Eleştirmen Konur Ertop, 1970'li yıllarda şiir yazmaya, yayımlamaya başlayan gençleri değerlendirirken üzerinde özellikle durduğu şairlerden birisidir İzzet Yasar. Onda toplumumuzun çelişkilerinin, açmazlarının 'ölçülü bir taşlamaya' konu olduğunu belirtir. Örnek olarak da 'Doğru Yoldan Ayrılanlar' şiirini gösterir. Şu dizeleri alıntılar:

'Gözleri hotelgülyurdu / bıyıklarını muş ovasında unutmuş / havuzdan taksiler geçer bakınır / gülhane parkına üç güzel inmiş / hemşerim bu parkta hüzünlenmek yasaktır.'

***

Konur Ertop bu değerlendirmeyi Milliyet Sanat Dergisi'nin 'Türk şiirinde gençler' özel sayısı için (15 Şubat 1981, Yeni Dizi: 18) kaleme aldığı (Uzun başlığı bütün yazının özeti gibidir: 'Şiirimizin en genç ozanları, yaşadığımız karmaşalı olayların en dikkatli tanığı olan yapıtlar veriyorlar') yazıda yapıyor. Andığı ve şiirlerinden örnekler verdiği o yılların diğer genç şairleri şunlar:

Hüseyin Yurttaş, Erol Çankaya, Seyyit Nezir, Yaşar Miraç, Tahir Abacı, Ali Cengizkan.

Bir de şiirlerinden örnekler vermediği ama adlarını anma gereği duyduğu genç şairler var:

Ahmet Telli, Gültekin Emre, Azer Yaran, Erdal Alova, Veysel Çolak.

***

Ertop'un yazısı bir yana, 'Türk şiirinde gençler' dosyasında, o yıllarda adı öne çıkan genç şairlere sorular yöneltilmiş. Yaşamöykülerine, alınan yanıtlara ve şiirlerinden örneklere yer verilmiş sayfalarda. O adlar da şunlar:

Ahmet Ada, Erdal Alova, Ali Cengizkan, Erol Çankaya, Ahmet Erhan, Yaşar Miraç, Murathan Mungan, Barış Pirhasan, Azer Yaran, İzzet Yasar, Hüseyin Yurttaş.

***

Ankara tutkunu birisi olarak, bu sayılan umutvar gençlerin ne kadarının şiirinin ilk ateşini harlarken Ankara havasını teneffüs ettiğini merak etmedim değil.

Bu gözle bakınca…

Erol Çankaya, Yaşar Miraç, Ali Cengizkan, Ahmet Telli, Gültekin Emre, Azer Yaran, Ahmet Erhan, Murathan Mungan, Barış Pirhasan…

Bakar mısınız?

Ankara hala edebiyatımızı besleyen ana kent durumundaymış o yıllarda…

***

Bu parantez niyetine yazdıklarımın ardından sözümü sürdüreyim…

1980'li yıllardı.

Genç bir edebiyat heveslisiydim.

Edebiyatta hemen önümden giden bu şairleri yakından izliyordum.

Dergilerde yazdıklarını da, kitaplarını da…

İşte o günlerde, topu topu 32 sayfalık, üstelik de her sayfada yalnızca dört beş dize bulunan bir kitap (*) satın almıştım…

Adı:

'Ölü Kitap'.

Şairin, sözcüklere tuttuğu eleğin gözlerini iyice genişlettiği, şiiri en az sözcük kullanımına indirdiği bir kitaptı bu. Bilmeyenler için söyleyeyim, kitabın tamamını alt alta dizseniz, bir A4 kağıda sığdırabilirdiniz…

Merakla okudum…

İlginçti!

Farklıydı!

Onda zaten var olan Ece Ayhan kokusu ise sürmekteydi.

Bu koku nedeniyle değil midir 'Reşit İmrahor' mahlasını kullanması da…

İlk okuduğumda altını çizdiğim dizeler var:

'neden şaşıyorsun? artık değer kaldı mı hayatta

gemisinden kurtulan kaptandır

sertadımlarla geçen işbölümünü dikerek

bahar, yaz ve kar aylarıdır'.

Yıllar sonra yeniden okudum, yeniden çizdim…

Ah bu değişmeyen yanı yaşamın!

Değiştirmek için çabaladığımız…

***

Niye anımsadım 1981'in genç şairlerini?

İzzet Yasar'ı niye?

O kitapta, 'Ölü Kitap'ın arka kapağında arkasında deniz manzarasıyla gülen İzzet Yasar da bu dünyayı bize bırakıp gitmiş çünkü…

Bize bıraksa iyi de…

'Kar ayları'na…

En azından Temmuz'da öldü, 'Sarnıç'ta üşümeyecek diye teselli buluyorum.

__________________________

İzzet Yasar, 'Ölü Kitap', Tan Yayınları, Basım: Kasım 1982, Ankara.