Zehra ŞAHİNDOKUYUCU
Türkiye'de her 200 kişiden birinde görülen ankilozan spondilit 40 yaş öncesinde başlayarak, insanların en üretken çağlarında zorluk yaşamasına, hatta iş görememesine neden oluyor. Geçtiğimiz günlerde Hacettepe Üniversitesi'nde 100 ankilozan spondilit tanısı almış hastanın katılımıyla düzenlenen etkinlikte hastalık, hastalığın seyri, teşhis ve tedavideki son gelişmeler hakkında önemli bilgiler vererek, tedaviye uyumun önemine dikkat çekti. Hacettepe Üniversitesi İç Hastalıkları Konferans Salonu'nda yapılan toplantıda konuşan, romatoloji anabilim dalından Prof. Dr. İhsan Ertenli, ankilozan spondilitin çoğunlukla genç yaşlarda ortaya çıktığını, omurga, kuyruk sokumu kemiği ile leğen kemiğini birleştiren sakroiliyak eklemleri etkileyen bir romatizmal hastalık olduğunu belirtti. Ertenli sö- zlerini şöyle devam etti: 'Belirtiler 40 yaş öncesinde yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar. Sabahları yataktan kalkmayı zorlaştıran tutukluk, istirahat ile geçmeyip hareket ettikçe azalan ve üç aydan uzun süredir var olan bel ağrısı şikayetleri AS tanısı için ön plana çıkar. Türkiye'de her 200 kişiden birinde görülen ankilozan spondilit, her iki cinste de görülmekle beraber, erkeklerde daha sık ve seyri daha şiddetli seyreder. En üretken çağda ortaya çıkan bu hastalık, hastaların günlük rutin işlerinde ve çalışma hayatında zorlanmaya, hatta iş göremezliğe ve çalışma hayatına ara verilmesine dahi yol açabilir.' Yrd. Doç. Dr. Levent Kılıç da, 'Ankilozan Spondilit Hastalık Bilgilendirmesi' başlıklı konuş- masıyla katılımcılara önemli bilgiler verdi. Ardından söz alan fizyoterapist Prof. Dr. Edibe Ünal ise ankilozan spondilite özel egzersizler hakkında uygulamalı bir sunum yaptı.

YANLIŞLIKLA BEL FITIĞI TEŞHİSİ KOYULABİLİYOR

Kılıç, 'Ankilozan spondilit en çok bel fıtığıyla karıştırılır. Bu nedenle her üç ankilozan spondilit hastasından biri en başta bel fıtığı tanısı alıyor ve bu hastaların yaklaşık yüzde 7'sinde bel fıtığı ameliyatı öyküsüne rastlanıyor. Ankilozan spondilit hastalarında ortalama tanı gecikmesi 8-10 yıla kadar uzayabilir. Geç dönemde tanı konulan ve hastalığı ilerleyen kişilerde, omurgada kalıcı hareket kısıtlığı ve kamburluk gelişebilir. Kronik ağrı, kalıcı kısıtlılık ve fiziksel değişiklikler hastaların ruh sağlığını da olumsuz etkiler' dedi. Yrd. Doç. Dr. Levent Kılıç, 'Kesin tedavisi olmamakla birlikte erken teşhis edildiğinde, hastalığın neden olacağı sorunlar azaltılabilir ve ileri dönemde oluşabilecek kalıcı yapısal bozuklukların önüne geçilebilir. Ankilozan spondilitte görülen tipik inflamatuar bel ağrısının özelliklerinin diğer branşlardaki hekimler tarafından bilinmesi bu hastaların romatoloji uzmanlarına yönlendirilmesi erken tanıyı kolaylaştırır. Sakroiliak eklemlerin manyetik rezonans görüntülemesi (MRG) ve genetik testler (HLA-B27), hastaların tanı sürecinde son yıllarda daha yaygın kullanılmaktadır' diye konuştu. Yrd. Doç. Dr. Kılıç, şunları söyledi: 'İlaç tedavisinde ilk basamak non-steroid anti-inflamatuar ilaçlardır. Özellikle son 10-15 yıldır biyolojik ilaçların ankilozan spondilit tedavisinde kullanıma girmesi romatoloji alındaki en önemli gelişmelerden biridir. Bu ilaçların belirgin ağrı ve hastalık aktivitesi kontrolü dışında, hastalığın uzun dönem seyri üzerine de olumlu etkileri vardır. Uzun süreli bu tedaviye hastaların uyumu ve kontrollerine düzenli gelmeleri tedavi başarısını artırır.' Fizyoterapist Prof. Dr. Edibe Ünal, 'Egzersiz tedavinin önemli bir parçasıdır ve ilaçlardan bağımsız her aşamada hasta tarafından benimsenmeli ve düzenli olarak yapılmalıdır' dedi.

Editör: Haber Merkezi