Üzerinde turuncu fosforlu bir işçi montu, etraftan saçılan kırık dökük eşyalar, beton yığınlarının arasındaki yataktan uzanan bir el ve o eli çaresizlik içinde tutan bir adam... Mesut Hançer Kahramanmaraş depreminde acının en büyüğünü, evlat acısını yaşadı. 6 Şubat Maraş depreminde kızı Irmak Leyla’yı 8 katlı bir binanın enkazında kaybetti. Kızı Irmak, o gece babaannesindeki kuzenleriyle kalmak isteyince dayanamayıp izin vermişti. Fırıncılıkla uğraşan baba, depremin olduğu saatlerde çalıştığı fırındaydı. Sarsıntıyla birlikte hemen koştu, soluğu annesinin evinin önünde, Ebrar Sitesi’nde aldı. Ancak karşılaştığı manzara 7,7 şiddetindeki deprem gerçeğini yüzüne vurdu. Enkaz yığınları arasında kızının cansız bedenine ulaştı. Gücü çıkarmaya yetmedi, elini tuttu. Buz kesmiş beton yığınlarının arasında saatlerce evladının çıkarılmasını bekledi ve o eli hiç bırakmadı.

Depremin üzerinden tam bir yıl geçti. Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Malatya, Adıyaman, Elazığ, Osmaniye başta olmak üzere 11 ilde meydana gelen depremde resmi rakamlara göre 50 bin kişi hayatını kaybetti. Depremde hafızalara kazınan her ses, çığlık, görüntü, fotoğraf acıydı ancak bu fotoğraf karesi kadar iliklere işleyeni olmadı. Dünya depremi Ebrar sitesi önünde çekilen bu kareyle tanıdı. Ajance France Presse (AFP) foto muhabiri Adem Altan’ın çektiği kare hem acılı bir babanın hem de yerle bir olan bir şehrin enkaz fotoğrafıydı.

Deklanşörün ardındaki isim Adem Altan. 42 yıllık usta bir gazeteci/foto muhabiri. 1982 yılında Flaş Ankara Gazetesi’nde mesleğe başlamış. İstanbul’un Bab-ı Alisi diye anılan Ankara Rüzgarlı sokakta çalışma şansı yakalayanlardan. Usta isim sonrasında araştırmacı gazeteciliğin öne çıktığı yıllarda Nokta Dergisi’nde 15 yıl görev yapmış. Ardından Siyah Beyaz Gazetesi (Bugünkü Başkent Gazetesi), Günaydın, Radikal, Sözcü gazetelerinde mesleki yolculuğu devam etmiş. Uzun yıllardır da AFP’nin foto muhabiri olarak görev yapıyor Adem Altan.

42 yıllık usta gazeteci Adem Altan, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nce düzenlenecek Ödül Töreninde bu akşam ödül alacak. Altan’la depremin sembol fotoğrafının hikayesini konuştuk.

“KIZIMIN FOTOĞRAFINI ÇEK DEYİNCE SARSILDIM”

-Deprem haberi aldığınız ana dönecek olursak ilk andan itibaren deprem bölgesine gitme hikayeniz nasıl?

Uyuyordum; ama mesajlar gelmeye başladı. Kalktım baktım, deprem olmuş; ama boyutunu bilmiyordum. Ajanstan aradılar İstanbul’dan arkadaşlar geldi. Beni aldılar ertesi gün yola çıktık. Tabii hava şartları kötüydü. Bir ekip Maraş’a bir ekip Hatay’a geçtik. Kahramanmaraş’a gittiğimizde yağmur yağıyordu. Kimi ateş yakmış enkazın başındaydı.

-Arama kurtarma çalışmaları var mıydı?

Daha kurtarma çalışmaları yoktu. Fotoğraf çekmeye başladım. Bir gün sonra tekrar gün ışımaya başlayınca şehirde dolaştım. Arabadan ayrıldıktan sonra bir sitenin önünde buldum kendimi. Ebrar sitesiymiş orası. 10 blokluk siteden hepsinin yıkıldığını gördüm. Yukarı doğru bir yere çıktım. O sırada enkazın arasında oturan birini gördüm. Aramızda da mesafe vardı tam net göremedim. İlk başta o eli görmedim sonradan fark ettim. Sonra fotoğraf çekmeye başladım ama çekiniyorum insanlar acı içinde çünkü…

“İLK DEFA HAYATIMDA BİR KAREYİ ÇEKERKEN GÖZLERİM DOLDU”

-Siz ne hissediyorsunuz o fotoğrafı çekerken?

Tabii çok üzüldüm. Ama ‘Çek kızımın fotoğrafını’ deyince sarsıldım tabii. Onun konuşmasından cesaret alarak kızının ismini sordum. Sonra o cesaretle daha fazla fotoğraf çekmeye başladım. Daha önce deprem bölgesinde çalıştım ancak ilk defa hayatımda bir kareyi çektiğimde gözlerim doldu. Sonrasında 4-5 saat bekledim. O baba da orda bekledi. Bir de internet çekmiyor, telefon çekmiyor. Arkadaşım Ozan’la 1’de arabada buluşalım diye konuşmuştuk. Ama ben çok sonra gidebildim fotoğraf çekmekten.

-Bunun sembol olacağını düşündünüz mü?

Hem çok iyi bir fotoğraf çektim diyorum hem üzülüyorum. Ozan’a söyledim ‘Nasıl bir fotoğraf’ diye. ‘Abi sen işi bitirmişsin’ dedi. Sonra fotoğrafı Fransa’ya geçtim. Yarım saat içinde sosyal medyaya düştükten sonra fotoğraf çok ses getirdi. Aslında dünyada büyük yankı buldu. Van depreminde Ümit Bektaş’ın fotoğrafı, Düzce depreminde Abdurrahman Antakyalı’nın, şimdi de bu fotoğraf sembol oldu.

-Mesut Hançer’le görüştünüz mü?

Sosyal medyadan fotoğrafa yorumlar yazılırken oğlu Berkay bunları görmüş. Kendi numarasını yazdı, babasının numarasını. Ben onun üzerine arayıp sohbet ettim. Bir sürü de yardımlar geliyordu. Bunlardan bir tanesi de TV 100’ün sahibiydi. Bunu değerlendirin dedim. Sonrasında da Ankara’ya geldiler.

-Haberciyiz ama önce insanız. Siz bu fotoğrafa baktığınızda ne hissediyorsunuz?

Acıyı, dramı, çaresizliği anlatan bir fotoğraf bu. ‘Keşke bu deprem olmasaydı bunları çekmeseydim’ ama bu da bir gerçek ve bunu yansıtmakta foto muhabirinin işi. Çekilen iyi bir kare unutulmaz, video gibi değildir, fotoğraf beyne kazınır.

Fotoğraflar: Muhammed Ali Yahşi

Kaynak: Nursel Dilek Manavbaşı