Hava kirliliğinin en önemli kaynakları, ısınma, trafik ve sanayi faaliyetleri nedeniyle atmosfere salınan zararlı toz ve gazlar olduğunu belirten Bayram, 'Ozon, azot oksitleri, kükürt dioksit, karbon monoksit ve değişik çaptaki partikül maddeler (PM10 ve PM2,5) bu zararlı maddelerin başında gelir. Dünyada her 10 kişiden 9'u kirli hava solumaktadır. Bu sağlıksız havanın solunmasının solunum hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları, akciğer kanseri gibi hastalıklara yol açtığı, özelikle çocuklar, yaşlılar, yoksullar ve hastaların daha çok etkilendiği bilinmektedir. Özellikle 2,5 mikrondan küçük PM (PM2,5) başta KOAH ve astım gibi kronik solunum yolu hastalıkları ve kalp-damar hastalıkları nedenli hastaneye yatışlar, bu hastalıklara ve akciğer kanserine bağlı ölümler de dahil tüm ölümler ile ilişkili bulunmuştur. Kömür, petrol ve diğer fosil yakıtlarının enerji üretiminde, endüstride ve evlerde ısınma amaçlı kullanımı, plansız kentleşmenin arttırdığı trafik ve sağlıktan ziyade kazanç eksenli yaşanan kentsel dönüşüm hava kirliliğinin kentlerdeki temel nedenidir. Enerji, trafik ve kentsel dönüşüm konularında Sağlık Etki Değerlendirmesin yapılması mutlaka zorunlu olmalıdır. Hava kirliliğinin temel nedenlerinden birisi olan enerji konusunda enerji arzı yerine talebi yöneten ve yönlendiren, dağıtımda enerji kaybını önleyen, enerji verimliliği ve tasarrufunu önceleyen, tümüyle yenilenebilir ve karbonsuz bir enerji sistemini planlayan ve toplumsal katılım ile yerel, yerinden yönetimi vurgulayan bir enerji politikasını hayata sokmak yerinde olacaktır.' ifadelerini kullandı. Türkiye'de Hava Kirliliği'ne Dünya Sağlık Örgütü Mevzuatı yönünden bakıldığında, partikül madde açısından 2018 yılında Dünya Sağlık Örgütü'nün izin verdiği sınır değerleri aşmayan yegane ilin Ardahan olduğunu belirten Bayram, 'Hava kalitesi izleme istasyonları verilerine göre 2018 yılında Kahramanmaraş, Iğdır, Mersin ve Manisa'da kirlilik oranları oldukça yüksektir. Ancak biliyoruz ki hava kirliliğini yaratan temel kirleticilerden PM2.5, karbon monoksit, azot dioksit ve ozonun 10 mikrondan küçük PM (PM10) ve kükürt dioksit ile birlikte ulusal tüm istasyonlarda ölçülmesinin sağlanması gereklidir. Ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ilgili yönergesinde tanımladığı tüm kirleticiler ile ilgili sınır değerlerin tümünü Dünya Sağlık Örgütü referans değerlerine uygun biçimde revize etmelidir. Kömür, petrol ve doğal gaza dayalı enerji sistemleri, hem halk sağlığını ciddi bir şekilde tehdit eden hava kirliliğine, hem de dünyanın geleceğini tehdit eden iklim değişikliğine yol açmaktadırlar. Bu bağlamda iklim değişikliği ve hava kirliliği, enerji üretiminde fosil yakıt kullanımından kaynaklanan bir sorunun iki 'farklı' yüzüdür.' diye belirtti.

DİKKATLERİ İKLİM KRİZİNE ÇEKMEK İSTİYORUZ

Dünya Meteoroloji Örgütü'nün verilerine göre 2018 yılında küresel ortalama sıcaklık sanayi devrimi öncesine göre 0,98derece arttığını söyleyen Bayram, şöyle devam etti: 'Türkiye'nin 2018'deki yıllık ortalama sıcaklığı 15,4 derecedir. 2017 Yılı Türkiye ortalama sıcaklığı ise 14,2 derece olup, sadece son bir yıl içerisinde 1,2 derece artış gözlenmiştir. Bu artış düzeyi bile doğrudan insan sağlığı ve ekolojik denge üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır. 2018 yılının ulusal ortalama sıcaklık seviyesi, 1980 – 2010 dönemi ortalamasına göre 1,9derece daha yüksektir. Bilindiği üzere küresel düzeyde yaşanan iklim krizinin en önemli sonucu aşırı hava olaylarının sayı ve sıklığının artmasıdır. 2018 yılında meteorolojik afetlerin sık olarak yaşandığı kentler Antalya, Balıkesir, Kahramanmaraş, Mersin, Ordu ve Şanlıurfa'dır. Özellikle Antalya başta olmak üzere Akdeniz'i etkisine alan tropik benzeri fırtına dikkat çekicidir. Ülkemizde geçtiğimiz yılda meteorolojik karakterli doğal afetlerin ilk üç sırasında sel (yüzde 39), fırtına (yüzde 28) ve dolu (yüzde 16) gelmektedir. Gerek ulusal gerekse küresel veriler, yaşadığımız tablonun bir iklim krizi olduğunu ve etkili önlemler alınmazsa gezegenimizin geleceğini yok edeceğine işaret etmektedir. Bilimsel araştırmacılar 2030 yılına kadar atmosfere salınan karbon emisyonunun yarıya indirilmesinin yaşamın devamı için zorunlu olduğuna işaret etmektedir. Geri dönülemez seviyeye sadece 12 yıl kaldığını söylemek uygun olacaktır. Eğer önlem alınmazsa bugün doğan çocuklar ortaokula geldiklerinde kaçışı olmayan felaketlerde geleceklerini kaybedecekler.'

GELECEĞE ZAMAN KALMAMIŞTIR!

Küresel iklim krizini Kuzey kutbunda beyaz ayının başına geleceklerde aramak için çok geç kaldığımız çok açık diyen Prof. Dr. Hasan Bayram, 'İklim felaketleri artık her yerde. Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre Türkiye'nin sera gazı emisyonları 2016 yılında bir önceki yıla göre yüzde 4,4 oranında artarak 496 milyon ton CO2 eşdeğerine ulaşmıştır. 2017 yılında ulaşılan ulusal emisyon düzeyi ise 1990 yılına göre yüzde 140 düzeyindeki artışa karşılık gelmektedir. Gerek ulusal gerekse küresel düzeyde ulaşılan veriler, insan uygarlığının kelimenin tam anlamıyla kıyamete sürüklendiğine işaret etmektedir.' dedi.

UMUT DA MEVCUT

Özellikle son zamanlarda öğrencilerin Greta Thunberg'in öncülüğünde gerçekleştirdiği okul boykotları konuyu yakıcı bir gündem maddesi olarak dünya kamuoyunun dikkatine taşındığını belirten Bayram, 'Boykot eylemlerinin bir yansıması olarak yakın zaman önce Birleşik Krallık Parlamentosu'nun da çevre ve iklim değişikliği konusunda 'acil durum' ilan etmesi olumlu bir gelişmedir. Benzer biçimde Naomi Klein ve Bill McKibben başta olmak üzere dünya çapında pek çok aydın ve akademisyenin çağrısıyla 20 Eylül 2019 tarihinde yetişkinlerin yetişkin gibi hareket ederek gençlerin grev çağrısına olumlu yanıt vermesi değerlidir. Türk Toraks Derneği olarak 'başımızdaki belaları çözmeyi okul çocuklarına bırakmakta temel bir sorun var' diyen insanlığın sesine kulak veriyoruz. Gezegenimizin dört bir yanında doğadan yana yeni bir dünya düzeni arayışlarının olmasını, fosil yakıtların yerini güneş ve rüzgar gücünün almasını, yerel ekonomilerin güçlendirilerek istikrarlı hale getirilmesini mutlulukla karşılıyor ve bu konuda üzerimize düşecek her türlü katkıyı vereceğimizi taahhüt ediyoruz. Hayat nefesle başlar, ama nefes alabilmek için sağlıklı bir dünyaya ve sağlıklı bir atmosfere ihtiyaç vardır. Dünya yoksa yaşam da yoktur. Fosil yakıtların uğruna bu dünyada yaşamın yok olmasına izin vermeyelim.' diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi