektedir. İlgili yaşlar arasında okula gitmenin zorunlu olduğu düşünüldüğünde yüz binlerce çocuğun okul dışında kalması ve neden okul dışında kaldıklarına dair veri bulunmaması/rapor edilmemesinin rasyonel bir açıklaması bulunmamaktadır.'

Rapordan öne çıkan tespitler şöyle:

• Türkiye OECD ve Avrupa Birliği ülkeleri arasında okullarını en fazla süre kapalı tutan ülkeler arasında yer almaktadır. Mart 2020'den beri okulun kapısından içeri girememiş pek çok öğrenci vardır. Okulların kapalı kaldığı süre uzadıkça öğrenme eksikleri ve kayıpları sistemin telafi süreçlerini yönetme kapasitesinin sınırlarını aşarak; bir kuşağın kalıcı olarak sosyal, duygusal ve ekonomik kayıplarının oluşması ile sonuçlanacaktır. Toplumsal kısıtlamalara ilişkin eylem sıralaması gözden geçirilerek çocukların okullarına kavuşabilmeleri toplumsal öncelik haline getirilmelidir.

• Temel eğitim ve ortaöğretimdeki yaklaşık 18 milyon öğrencinin yüzde 32'si EBA'yı aktif bir şekilde kullanamamaktadır. Uzaktan eğitime erişimin değerlen- dirilmesinde yalnızca EBA'yı aktif kullanan öğrenci oranını kullanmak yeterli bilgi sağlamamaktadır. Mevcut veriler uzaktan öğrenmede eşitsizlikler ve yetersizlikler olduğunu göstermekle birlikte, bunların niteliği hakkında güvenilir bir değerlendirme ve çıkarım yapmayı da kısıtlamaktadır.

• Salgın öncesi dönemin verilerine yönelik yapılan hesaplamalar 2019-2020 eğitim öğretim yılında 6-17 yaş aralığında yaklaşık 710 bin çocuğun okul dışında kaldığını göstermektedir. İlgili yaşlar arasında okula gitmenin zorunlu olduğu düşünüldüğünde yüz binlerce çocuğun okul dışında kalması ve neden okul dışında kaldıklarına dair veri bulunmaması/rapor edilmemesinin rasyonel bir açıklaması bulunmamaktadır.

• Birleşmiş Milletler tarafından yapılan projeksiyonlar dünya genelinde pek çok öğrencinin salgın sonrası okullara dönmeyeceğini göstermektedir. Okulu terk etme riski bulunan öğrenci oranları okul öncesi dönemde yüzde 2,8; ilköğretimde yüzde 0,27 ortaöğretimde ise yüzde 1,48 olarak hesaplanmıştır. Bu oranlar ve 2019-2020 eğitim öğretim yılında ilgili kademelerdeki toplam öğrenci sayıları dikkate alınarak yapılan hesaplamalar sonucunda Türkiye'de temel eğitim ve ortaöğretimin toplamında yaklaşık 160 bin öğrencinin okulu terk etme riski bulunmaktadır.

• YKS'nin uygulanmaya başladığı 2018 yılından bu yana yükseköğretim programlarının doluluk oranları tüm üniversite ve program türlerinde önemli ölçüde artış göstermiştir. Yükseköğretime başvuru yapan yaklaşık 2,5 milyon adaydan ek yerleştirmeler dahil 1 milyon 449 bini hiçbir yükseköğretim programına yerleşememiştir. Ortaöğretim ile yükseköğretim programları/alanları arasındaki sürekliliğin ve bağın kurulması, bir geçiş sınavı düzenlemesinden öte ortaöğretimin yeniden tasarımı ve yükseköğretime geçiş koşullarının bütüncül bir şekilde yeniden ele alınmasını gerektirir.

Editör: Haber Merkezi