Başkentte Adilhan İşhanı’nda 30 yıldır kitapçılık yapan Aydın Köybaşı, kendisi için hep “iyi sahaf” dendiğini ancak, onun kendisini sahaf olarak görmediğini ifade ediyor. Okumayı çok sevdiği için öğrencilik yaşamı boyunca kitap topladığını belirten Köybaşı, esas mesleği olan mermercilikte yaşadığı bir sakatlık sonucu, kitapçılık işine başlıyor. Köybaşı, “Yemedim, içmedim her şeyimden feragat ederek kitap topladım ve bu ortamı görünce çok severdim, keşke benim de böyle bir dükkanım olsa derdim. Nasip oldu. Burası yeni kurulduğu zaman (Adilhan), dükkanı tuttuk ve her gün hanımla birlikte buraya poşet poşet kitap getirdik. Koliler dolusu kitabım vardı, işte böyle başladı. Kervan yolda düzülür hesabı öğrendik zamanla bu işi” diyor.

NEDEN SAHAF DEĞİL?

Sahra Kitabevi’nde “ikinci el” kitap alıp satan Köybaşı, neden kendisini sahaf olarak görmediğini ise “Her işte kavram karmaşaları yaşıyoruz, iki tane eski kitap bulan ‘sahafım’ diye geziyor ama sahaflık öyle bir şey değil ki. Sahaflık daha ciddi bir iştir. Sadece eski kitapların değil; efemeraların (gündelik yaşama ait “ıvır zıvır” olarak nitelendirilebilecek kısa ömürlü küçük ve geçici belgeleri ifade eden bir tanımlamadır) biriktiği, bunlardan anlayan bununla ilgili saatlerce konuşabilen insandır” sözleriyle anlatıyor.

EN AZINDAN BİLGİ KIRINTISI OLMALI

Osmanlı son dönem aydınlarının hepsinin Fransızca bildiğine vurgu yapan Köybaşı, bir sahafın da dil bilmesinin önemine dikkat çekiyor. Köybaşı, “Şu an İngilizce nasıl popülerse o dönemde de Fransızca çok popüler. Fransızca bilmesi gerekiyor, en azından bilgi kırıntısı olması gerekiyor. ‘Sahafım’ diyen birinin Osmanlıca eserleri ve Arapça’yı çok iyi bilmesi gerekiyor, Farsça’yı bilmesi gerekiyor. Buradan yola çıkarak bizim sahafız filan diye ortaya çıkmamız çok iddialı olur. İnsan biraz haddini bilmeli” diyor.

Köybaşı, “Birilerine sorsan ‘en iyi sahaf kim’ desen herhalde beni göstereceklerdir ama, değilim. Çok okudum, ciddi sayıda kitaplar buldum. Birileri bana hep ‘iyi sahaf’ dedi ama ben kendime hiç sahaf demedim” diyor.

TÜRKİYE’DE EN ÇOK KİTABI SATANLAR ARASINDAYIM

Türkiye’den en çok kitabı satanlar arasında bulunduğunu bulunduğunu belirten Köybaşı, kitap okuru olup da kendisinden kitap almayan hemen hemen kimsenin olmadığını söylüyor. Köybaşı, “Türkiye’de en çok kitabı kim sattı diye sorsalar bana, ilk üçün içindeyim diyebilirim. Tırlar dolusu kitap verdim. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’ne 48 bin kitap verdim” ifadelerini kullanıyor.

‘KÖRLER SOKAĞINDA AYNA SATIYORUZ’

Başkent Ankara, en çok kitap okunan illerin başında geliyor. Bu nedenle Köybaşı’na şimdilerde kitaba ilginin ne düzeyde olduğunu soruyoruz. Köybaşı, internet ortaya çıkınca kitap okuma oranlarının çok düşeceğini, dolayısıyla kitap satışlarının da çok düşeceğinin söylendiğini anımsatarak, “Ben de öyle düşünüyordum, tam tersi oldu. İnternetle beraber kitap satışlarımız yükseldi aslında, ama perakende satışları düştü” diyor. Kitap fiyatlarının Adilhan’da oldukça uygun olduğunu da belirten Köybaşı, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“3 liraya 5 liraya kitap satıyoruz. Bir sigaranın paketi olmuş 50 lira. İnsanlar şuraya 100 lirayla gelse kocaman bir poşet kitap alır gider. Ama görüyorsunuz, sağdan say 10 kişi, soldan say 10 kişi. Üniversite şehri burası, bir başkent. Okuma oranının en yüksek olduğu illerin başında gelir Ankara. İstanbul’a giderim yayıncılara, bana ‘siz şanslısınız’ derler. Ama görüyorsunuz. Her zaman böyle, durgunluk var yani. “Körler sokağında ayna satan adam”, Divan-ı Kebir’de Mevlana’nın kullandığı bir ifadedir. Körler sokağında ayna satıyoruz.”

300 BİN KİTAP VAR 

Farklı olan her şey “Toprak Ana” sergisinde Farklı olan her şey “Toprak Ana” sergisinde

Köybaşı’na 2024 Türkiye’sinde bir kitapçının nasıl yaşadığını sorduğumuzda ise; bu işe başladığı için pişmanlık duyduğu, ancak geçmişe dönse yine aynı işi yapacağı yanıtını alıyoruz. “Şu işe harcadığım işin yarısını başka bir işe harcasaydım çok şeyim olabilirdi” diyen Köybaşı, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Hala hayatı gündelik yaşıyorum, hala kirada oturuyorum. Hiçbir lüksüm yok, Hayatımda tatil amaçlı iki saatlik yola gitmedim. Misak-ı Milli’nin dışına çıkmadım. Bu kadar da kitap var, 300 bin kitap var bende.

Muhabir: Merve US ACIOĞLU