Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı, 'Tüm Canlılar İçin Zehirsiz Sofralar' başlığıyla bir imza kampanyası başlattı. Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı, tarımda kullanılan pesitisitlere (Bakteri, virüs ve haşerelerin zararlı etkilerini ortadan kaldırmak için kullanılan kimyasallar, bazı organik bileşenler, dezenfektanlar gibi maddeler ve yöntemler) ilişkin yaptığı açıklamada, 'Verimlilik için 'olmazsa olmaz' olarak sunulan pestisitlerin (pestisit: Bakteri, virüs ve haşerelerin zararlı etkilerini ortadan kaldırmak için kullanılan kimyasallar, bazı organik bileşenler, dezenfektanlar gibi maddelere ve yöntemlere denir.) kullanımı Türkiye'de son dört yılda yüzde 51 arttı, ama birim alandan alınan verim bunun çok uzağında kaldı.' değerlendirmesini yaptı. Açıklamada, 100 kurum ve inisiyatifin yan yana gelerek oluşturduğu Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı'nın Kasım ayında 'Tüm Canlılar İçin Zehirsiz Sofralar' başlığıyla bir imza kampanyası başlattığı ifade edilerek, 'Kampanyada Dünya Sağlık Örgütü tarafından 'son derece tehlikeli', 'yüksek seviyede tehlikeli' ve 'muhtemel kanserojen' olarak belirlenen ve pestisitlerde kullanılan 13 etken maddenin öncelikle ve ivedilikle yasaklaması talep ediliyor. Zehirsiz Sofralar Projesi kapsamında oluşturulan Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı, herkesi kampanyaya destek olmaya, geleceğine sahip çıkmaya çağırıyor.' denildi. Ağ tarafından yapılan açıklamada, 'Türkiye'deki pestisit kullanımının son 4 yılda yüzde 51 arttığına dikkat çekerek, 'Yabancı otlar, ürüne zarar verebilecek böcek, fungus ve diğer hastalık etkenleri ile mücadele etmek için tarımda kullanılan pestisitler, yani tarım ilaçları, sağlığımıza ve doğal varlıklara zarar verirken, diğer yandan ürüne zarar veren bu etkenlerin dayanıklılık kazanmasına ve toprağın canlılığını yok edip fakirleşmesine yol açıyor.' görüşlerine yer verildi.

ZARARI FAYDASINDAN ÇOK

Zehirsiz Sofralar Ağı tarafından yapılan açıklamada, pestisit kullanımının giderek arttığı endişesi dile getirilerek, şu ifadelere yer verildi: 'Türkiye'de tarım alanlarında bir artış olmamasına, hatta yüzde 3 düşüş olmasına rağmen, pestisit kullanımı giderek artıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre 2014 yılında tarım yapılan alanlar 23 bin 941 bin hektar iken, 2018 yılında 23 bin 200 bin hektara geriledi. Aynı dönemde pestisit kullanımı ise yüzde 51 arttı ve 39 bin 723 tondan, 60 bin tona ulaştı. Bu artışın üretime etkisi ise, pestisit kullanımı ile verimlilik arasında iddia edildiği gibi doğrusal bir ilişki olmadığını, pestisit kullanımının verimliliğin artmasına yönelik beklentilerin çok uzağında kaldığını gösteriyor.' Tarım ve Ormancılık Bakanlığı verilerine değinilen açıklamada, 'Bu verilere göre 2014-2018 yılları arasında pestisit kullanımı yüzde 51,10 artmasına rağmen, hektar başına ton olarak buğdaydaki verim artışı yüzde 14,17, meyve grubunda yüzde 13,85, sebze deyüzde 7,82, ayçiçeğinde yüzde 6,4, patateste yüzde 4,4. Mercimekte ise verim kaybı söz konusu. Tarım ve Orman Bakanlığı verileri pestisit kullanımının, iddia edilen verimliliği sağlamaktan çok uzak olduğunu kanıtlıyor. Çünkü pestisitler sadece zararlıları değil, faydalı böcekleri, mikroorganizmaları ve tozlaştırıcıları da yok ederek doğanın dengesini alt üst ediyor. Üstelik pek çok zararlı, zamanla pestisitlere direnç kazandığı için, pestisit kullanımı bu zararlılar üzerinde etkisiz kalıyor. Bu nedenle her yıl daha fazla ve daha etkili pestisit türleri kullanılıyor. 2017'de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'nde sunulan bir rapora göre, kimyasal pestisitler son 40 yıl içerisinde ürün kayıplarında herhangi bir azalma sağlamadı.(1) Sonuç olarak dünyayı zehirlemek dışında tarım politikası olarak toplumu bir adım öteye taşımayan bir kısır döngü yaşanıyor.' Açıklamada, 'Çin'de hükümet tarafından yayımlanan bir araştırmaya göre,(2) 26 milyon hektar tarım arazisi pestisitler ve diğer kirleticilerden kaynaklı orta ve üst düzeyde kontaminasyona (bulaşma) uğradı. Bu nedenle tarıma elverişli arazilerin yüzde 20'si, tarım yapılamaz hale geldi.' denildi. Pestisit kullanımı için yapılan harcamaların zarar olarak geri döndüğüne vurgu yapılan açıklamada, şu değerlendiremeler kaydedildi: 'Sadece verim odaklı bir tarımsal üretim anlayışı, gıda güvenliği ve sürdürülebilirlik açısından eksik bir yaklaşım. Pestisitlerin yol açtığı sağlık ve çevre zararlarının maliyeti, biyolojik çeşitliliğe verdiği zarar ve toprakta, suda bıraktığı kirlilik de geri dönüşü yıllar sürecek, ciddi boyutta çevresel maliyetler olarak karşımıza çıkıyor. Pestisit kullanımı için yapılan her bir dolarlık harcama, ortalama 5-10 dolarlık bir harcamayı gerektiren insan ve çevre sağlığı zararına yol açıyor. '

TOPRAĞIN CANLILIĞINI YOK EDİYOR

2019 yılı verilerine yer verilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı: '2019'da dünyada 820 milyonu aşkın insan, yani yaklaşık dokuz kişiden biri, yeterli beslenemediği için açlık çekiyor. Sonuç olarak tarım zehirleri, suni gübreler, hormonlar, hibrit veya genetiği değiştirilmiş tohumlara dayalı endüstriyel tarım, değil açlığı önlemek güvenilir, besleyici, yeterli ve sağlıklı gıdaya erişimi daha da zorlaştırıyor. Bir yandan vaat ettikleri verim artışını sunamayan, çiftçileri yüksek girdi maliyetleriyle karşı karşıya bırakan, diğer yandan da toprağın canlılığını yok ederek fakirleşmesine yol açan pestisitler ve diğer petrokimyasal girdiler, topraktan geçimini sağlayanların üretim alanlarını terk ederek kente göç etmesinin nedenlerinden biri olarak da karşımıza çıkıyor. Eğer sağlığımıza, canlılara ve çevreye zarar veren pestisitlerin, bu şekilde kullanımına devam edilirse açlığı önlemek bir yana, tarım topraklarının giderek üretkenliğini yitirmesine ve ekosistemin zarar görmesine yol açarak açlığa neden olacağını söylemek mümkün. Bu nedenle tarımsal üretim yöntem ve tekniklerinin insan sağlığına, biyoçeşitliliğe, doğaya etkilerini de gözeten, zehirsiz, doğa dostu üretim metotlarının desteklenmesi gerekiyor. Pestisit adı verilen tarım zehirlerinin insan sağlığı, tarımsal üretim, biyolojik çeşitlilik ve çevre üzerindeki maliyetlerinin uzun vadeli ve bir bütün olarak hesaba katılması artık bir zorunluluk.'

TÜM CANLILAR İÇİN ZEHİRSIZ SOFRALAR

Açıklamada, doğa dostu tarım yöntemlerinin mümkün olabileceği belirtilerek, şu görüşlere yer verildi: 'Agroekoloji adı verilen doğa dostu tarım yöntemleri toksik pestisitlere doğrudan maruz kalmayı engellediği gibi, hava, toprak, yüzey suyu ve yeraltı suyu kalitesini de iyileştiriyor. Daha az enerji odaklı olan agroekoloji, sera gazı emisyonlarını azaltan ve karbon yakalayan sistemler sayesinde, iklim değişikliği etkilerinden korunmaya da yardımcı oluyor. Dünyada ve Türkiye'de doğa dostu ve organik üretime geçen çiftçilerin sayısı her geçen gün artıyor. Araştırmalar, agroekolojinin tüm dünya nüfusunu besleyebileceğini ve yeterli besin değerini sağlayabileceğini gösteriyor.'

Editör: Haber Merkezi