Bu sene 7 Nisan Dünya sağlık günü 'çöküntü' ya da tıp dilinde depresyona ayrıldı. Ağır çöküntüsü olan her 4 kişiden 3'ü yeterli tedavi alamadığından dünyada yaygın ve önemli bir sağlık sorunu olarak kabul edilmiştir. Oysa tedavi edilebilir bir sorunudur. Yaygın ve her yaş grubunu etkileyen bir sağlık sorunudur. İnsani aciller ve kitlesel tehditlerde görülme sıklığı artırmaktadır.

Çöküntü, endişe ve madde kullanımı şeker ve kalp hastalıkları gibi bulaşıcı olmayan süreğen hastalıkların görülme sıklığını artırmaktadır.

Çöküntü sağlık sorunu ve engellilik olarak ikinci yaygın nedeni oluşturmaktadır. DSÖ Avrupa bölgesinde her yıl görülen 130 bine yakın intihar vakasının temel nedeni çöküntü olarak belirtilmektedir. Gelişmiş ülkelerde 1-29 yaş grubunda trafik kazalarının ardından ikinci ölün nedeni intiharlardır. İntiharlar Avrupa bölgesinde düşük ve orta gelirli kesimlerde yüksektir.

Çoğu toplumda bireyler damgalama ve olumsuz değerlendirme endişesi ile tedavi için başvurmamaktadır. Çöküntü kadınlarda erkeklere göre daha yüksektir. Ancak intihar erkeklerde daha yüksektir. Avrupa bölgesinde kadınların dört katıdır.

2015 yılı DSÖ küresel tahminlerine göre ülkelerdeki toplam nüfusun yüzde 3,8'i ile yüzde 6,3'ü arasında çöküntü görülmektedir. Avrupa bölgesinde çöküntü sorunu yaşayan40 milyon kişinin bulunduğu belirtilmektedir.

Hastalıkla mücadelede tedavi olanaklarının ayanı sıra toplum bireylerinin farkındalık düzeylerinin de artırılması gerekmektedir. DSÖ bu nedenle 'Çöküntü: Konuşup paylaşalım' sloganını öne çıkardığı bir kampanya başlatmıştır.

Çöküntü ve endişe kişilerin sosyal yaşamını, iş ve aile hayatını da etkilemektedir. DSÖ'nün öncülük ettiği bir çalışmaya göre çöküntü ve endişe bozukluklarının küresel maliyetinin yılda 1 trilyon doları geçtiği tahmin edilmektedir. Bu maliyette işten kalma ve verim düşüklüğünün etkisi de yüksektir. Ekonomistler çöküntü konusuna maliyet yarar açısından yaklaşmakta her 1 dolarlık çöküntü ve endişe yaklaşımının 4 dolar olarak geri döneceğini belirtmektedir.

DSÖ '2011 Ruh Sağlığı Atlası' araştırmasına göre ortalama olarak sağlık bütçesinin yalnızca yüzde 3'ü ruh sağlığına harcanmaktadır; düşük gelirli ülkelerdeki yüzde 1'in altına inebilirken, yüksek gelirli ülkelerdeki yüzde 5'e kadar çıkabilmektedir. Müdahale çalışmalarıyla çöküntünün görülme sıklığı azaltılırken, yeni vakaların görülmesini de engelleyebilmektedir.