Ahmet Haşim'in 'Bir Günün Sonunda Arzû' şiirini bilir misiniz?

İlk anda anımsamazsınız belki…

Hani, Orhan Veli'nin 'Bir de rakı şişesinde balık olsam' diye dalga geçtiği şiir desem…

Anımsadınız işte…

***

'Yorgun gözümün halkalarında / Güller gibi fecr oldu nümayan, / Güller gibi… sonsuz, iri güller / Güller ki kamıştan daha nalan; / Gün doğdu yazık arkalarında!'

'Altın kulelerden yine kuşlar / Tekrarını ömrün eder i'lan. / Kuşlar mıdır onlar ki her akşam / Âlemlerimizden sefer eyler?'

'Akşam, yine akşam, yine akşam / Bir sırma kemerdir suya baksam; / Üstümde sema kavs-i mutalsam!'

'Akşam, yine akşam, yine akşam / Göllerde bu dem bir kamış olsam!'

***

Ahmet Haşim'i, bu şiiri yazmaya hangi gölün manzarası kışkırtmıştır bilmiyorum ama Eber Gölü tam da bu şiirlik…

Bilir misiniz Eber Gölü'nü?

Adında Avşar Türkmenleri'nin izi var.

İç Anadolu'nun Akarçay Havzası'nda yer alıyor.

Afyonkarahisar'da…

Kuzeyinde Emir, güneyinde Sultan dağları…

Sultan Dağları ve Akar Çay'dan gelen sulardan besleniyor.

Geniştir geniş olmasına da, üzerinde o kadar çok kamış vardır ki, bakınca çayırlık sanırsınız…

Göl değil, 'kamış tarlası' sanki…

***

Bir özelliği de birçok adacık barındırması...

Bu adacıkların oluşmasında da kamışların etkisi var. 'Kopak' denen kamış kökleri topraktan ayrılıyor. Rüzgarsa estikçe esiyor ki, savuruyor toprağı… O toprak parçacıkları gidip buluyor o kamış köklerini… Yapışıp kalıyorlar orada… Sonra adacıklar oluşuyor işte…

***

Hani bir türkümüzde 'Nar ağacı narsız olur mu? / Yiğit olan (güzel) yarsız olur mu?' denir ya, eh, böyle güzel bir göl balıksız olur mu?

Sazan, aynalı sazan, dere kaya balığı, turna balığı…

Göl yurtlarıdır onların.

Yalnız onların mı?

Göçmen kuşlar da yurt bellemiştir orayı…

Dil kuyruk, küçük sakarca kazı, bayağı aylak, kılıçgagagiller, alaca balıkçıl, pasbaş patka, küçük karabatak, dalmaçya pelikanı, büyük cılıbıt, gülen sumru, bayağı balaban…

İşte böylesine bir doğa şenliğidir orası…

***

Öyledir de, her güzellik gibi, oranın da 'hoyrat rüzgarı' çok.

Biziz o hoyrat rüzgar…

İnsanlar…

Biz insanların doğaya ettiği kötülükler nedeniyle artan küresel ısınma ve bilinçsiz su kullanımı nedeniyle göl giderek küçülmekte. Yapılan barajlar ve çiftçilerin bilinçsiz su kullanımı, göle kurdukları pompalar…

Çevresinde yine biz insanların oluşturduğu kirliliğe, atık dolu kıyılarına ne demeli?

Fabrika atıkları göle gönderilirken, bunun orada yaşayan nefes alıp veren nice canlının düşmanı, zehri olduğunu niye düşünmeyiz ki?

Ah biz insanlar!

***

O göl ömrün tekrarını istiyor…

Kendi ömrünün ve bizim ömrümüzün…

Bu da bizim elimizde…

Ömrü yok eden biziz çünkü…

İşte tam da bunu bize anımsatmak için, bizi uyarmak, göreve çağırmak için seferber olmuş Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği'nin (AFSAD) Belgesel Fotoğraf Atölyesi…

Belgelemişler göldeki ve çevresindeki Çayırpınarı (Mandıra), Derekarabağ, Eber, Ortakarabağ, Yeşilyurt (Uyanık) gibi köylerdeki yaşamı…

Fotoğraf karelerine dönüştürmüşler…

***

Bu gidişle yarın kurumuş bir göl çıkacak belki karşımıza…

Bu fotoğraflar kalacak geriye…

Çocuklarımıza…

'Babalarınızın, annelerinizin yaptığını görün!' diye…

_______________________

NOT: Anılan fotoğraflar sergiye dönüştü. CEPA Alışveriş Merkezi'nde bu akşam açılacak sergide atölye eğitmeni Doğanay Sevindik, asistanlar Aslı Tahmaz, Deniz Yıldırım Alphan, Emine Özkan, Hande Seyfeli ve Mehmet İzdeş ile atölyede yer alan Ahmet Nurettin Kutlay, Barış Köksal, Cemal Daş, Derya Şahin, Erdal Karaarslan, Gülizar Özmen, Hande Akçakoca, Hanife Işık Deveci, Hilmi Ayhan, İdil Kaba, Kezban Yılmazbilek, Melih Alphan, Zeliha Neval Dalarslan, Nihal Kaya ve Şefik Vural'ın 63 fotoğrafı yer alıyor. Sergi, 27 Mayıs akşamına kadar açık kalacak.

Anımsatayım, sergideki fotoğrafların çerçeveleri de, Eber Gölü'nden getirilmiş kamışlardan…