Kuzey Anadolu Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay Hattı ve Batı Anadolu Fay Hattı olmak üzere toplamda üç büyük aktif fay hattı üzerinde yer alan Türkiye, tarihinde birçok kez depremlerle yıkıma uğradı ve sayısız can kaybı verdi.  Bu depremlerde resmi rakamlara göre en çok can kaybı 6 Şubat 2023'te dokuz saat arayla meydana gelen, merkez üsleri sırasıyla Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen 7,8 ve 7,5 büyüklüklerindeki iki depremde 50 bin, 27 Aralık 1939'da 7,9 büyüklüğündeki Erzincan Depreminde 32 bin,  17 Ağustos 1999'da 7,4 büyüklüğündeki Gölcük Depremi’nde 18 bin, 24 Kasım 1976’da Muradiye Depreminde 3 bin 840, 12 Kasım 1999'da 7,2 büyüklüğündeki Düzce Depreminde 845, 23 Ekim 2011'de 7,2 büyüklüğündeki Van Depreminde 601 kişi olarak kaydedildi. 

Depremin verdiği yıkım ve acı ise deprem bölgesinde bulunan foto muhabirlerinin çektiği binlerce kare ile dünyaya servis edildi. Bu fotoğraflardan ise sadece iki tanesi depremin sembol fotoğrafları oldu. 1999 Düzce Depreminde Abdurrahman Antakyalı’nın, 6 Şubat Depremlerinde ise Adem Altan’ın çektiği iki fotoğraf, sayısız kez yazılı, görsel basın ve sosyal medya platformlarında paylaşıldı. Ve bu fotoğraflar, insanların zihinlerine belki de ömür boyu silinmeyecek bir şekilde kazındı. Depremin acısını en çarpıcı biçimde dünyaya yansıtan Türkiye’nin en önemli foto muhabirlerinden Abdurrahman Antakyalı ile Adem Altan, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği tarafından dün 40’ıncısı düzenlenen Yılın Basın Fotoğrafları Yarışması’nda yan yana geldi. 

“EŞREF AMCA O GENÇLERE AĞLIYORMUŞ”

12 Kasım 1999 Cuma günü saat 18.57'de merkez üssü Düzce’de meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki deprem 30 saniye sürmüş, 845 vatandaş hayatını kaybetmişti. Düzce Depreminde kucağında ekmek tutarken bir eliyle de gözyaşlarını silen depremzede Eşref Cengiz’in fotoğrafını çekerek depremin sembol fotoğraflarından birisine imza atan foto muhabiri Abdurrahman Antakyalı, verdiği bir demeçte fotoğrafın öyküsünü şöyle anlatmıştı: “Ben o fotoğrafı çektiğim zaman Anadolu Ajansı’nda çalışıyordum, fotoğrafı Kaynaşlı’da çektim. Deprem olduktan sonra Düzce’ye çok zor bir yoldan gitmiştim. Kaynaşlı’ya gittiğim zaman enkazların fotoğraflarını çekiyordum. Bir enkazın başında çok sayıda insan olduğunu gördüm. Oraya giderken o amcanın ağladığını görüp fotoğrafını çektim. Amcanın önünde ağladığı binada çok sayıda genç varmış, enkaz altında kalmışlar, amca o gençlere ağlıyormuş. Fotoğraf yayımlandıktan sonra torunu bana ulaştı ve amcanın adının Eşref Cengiz olduğunu öğrendim.”

“İsmi yaşasın istiyorum” “İsmi yaşasın istiyorum”

“İLK DEFA BİR KAREYİ ÇEKTİĞİMDE GÖZLERİM DOLDU”

6 Şubat 2023'te dokuz saat arayla meydana gelen, merkez üsleri sırasıyla Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen 7,8 ve 7,5 büyüklüklerindeki iki depremde 50 bin kişi hayatını kaybetmiş ve 6 Şubat Depremleri Türkiye’nin yaşadığı en büyük deprem felaketi olarak tarihe geçmişti. Türkiye’nin yaşadığı bu en büyük felakete ise Ajance France Presse (AFP) foto muhabiri Adem Altan’ın baba Mesut Hançer’in enkaz altında cansız yatan kızı Irmak’ın elini tutarken çektiği kare ile bütün dünya tanık olmuştu. Çektiği bu fotoğrafla dün düzenlenen Yılın Basın Fotoğrafları Yarışması’nda Yılın Basın Fotorğafı ödülünü de alan Altan, Nursel Dilek Manavbaşı’na verdiği röportajda fotoğrafın hikayesini şöyle anlatmıştı:” Deprem olduğunda uyuyordum; ama mesajlar gelmeye başladı. Kalktım baktım, deprem olmuş; ama boyutunu bilmiyordum. Ajanstan aradılar İstanbul’dan arkadaşlar geldi. Beni aldılar ertesi gün yola çıktık. Tabii hava şartları kötüydü. Bir ekip Maraş’a bir ekip Hatay’a geçtik. Kahramanmaraş’a gittiğimizde yağmur yağıyordu. Kimi ateş yakmış enkazın başındaydı. Daha kurtarma çalışmaları yoktu. Fotoğraf çekmeye başladım. Bir gün sonra tekrar gün ışımaya başlayınca şehirde dolaştım. Arabadan ayrıldıktan sonra bir sitenin önünde buldum kendimi. Ebrar sitesiymiş orası. 10 blokluk siteden hepsinin yıkıldığını gördüm. Yukarı doğru bir yere çıktım. O sırada enkazın arasında oturan birini gördüm. Aramızda da mesafe vardı tam net göremedim. İlk başta o eli görmedim sonradan fark ettim. Sonra fotoğraf çekmeye başladım ama çekiniyorum insanlar acı içinde çünkü… Tabii çok üzüldüm. Ama ‘Çek kızımın fotoğrafını’ deyince sarsıldım tabii. Onun konuşmasından cesaret alarak kızının ismini sordum. Sonra o cesaretle daha fazla fotoğraf çekmeye başladım. Daha önce deprem bölgesinde çalıştım ancak ilk defa hayatımda bir kareyi çektiğimde gözlerim doldu. Sonrasında 4-5 saat bekledim. O baba da orda bekledi. Bir de internet çekmiyor, telefon çekmiyor. Arkadaşım Ozan’la 1’de arabada buluşalım diye konuşmuştuk. Ama ben çok sonra gidebildim fotoğraf çekmekten. Hem çok iyi bir fotoğraf çektim diyorum hem üzülüyorum. Ozan’a söyledim ‘Nasıl bir fotoğraf’ diye. ‘Abi sen işi bitirmişsin’ dedi. Sonra fotoğrafı Fransa’ya geçtim. Yarım saat içinde sosyal medyaya düştükten sonra fotoğraf çok ses getirdi. Aslında dünyada büyük yankı buldu. Van depreminde Ümit Bektaş’ın fotoğrafı, Düzce depreminde Abdurrahman Antakyalı’nın, şimdi de bu fotoğraf sembol oldu.”

Kaynak: Muhammed Ali YAHŞİ