Prof. Dr. İbrahim Özdemir, çevre sorunlarına karşı alınması gereken önlemlerin zorunlu hale geldiğine değindi ve önemli tavsiyelerde bulundu. Bu yıl Dünya Çevre Günü'nün her şey rağmen coşku ve umutla kutlandığını ifade eden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, 'İklim değişikliğinden kaynaklanan fırtınalar, seller ve yangınlar hala üzücü olmaya devam ediyor. Ancak birçok insan çevre sorunlarının farkına varmaya başladı. Daha önemlisi ise 50 yıl sonra yapılan Stockholm + 50 Dünya Çevre Konferansı. İlki 1972 yılında yine Stockholm'de yapılmış, dünyada çevre konusunda bir bilincin uyanmasına katkı sağlamıştı. Zamanın Başbakanı Olof Palme'nin öncülüğünde başlayan konferansa 'Soluduğumuz hava tek bir ülkeye ait değil, onu paylaşıyoruz' sloganı damga vurmuştu. Çevre sorunlarının herkesin ortak sorunu olduğu vurgulanmıştı. Çevre bakanlıkları ve çevre mevzuatı bu zirveden sonra şekillenmeye başlamıştı' diye konuştu. Prof. Dr. İbrahim Özdemir sözlerine şöyle devam etti: 'Aralarında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres ve ABD İklim Elçisi John Kerry'nin de bulunduğu yüzden fazla ülkeden devlet başkanları ve çevre bakanları İsveç'in başkenti Stockholm'de yapılan konferansa katıldı. Olaf Palme'nin 'Büyük denizler ulusal sınırlarla bölünmez, kamu malıdır. İnsan iklimi olarak bilinen alanda ne insanlar ne de milletler için bireysel bir gelecek yoktur. Geleceğimiz ortak onu birlikte paylaşmak ve şekillendirmek zorundayız' sözleri hafızalara kazınmıştı. Daha sürdürülebilir bir dünyaya geçişi hızlandırma konusunda ciddi adımlar atıldı. Ancak yapılacak çok şey var. Özellikle iklim değişikliğinden en çok etkilenen az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere ekonomik ve teknik destek vermek çok önemli.' BM'nin konferansın ana temalarını 'iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin kaybı, emisyonlar ve kirlilik' olarak belirlediğini belirten Prof. Dr. İbrahim Özdemir, 'Başta siyasi aktörler, iş dünyası ve STK'lar olmak üzere herkes bu konulardaki görüş ve alternatif çözümlerini tartıştı. Bazı batılı ülkelerin 2030'a kadar takip edecekleri adımları net olarak açıklarken, bazı ülkelerin faaliyet göstermeye uzak durması dikkat çekti. Çevreci STK'lar da haklı olarak siyasileri vaatlerine temkinli yaklaşıyorlar' şeklinde konuştu. 5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında The Green Instıtute (Yeşil Enstitü) tarafından düzenlenen sempozyuma davetli olarak katıldığını ifade eden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, şunları söyledi: 'Dünyaca ünlü çevreci ve hayvan hakları savunucusu Jane Goodall başta olmak üzere çeşitli çevrecileri ve bilim insanlarını konuşmalar yaptı. 88 yaşındaki Jane Goodall her şeye rağmen umutlu olduğunu ve dünyada, özellikle de genç kuşaklarda çevre konusunda bir uyanışa tanıklık ettiğini söyledi. Siyasilerin de çevreye ilgi duymasının umut verici olduğunu vurgulayan Goodall, seçmenlerin çevre bilinciyle oy vermesinin siyasiler daha çok harekete geçireceğini söyledi. Sempozyumda Üsküdar Üniversitesi Çevre Ahlakı Forumu olarak çalışmalarımızı anlatma fırsatı bulduk.'

'ÇOCUKLARI TEŞVİK ETMELİ VE CESARETLENDİRMELİYİZ'

Stockholm + 50 Dünya Çevre Konferansı'nın kendilerine bir kez daha görevlerini hatırlattığını belirten Prof. Dr. İbrahim Özdemir, 'Hayatımızın geri kalanını çocuklarımız ve torunlarımızla bu dünyada yaşayacağımızı unutmamalıyız. Henüz başka bir gezegen yok. Dahası çocuklarımızı bu sorunlarla tanıştırıp yaratıcı çözümler bulmaları için teşvik etmeli ve cesaretlendirmeliyiz. İklim değişikliği ve yıkıcı sonuçları ile mücadelenin özünü tüm canlılara, insanlara ve gelecek nesillere karşı ahlaki olarak sorumlu olduğumuz bilinci oluşturmalıdır. Atalarımız, babalarımız ve bizler büyük ekseriyetle fosil kaynaklı yakıtlara bağımlı olarak yaşadık. Ancak yaşadığımız olağanüstü hadiseler yolun sonuna geldiğimizi gösteriyor' ifadelerini kullandı. Prof. Dr. İbrahim Özdemir, yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarını keşfetmek ve geliştirmek zorunda olduğumuzu söyledi ve sözlerini şöyle tamamladı: 'Bunu yaparken kendini yenilemeyen ve buna da istekli olmayan fosil kaynaklı enerji üreticileri ve güçlü lobileri çeşitli engeller çıkarabilir. Kendimiz, çocuklarımız, torunlarımız ve diğer canlılar için bu mücadeleye girişmeliyiz. Unutmayalım, şimdilik gideceğimiz başka bir dünya ya da başka bir evimiz yok. Müslüman toplumların ve bireylerin iklim değişikliği konusundaki görüş ve tavırları açık ve net olmalı. İnsan ve kainatla ilgili tüm eylemlerimizin, kalkınma planlarımızın ve stratejilerimizin bu esaslardan hareketle oluşturulması zorunludur. Müslüman ülkelerin büyük ekseriyetinin ekonomi modellerinin sürdürülemez olduğunun fakında bile olmamaları, kalkınma strateji ve politikalarını aklın ve bilimsel verilerin ışığında belirlememeleri üzüntü verici. Çevre Ahlakı Forumu olarak herkesi ahlak temelli olarak kendimizi sorgulamaya, çocuklarımıza ve torunlarımıza nasıl bir dünya miras bırakacağımız üzerinde düşünmeye davet ediyoruz.'

Editör: Haber Merkezi